ÖDP Eş Genel Başkanı Bilge Seçkin Çetinkaya ile söyleşi yapmak BirGün gazetesi için ayrıcalık.

ÖDP EŞ GENEL BAŞKANI BİLGE SEÇKİN ÇETİNKAYA:
Karanlık, iç karartıcı tablonun içerisinde, günışığı da var

YAŞAR AYDIN ANKARA

ÖDP Eş Genel Başkanı Bilge Seçkin Çetinkaya ile söyleşi yapmak BirGün gazetesi için ayrıcalık. Çünkü gazetemizin köşe taşlarından bir yazarımız ÖDP Eş Genel Başkanı olmuştu.

»ÖDP Eş Genel Başkanı seçildiğiniz 7. Konferans ve Kongre sürecini değerlendir misiniz? Nasıl bir konjonktürde kongre topladınız?

Kongre sürecine dair yapabileceğimiz değerlendirmeler her zaman oradaki atmosferi ve tartışmaları yansıtmakta eksik ve yetersiz olacak. İki gün boyunca memleketin her yerinden gelmiş olan arkadaşlarımızın tek tek ve bir arada olmakla oluşturdukları atmosferi aktarmanın imkânsızlığının payı büyük.

Konferans ve kongre sürecinde hem örgütümüzle hem de dostlarımızla Türkiye’yi ve dünyayı konuştuk. Kongre-konferans sürecimizin atmosferini belirleyen ana temalarından biri beklenebileceği gibi mevcut sistemin dünya üzerinde yarattığı tahribat ve bu tahribatın karşısındaki direnişler oldu.

KAPİTALİZMİN KRİZİNE KARŞI ALANLARA
Piyasacı zihniyetin, dünyanın her yerinde kapitalizmin, neo-liberal muhafazakarlığın hegemonyasının kırılmaya başlandığı, yalnız ekonomik krizlerle değil kendisini isyanlar, sosyal ayaklanmalar ve siyasal ideolojik ekolojik krizler olarak ortaya çıkarttığı bir dönemden geçmekteyiz. Kapitalizmin yüz yüze olduğumuz sorunlara kendi alternatifini oluşturamadığı, bugüne dek oluşturmaya yeltendiği alternatiflerin iflas ettiği ve inandırıcılığını tümüyle yitirdiği bir dönem bu. Diğer yandan bu sistem tüm temel hak hukuk gibi meseleleri de bir kenara itiyor. Yahut tamamıyla bambaşka ve ezilenlerin aleyhine olarak yeniden tanımlıyor. Sağlık, eğitim ve bugüne dek bir biçimiyle herkese ait olagelmiş doğal kaynakların talanına ve özelleştirilmesine girişiyor. Bu saldırı öylesine şiddetli ki geri çekilecek herhangi bir alan ve bu saldırıyı meşrulaştıracak herhangi bir argüman yok. Zaten çoğu durumda böyle bir argümanı öne sürmek gibi gayret bile yok. Dolayısıyla ezenler kendi haklarını savunmaya niyetlenen ezilenler üzerinde iktidarlarını sürdürmenin tek ve yegane yolu olarak şiddeti kullanıyorlar.

Bu tablonun karanlık yanı. Ancak bu karanlık ve iç karatıcı tablonun içerisinde, günışığı da var. Dünyanın her yerinde bir önceki dönemde tümüyle hegemonik olan piyasacı söylem, tümüyle itibarını yitirmiş durumda. Kendi haklarının gaspı karşısında kendi güçleri ile direnme kararı ve azmindeki ezilenler dünyanın her yerindeler ve mücadele içinde hepimiz ortak bir cephenin müttefikleriyiz. İşte bu yüzden bugün özgürlükçü, özyönetimci, enternasyonalist, ekolojist, anti-militarist, feminist bir sosyalizm kurmak her zamankinden daha mümkün görünmektedir. Kongre-konferans tartışmalarımız ve kararlarımız bu ışığa ve direnişe işaret ediyor.

»ÖDP Türkiye tablosunu nasıl görüyor ve bu tabloya karşı ne öneriyor?

ÖDP kongre-konferans sürecinin önemli bir diğer teması ise Türkiye’de AKP’nin muhafazakar söylemle, neo-liberal politikaların yürütücülüğünün yarattığı tahribat oldu. Bu tahribat yalnız eğitim, sağlık gibi sosyal hakların hak olmaktan çıkartılması değil, aynı zamanda havanın, suyun, toprağın da elimizden alınmaya çalışılması, insan hayatının değersizleştirilmesi, emeğin daha da örgütsüz hale getirilmesi olarak ifade edildi. AKP’nin neo-liberalizm ile muhafazakarlığın mutlu evliliğinin sonucu olan politikalarının özellikle kadınların emeğinin ve hayatının değersizleştirilmesi üzerinden yürütüldüğü ifade edildi. Bu anlamda kadına kamusal alanda uygulanan şiddetle, kadın cinayetlerinin bir ve aynı politik mesajı verdiği üzerinde durduk.

