Kardeşlik köprüsü ayakta kalacak
İzmir Büyükşehir Belediyesi depremin vurduğu kentlerden Osmaniye’de 100 gündür faaliyet yürütüyor. Başkan Soyer, “Bu iki şehrin bağı kopmuş gibiydi. İhtiyaç duyduğumuz toplumsal barışı kurmalıyız” dedi.
Yaşar AYDIN
Maraş merkezli depremin üzerinden 100 gün geçti. Depremzedelerin sorunları nerdeyse ilk günkü gibi ortada duruyor. Çözüm için merkezi bir planlama ve seferberlik şart. Bunun olmadığı yerde ise dayanışma faaliyetleri ve yardıma gelen yerel yönetimlerin varlığı önemini koruyor.
İlk gündem beri deprem bölgesinde olanlardan biri de İzmir Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve onun personeli. İBB özellikle Osmaniye’de çalışmalarını yoğunlaştırdı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer ile Osmaniye’de yapılan çalışmaları ve sonuçlarını konuştuk.
Depremin üzerinden 100 gün geçti. Deprem bölgesinde nasıl bir çalışma yürüttünüz?
Yaşanan büyük bir acı, yaraları hâlâ çok taze. Bölgeye defalarca gittim ve her defasından yüreğim yaralı döndüm. Biliyorsunuz biz tüm gücümüzle depremin ilk gününden bu yana oradaydık. Toplam dört şehre belediye hizmeti götürdük. Büyükşehir Belediyesi’nin tüm birimlerini bölgeye taşıdık. Toplam 2 bin personelimiz bölgede görev yaptı.
Bu birimlerin bazılarında 200, bazılarında 50 personelle orada olduk. Dönüşümlü ama kalıcı hizmet vermeye çalıştık. Oradaki varlığımızı vatandaşın yerel hizmet alamamaktan kaynaklı sorunlarını çözmek olarak anlamlandırdık. Merkezi olarak çözülmesi gereken konulara girmedik. Buna gücümüz de yetmez zaten. Belediye enkaz altında kalmasa ne yapacaksa onu yapmaya çalıştık, çalışmaya da devam ediyoruz.
Araç gereçlerimiz, ekiplerimiz hâlâ orada. İZSU ekipleri hâlâ birçok yerde sorun çözmeye devam ediyor. Onun dışında 800’ün üzerinde konteyner kent oluşturduk. Bu yöndeki çalışmalarımız devam edecek.
PANSUMAN DEĞİL KALICI KATKI
Osmaniye sizin için özel bir il oldu ve olmaya devam ediyor. Süreç nasıl başladı?
Evet çok doğru, çalışmalarımız içinde Osmaniye’yi ayrı tutuk. Osmaniye ile bizim uzun soluklu bir ilişkimiz olsun dedik. Depremin ilk haftası CHP’li 11 büyükşehir belediyesi bir araya geldik ve işbölümü yaptık. İller bölüşüldü ve onun üzerinden koordine olduk. Biz de Osmaniye’ye talip olduk. Çünkü depremin birinci günü AFAD’ın İzmir’le Osmaniye arasında kurduğu bir bağ vardı. Kurtarma ekiplerimizi AFAD tarafından Osmaniye’ye görevlendirilmişti. Biz de nasılsa resmi bir bağ kuruldu, bunun üzerinden yol alabiliriz dedik. İyi de oldu.
Biz Osmaniye’nin sadece yaralarının pansuman edilmesine yardım etmek için değil şehrin yeniden kurulmasında katkı vermek için orada bulunduk ve bulunmaya devam ediyoruz. Üretimin, ekonominin yeniden canlanmasında bugüne kadar İBB olarak biriktirdiğimiz deneyimin oraya aktarılmasını sağlamak istiyoruz.
Tarım ve kentsel dönüşüm başlığı en önemlileri olacak. Bu alanda çalışmaya başladık da. Orada 50 bin zeytin fidanı dağıtacağız. Süt toplamaya başladık, yem yolladık. Yarbaş’a fıstık ezme makinesi aldık. Oradaki bir kooperatife fıstığın katma değerini büyütecek projeye başladık. Bunu geliştireceğiz.
