Isabel Allende, Violeta adlı romanıyla okurlarıyla yeniden buluştu. Allende, “Kitaplarımda siyasi ve toplumsal konular hep var çünkü karakterlerim boşlukta yaşamıyor, onları gerçek dünyanın içine yerleştirdim.” diyor.

Karakterler kurgu, olaylarsa tarihi
Isabel Allende (Fotoğraf: BirGün)

Deniz Burak BAYRAK

Göçmenlik, askerî darbeler ve Şili deyince aklımıza hemen yaratıcılığının doruğunda bir yazar gelir. Isabel Allende. Latin Amerika’nın ilk Marksist Devlet Başkanı Salvador Allende’nin yeğeni olan yazar, General Pinochet’nin darbesiyle sürgüne maruz kalıyor. İlk romanı Ruhlar Evi’ni yayımladığı 1982’den bu yana onlarca roman kaleme alan yazar üretmeye devam ediyor.

Romanlarının izleklerini kendi yaşamından yola çıkıp tarihsel gerçeklerle yoğurarak aktaran Allende insan hakları, demokrasi ayıpları ve küresel felaketleri ilmek ilmek işleyen hünerli bir yazar. Ülkemizde yayımlanan son romanı ise Can Yayınları tarafından yayımlanan Violeta. Isabel Allende, Violeta’da yüz yıllık bir zaman diliminde, iki küresel salgının ortasında Violeta’nın yaşadıklarına ışık tutuyor. Bu romanda; Violeta’nın yıkıcı kalp kırıklıkları ve tutkulu ilişkileriyle beraber asırlık bir tarihe tanıklık eden kadın hakları mücadelesi, zorbaların yükselişiyle düşüşünü de duygu dolu satırlarla işleniyor. Allende, okurlarını bir kez daha hem büyüleyici hem de dokunaklı bir destanla baş başa bırakıyor. Biz de Isabel Allende ile Violeta, savaşlar ve göçmenlik üzerine konuştuk.

Violeta
Isabel Allende
Can Yayınları, 2023

Her 8 Ocak’ta yeni bir kitap yazmaya başladığınızı biliyorum. Söyleşimize Violeta’yı yazmaya başladığınız 8 Ocak’ta sizi onun hayatını anlatmaya iten süreçten bahsederek başlamak isterim.

2018 yılında annem öldüğünde onu tanıyan birçok kişi bana onun hakkında yazmam gerektiğini söyledi. O çok özel bir insandı. Ona çok yakındım ancak bir romanın gerektirdiği mesafeye sahip değildim. Bu yüzden tıpkı anneme benzeyen ama farklı bir yaşamı olan bir karakter yaratmaya karar verdim. Annem gibi Violeta da 1920’de doğdu ve çok uzun bir hayat yaşadı, dolayısıyla yüzyılın en önemli siyasi ve sosyal olaylarından bazılarına tanık oldu. Karakterim ile annem arasındaki fark, Violeta’nın çok küçük yaşlardan itibaren çalışıp geçimini sağlaması. Violeta’nın ekonomik bağımsızlığı var ve bu ona büyük ölçüde özgürlük veriyor. Annem ise önce babasına, sonra kocasına ve en sonunda bana bağımlıydı.

Violeta’nın hayatını ve 100 yıllık süreçte dünyadaki birçok kırılma anını okuduk. Bunlardan biri de romanın başındaki İspanyol gribi salgını. Geçmişten yola çıkarak anlatmaya başladığınız bu romanı yazarken yeni bir salgına, koronavirüse, yakalanmak nasıl bir duyguydu?

Başlangıçta grip salgınını, sonunda ise koronavirüsü kullanabilmek için Violeta’nın 100 yıl yaşamasına karar verdim. Her iki virüsün de yüzyıla damga vurmasının neredeyse şiirsel bir tesadüf olduğunu düşündüm. Bana duyumsattığı şey bu oldu.

Otoriter rejimler, ırkçılık, sokak protestoları, feminizm, yoksulluk ve salgın Violeta’nın çok önemli temaları. Bu kadar çarpıcı ve zor konuları incelikli bir biçemle anlatırken bu zorlukları yaşayan karakterlerinizin ruhunda Isabel Allende’den neler var?

Uzun ve karmaşık bir hayat yaşadım, bahsettiğiniz olayların çoğuna tanık oldum ve çoğu zaman bu koşullar kaderimi belirledi. Örneğin; ataerkil bir ailede yaşamak feminist olmamı belirlerken Şili’deki askerî darbe beni sürgüne zorladı. Kitaplarımda siyasi ve toplumsal konular hep var çünkü karakterlerim boşlukta yaşamıyor, onları gerçek dünyanın içine yerleştirdim. Karakterlerin kurgusal ama tarihî olayların gerçek olduğu birçok tarihî roman yazdım. Karakterlerimin oynayacağı sahneyi oluşturmak için çok araştırıyorum.

Romanınızı mektup şeklinde kaleme almışsınız. Mektubun sizin için önemi nedir?

Mektup veya günlük formu benim için çok kolay. Aynı yapıyı Ruhlar Evi, Maya’nın Günlüğü ve diğer kitaplarımda da kullandım. Onlarca yıl her gün anneme yazdım ve o da aynısını yaptı. Garajımda plastik kutularda saklanan binlerce mektup var; bunlar annemin ve benim hayatımın büyük bir kısmı.

Sizinle en son “Denizin Uzun Taçyaprağı” romanınızın Türkiye’de yayımlandığı ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başladığı dönemde konuşmuştuk. Şimdi o savaş devam ederken Ortadoğu’da büyük bir kaos yaşanıyor. Her gün ölüm ve göç haberleri izliyoruz. “Göçmen Isabel Allende” bunları izlerken ne hissediyor?

Bugün dünyada olup bitenleri görmek çok cesaret kırıcı: Savaş, faşizmin yükselişi, insan kaçakçılığı, küresel ısınma vb. Mülteciler giderek artacak küresel bir sorun; duvarlarla ve kurşunlarla kontrol altına alınamaz. İnsanları ülkelerinden ayrılmaya zorlayan sorunların çözümü için küresel çaba gösterilmelidir. İnsanlar aşırı yoksulluktan, baskıdan, suçtan ve şiddetten kaçıyor. Bu sorunların çoğu savaşlardan ve felakete bile bile yürüyen hükümetlerden kaynaklanmaktadır.

En son nasıl bir hikâye yazdınız?

Geçen yıl 1891’de ABD ve Şili’de geçen tarihî bir roman yazdım. Hâlâ bunun için iyi bir başlığım yok. Başlıklarda gerçekten kötüyüm! 2025’te İngilizce ve İspanyolca olarak yayımlanacak ama Türkçenin ne zaman yayımlanacağını bilmiyorum.

Türkiyeli okurlarınız romanlarınızı çok seviyor. Bizim aracılığımızla onlara iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Okurlarıma yapıtlarıma gösterdikleri bağlılıktan dolayı teşekkür etmek isterim. Annem ve babam Ankara’da diplomattı ve ben de birkaç kez Türkiye’de bulundum. İki kez tüm ailemle kıyılarınız boyunca gezdik. Torunlarım Kapadokya’yı, ben de İstanbul’un sokaklarını, muhteşem yemeklerini, sanatını ve tarihî mekânlarını hiç unutmadık. Ülkenizi seviyorum.