AKP’NİN KARANLIğI HER YERDE
Bir önceki dönemin ihtiyaçlarına uygun olarak örgütlenmiş devlet, yeni dönemin ihtiyaçlarına uygun olarak AKP tarafından reorganize edildi, ediliyor. Ancak bu yeniden örgütleme ve geçiş dönemi bazı kesimler için eskinin devletinin arazlarından kurtulmanın bir yolu olarak ümitle karşılanmıştı. Ancak süreç bize gösterdi ki bu geçiş sürecinde eskisi ile yenisi arasında kopuştan çok devamlılık esastır. Örneğin daha önce Kürtler üzerinde askeri irade tarafından yürütülen savaşın bugün sivil irade tarafından yürütülmesi bu devamlılığın en iyi örneklerinden biridir.

»Kürt meselesi Türkiye’nin temel meselesi olmaya devam ediyor. Peki, ÖDP bu süreci nasıl değerlendiriyor?

Türkiye’nin en temel meselelerinden biri Kürt sorunu. ÖDP kongre-konferansının da en temel temalarından biri Kürt sorunu oldu. AKP’nin bu konudaki temel politikasının, Kürt açılımının asıl amacının örgütlü Kürt hareketini tasfiye etmek ve yerine kendi iktidarını bölgede örgütlemek olduğu çok açık bir şekilde anlaşılmıştır. AKP’ye göre en iyi Kürt, örgütsüz olan, birey olan, vatandaş olan Kürt’tür. Dolayısıyla böylece AKP’nin kendi networku içerisine dahil edilebilir. Ama Kürtler mücadelelerinden biliyorlar ki örgütsüz Kürt, ölü Kürt’tür. Kürt siyasal hareketi de AKP’nin siyasal iradelerini dışarı iterek kendi çözümünü dayatma siyasetine siyasetle cevap vermiştir. Ancak AKP şu an KCK operasyonları ile, öğrenci, akademisyen, gazeteci tutuklamaları ile puşi davaları ve siyasetin önünü alarak Kürt siyasal hareketini tasfiye etmeye çalışmakta, sorunun çözümü için Kürtleri savaş ve AKP politikası arasına sıkıştırmayı amaçlamaktadır. Van depremi AKP politikalarının nasıl insafsız, aciz ve insansız politikalar olduğunu adeta gözümüze sokmuştur.

ÖDP olarak, kongremizde de defalarca ifade edildiği gibi, var olduğumuz her alanda Kürt kardeşlerimizle eşit ve özgür bir birlik temelinde bir arada yaşamı savunmaya ve Kürt kardeşlerimizin siyasi hakları, dil, kimlik, kültür talepleri ve bunların anayasada güvence altına alınması taleplerinin arkasında durmaya devam edeceğiz

‘Toplumsal mücadeleyi birlikte büyüteceğiz’

»ÖDP “Türkiye’yi Yeniden Kuralım” diyerek iddialı bir çıkış yaptı. ÖDP bu iddiayı kimlerle hayata geçirecek?

Eşitlik ve özgürlük temelinde “Türkiye’yi Yeniden Kuralım” çağrısı kongremizin temel sloganıydı. Bu çağrı özellikle AKP hegemonyasının geriletilmesinde, bu topyekun saldırıya karşı ortak bir mücadeleyi de kapsamaktadır. Neoliberal muhafazakarlığın öncelikli saldırı alanlarından, bu saldırıya karşı yürütülen mücadeleler boşuna değildir. Emek alanından, HES’lere karşı mücadelenin bir bileşeni olduğu ekoloji mücadelesinden, kadınların hem emeklerinin hem hayatlarının değersizleştirilmesine karşı yürüttükleri mücadeleden, gençlerin mücadelesinden bugüne dek öğrendikleriniz bundan sonrası için en temel hareket noktamız olacaktır.

Kongreye katılan gerek partili arkadaşlarımız, gerek konuklarımız kongre atmosferini belirleyecek şekilde ortak mücadele vurgusu ve çağrısı yaptılar. Ama bunun da ötesinde kongreyi oluşturanlar, kadınlar ve gençler, memleketin çeşitli şehirlerinde direnen emekçiler, sendikalardan, meslek örgütlerinden, farklı toplumsal hareketlerden gelen temsilciler, HES mücadelesinin bizzat yürütücülerinin varlığı ve etkinliği önümüzdeki dönemde mücadelemizi hep birlikte ve kuvvetle yükseltebileceğimizin işareti ve umudu oldu.