Ciddi bir manda besiciliği var. Ona sahip çıkmak istiyoruz. Kırsalında çok vakit geçirdim ve biz bunu sürdüreceğiz.
GİDİN DENİLENE KADAR OSMANİYE’DEYİZ
Bu çalışmalara halkın tepkisi ne oldu? Şimdi Osmaniye ile ilişkiler ne durumda?
Bizim oradaki varlığımızın bir diğer önemli noktası da tam burası. Osmaniye yüzde 70’i muhafazakâr ve sağ bir kitleye sahip, biz bunu bilerek oraya gittik. İzmir de bunun tam tersi. Bu iki şehrin birbirleriyle bağı kopmuş gibiydi. Biz bunu kırdık. Artık orada İzmir deyince başka bir şey oluşmaya başladı. Biz de bunu İzmir’de anlatıyoruz. Kısacası ihtiyaç duyduğumuz o toplumsal barışı kurmanın bir vesilesi olarak görüyoruz bu süreçleri. Bizim oradaki varlığımız olmazsa bu ilişki kurulamazdı. Sadece hamaset ve fikirler üzerinden tesis etmek mümkün değil. Orada yaşayan herkese kardeşimiz olarak bakıyoruz.
Hangi fikirde oldukları umurumda değil. Canları yanıyor. Onların canı yanarken benim burada neşeye boğulmam mümkün değil. Bunu biliyoruz. Dolayısıyla hayatı diriltmek için oradayız.
Normal koşullarda Osmaniye’ye gittiğimde “Başkanım hoş geldin” diyerek insanların beni karşılaması çok mümkün olmazdı. Ama şimdi “Biz kendi belediye başkanımızı bu caddede bu kadar yürürken görmedik” diyerek sarılıp sevgilerini gösteriyorlar.
Şu kadarının söyleyeyim Osmaniye bizim için kardeştir. Onlar bize ‘‘Tamam artık gidin’’ deyinceye kadar da oradayız.
Siz depremzedelerin barınma sorununu çözmek için de bir kampanya yapmıştınız. İstediğiniz sonucu aldınız mı?
İstediğimizin ötesinde bir ilgi oldu. Üstelik bizim elimize para değmeden vatandaştan vatandaşa ulaşan bir kampanya oldu. Ama yine de tüm talepleri karşılamak mümkün değil. Büyük bir felaketle karşı karşıyayız. Bunlar popülist söylemlerin üzerine kurgulanmış yöntemlerle çözülemez. Bütünlüklü bir bakış açısıyla depremzedelerin bugün yaşadığı acil sorunların çözümünden başlayarak kentlerin yeniden inşasına kadar her başlık o bütünün içinde değerlendirilmeli.
Türkiye büyük bir değişimin eşiğinde. Bu mümkün ama çok fazla çalışmak gerekiyor. Toplumun bir enerji biriktirdiğini inanıyorum. Bu enerjinin doğru bir şekilde yönlendirilmesi gerekiyor.
***
İKTİSAT KONGRESİ ÖNEMLİ BİR DENEYİM OLDU
Deprem ve seçim gündemi içinde çok önemli bir şey daha yaptık. İzmir İktisat Kongresi’ni gerçekleştirdik. Çok güzel çıktıları olan, müthiş enerji yaratan bir dönem oldu. Kongre ile ilgili tüm çıktıları önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşacağız. Ama ben yine de kongrenin son oturumuna ayrı bir sayfa açmak isterim. Bu oturumda sanayici, esnaf, çiftçi, işçi temsilcileri birlerinin aldıkları kararları oyladılar. 302 kararın sadece 27’sine şerh konuldu. Kıran kırana tartışmalar yaşandı. Ama aynı zeminde yan yana gelip tartışılabileceğini gösterdik. Türkiye ile ilgili ortak dertlerimizin olduğunu anladık. Bu da bizim için tıpkı Osmaniye’de olduğu gibi çok önemli bir deneyimdi.