Google Play Store
App Store

AKP’nin Almanya’daki uzantısı “DAVA”, siyasal İslamcıların gündemini ülkedeki siyasi arenaya taşımak için oluşturulan bir ittifak. Almanya kamuoyu ise bunu ancak DAVA bir siyasi parti olduğunda görecek.

Karanlık Dava
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, geçen aylarda Köln’de bir caminin açılışını gerçekleştirmişti. (Fotoğraf: DepoPhotos)

Nafiz ÖZBEK - Emekli Sendika Sekreteri (IG Metall) 

Saray rejiminin Almanya’daki Türk-İslam temsilcilerinin yeni kurduğu siyasi dernek olan "Demokratische Allianz für Vielfalt und Aufbruch“ (DAVA), (Çeşitlilik ve Kalkınma için Demokratik İttifak") baş harflerinden oluşan dört harf, kolayca anlaşılacağı gibi Türkçe’de başka bir terimin içine yerleştirilmiş olan “dava" anlamına geliyor.

Dolayısıyla bu eş seslilik belli ki Erdoğan’ın Avrupalı adamları tarafından, Almanya ve Avrupa’daki muhafazakar Müslümanlar tarafından da mümkün olduğunca olumlu karşılanması için kasıtlı olarak kurgulanmış bir kavram.

KAVGAYA İHTİYAÇ VARDI 

Zira bilineceği üzere, Erdoğan’ın muhafazakâr seçmen kitlesi geleneksel olarak tek heceli parti isimlerini kolayca benimser. Özellikle de dini jargonda "dava" her zaman küresel bir İslami davayı ifade ettiği için, bu kesim tarafından kolayca kabul edilecektir sanırız. Yine dünya kamuoyu yeterince görüyor, yaşıyor ki, Afganistan’daki Taliban, IŞİD veya diğer İslamcılar da “davalarını" hala tüm şiddetiyle sürdürmekte ve sık sık kanıtlandığı üzere İslami davayı gerçekleştirmek için acımasız güç kullanmaktan çekinmiyorlar.

Kural olarak, (örneğin AKP) bir siyasi partinin baş harflerinden üçü, siyasi ideolojik dünya görüşünü açıkça ortaya koymak için yeterli. Bu durum, sadece İslam’ın karakterize ettiği topluluklarda değil, diğer siyasi dernek veya partiler için de genel olarak geçerlidir. Buradan hareketle “DAVA”, siyasal İslamcıların ilginç meselelerini, Almanya’daki siyasi arenaya taşımak ve Sultan sarayının çıkarları doğrultusunda olabildiğince güncel hale getirmek için el üstünde tutacakları ve geliştirecekleri bir terim gibi görünüyor. Anlaşılan, sonradan Almanlaşmış Müslüman seçmen müşterileriyle olan dini iş modelleri için bu tür kavga terimlerine acilen ihtiyaçları var.

KANITLAR YETERSİZMİŞ 

Bu kurnaz organizasyonun arkasında Saray’ın olduğu açık bir sır, ancak Alman istihbarat servislerine göre bu konuda hala "yetersiz kanıt" var. Aslında Alman kamuoyu siyasal İslamcıların Almanya’da yıllardır demokrasiyle bağdaşmayan cami derneklerinde örgütlendiğinden şüphelenmekle kalmıyor, ilgili kurumlar da pek çok "İslamo-faşist"in ve derneklerinin sürekli olarak anti-demokratik, ırkçı ve antisemit eğilimler sergilediğinin kesinlikle farkında. Peki herhangi etkin bir karşı önlem var mı? Biliyoruz ki şimdiye kadar boş sözlerden başka hiç bir önlem ortada yok.

“DAVA”nın içeriğine kısaca bir göz atalım: “Demokratlık”: Alman AfD’si ne kadar "demokratik" ise kurucu siyasal İslamcılar da açıkça o kadar "demokrat". Öyle olmasa, mevcut demokratik siyasi partilerin içinde yer alırlardı. “İttifak”: siyasal İslamcıların İttifakları" en fazla bir grup dindar Müslümandan oluşur, çünkü dindar Müslümanlar İslam’ı dünya egemenliğine götürme arzusunda birleşiyorlar. Ancak burada dinin, Müslüman yatırımcıların (İslam Konseyi Başkanı Aiman Mazyek’i örnek verirsek) dünyevi ticaret modeli için etkili bir araç olduğunu da belirtmeden geçmemek gerekir. "Çeşitlilik" ile de muhtemelen tüm sosyal sınıflardan oluşan ancak Taş Devri ideolojisine kör ve sağır kalan bir toplumsal oluşumu kastediyorlar. Ve son olarak, "kalkınma" AKP’nin (Adalet ve Kalkınma Partisi) merkezinden ödünç alınmış bir kelime gibi görünüyor.

AKP’NİN UZANTISI 

Alman kamuoyu DAVA’nın AKP’nin bir uzantısı ve dolayısıyla Tayyip Erdoğan’ın uzantısı olduğunu muhtemelen ancak bu siyasi birliktelik bir parti formuna büründüğünde ve demokratik güçler DAVA’nın parti programındaki ara satırları okuyabilecek bir konuma getirildiğinde öğrenecektir. Gerçekte Alman toplumunun ve partiler dünyasının ikinci bir AfD’ye ihtiyacı yok. Tabii ki iktidardakiler bunun kendilerine fayda sağlamasını beklemezse ve toplumu mezhepsel arenalara bölerek gerçek sorunlarını unutturmakta ve dinler arası kavgadan rant çıkarmakta başarılı olmazlarsa.