Karma eğitimi savunmak

Akif Coşkun*

Çok geniş bir toplumsal kabule ve yasal dayanaklara sahip olsa da Türkiye’de karma eğitim karşıtı uygulamaların artan bir şekilde gündeme girdiğine şahitlik ediyoruz. Öyle ki bu karşıtlık sadece kız ve erkek öğrencilerin sınıflarının/okullarının ayrıştırılmasıyla kalmıyor, ideolojik alt yapısı oluşturularak farklı toplumsal alanların cinsiyet temelinde yeniden düzenlenmesine kadar ulaştırılmak isteniyor. Bu nedenle karma eğitim konusuna derin toplumsal sonuçlar doğurma potansiyeli üzerinden yaklaşmak ve önemli bir eğitim kazanımı olan karma eğitim uygulamasını geri adım atmadan savunmak gerekiyor.

Karma Eğitim Nedir?

Karma eğitim, erkek ve kız öğrencilerin ortak bir program temelinde, aynı mekânı paylaşarak bir arada eğitim almalarıdır. Sovyet eğitimci Savich’in deyimiyle karma eğitim, erkeklerin eğitim olanaklarından daha fazla yararlandığı bir dönemde, bir yandan kadınların okullaşmasına olanak yaratırken diğer yandan geleneksel cinsiyet rollerine meydan okuyan ve kadınlarla erkeklerin eşit olmadığı ön yargısını yıkan bir uygulamadır. Gerçek bir karma eğitim uygulaması, bireyin hiçbir cins ayrımcı uygulamaya tabi olmadan tüm eğitim süreçlerinde ilgi ve isteklerine yönelik eğitim almasına, gelecekte yapmak istediği mesleğe ilişkin kendi yönelimini oluşturmasına ve karşıt cinsle bir arada yaşama saygılı bir tutum geliştirmesine olanak sunar. Bu haliyle eğitimin, müfredattan kurumsal örgütlenmesine, öğretmen tutumlarından kullanılan materyale kadar karma eğitim hassasiyeti içinde tasarlanması kaçınılmazdır.

Karma Eğitimin Tarihsel Temelleri

Modernleşme öncesinde hem Doğu hem de Batı toplumlarında hâkim olan erkek egemen anlayış ve dinsel kurumların belirleyiciliği, kadını toplum hayatının dışına iterken ona cins ayrımcı roller yüklemiştir. Bu yaklaşım uzun yıllar kadının eğitim hayatı dışında bırakılması veya onların eğitiminin çocuk bakımı, ev idaresi, eşin iş yaşamına hazırlanması gibi başlıklarda sınırlandırılmasını beraberinde getirmiştir. Ancak Aydınlanma döneminin sunduğu tartışma ortamı, Sanayi Devriminin iş gücü piyasasında yarattığı değişim ve kadın hareketlerinin yükselişi, kadınların eğitim kurumları ve sosyal yaşama girişlerine kapı aralamış, katı ayrımcı yaklaşımı geri plana itmiştir.

Kadınların eğitim hakkı ve karma eğitim, bizim eğitim tarihimizde ise özellikle Meşrutiyet döneminde çeşitli yönleriyle tartışılmaya başlanmıştır.

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte de diğer alanlarda olduğu gibi eğitim alanında da modernleşme ve laikliğe dönük reformlar gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda kadının dışarda tutularak çağdaş bir yaşamın kurulamayacağı ve karma eğitim uygulamasının gerekliliği üzerine yoğunlaşılmıştır. Alınan kararlarla 1930 yılına kadar tüm okul türlerinde karma eğitime geçilmiştir. Devam eden yıllarda ilgili yasal düzenlemeler yapılırken uygulamanın toplum nezdinde genişleyerek kabul gördüğü izlenmiştir.

AKP İktidarında Karma Eğitim Karşıtı Uygulamalar

Türkiye’de AKP iktidarıyla birlikte, karma eğitim tartışması yeniden ivme kazanmıştır. 2012’de yürürlüğe giren ve toplumda 4+4+4 sistemi olarak anılan 6287 nolu yasa belirleyici adımlardan birini oluşturmaktadır. Eğitime yeniden şekil vermeyi hedefleyen bu düzenleme, imam hatip ortaokullarının tekrar açılmasına olanak sağlarken, açık öğretim yoluyla özellikle yoksul ailelerin çocuklarını (büyük oranda kızları) örgün eğitimin dışına itmiş, sınıfsal/cinsiyet temelli ayrışmayı genişletmiştir. Aynı kapsamda müfredatta dinselleşme temelinde değişimler, cinsiyet ayrımına dayalı sınıf ve okul sayılarındaki artış ile öğrencileri cinsiyetleri üzerinden gruplandıran etkinlikler artmıştır. Bu bağlamda son yıllarda tek cinsiyetli imam hatip ortaokul ve liselerinin açılması, okul katlarının kız ve erkek öğrenciler arasında bölünmesi, tek katlı binaların paravanla ayrılarak iki blok haline dönüştürülmesi veya okul girişlerinin kız ve erkekler olarak ayrılması gibi uygulamalarla karşılaşılmaktadır. Kadın üniversiteleri, ayrı kampüsler, pembe otobüs önerileri, karma eğitim karşıtı kampanyalar ve karşıt cins ilişkilerine daha fazla müdahale edilmesi, dönemin özelliklerindendir. Yine siyasal iktidarın desteklediği Eğitim Bir-Sen’in 19. Milli Eğitim Şurası’na sunduğu (gündeme alınmamış olsa da) karma eğitime son verilmesini isteyen yazılı önerge ciddi bir girişimdir. Bunların dışında, MEB Kurum Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliği’nin 11. maddesinde yer alan ve bazı okul türleri için karma eğitim zorunluluğunu kaldıran düzenleme, karma eğitim karşıtı bir girişim olarak yorumlanabilir.

Karma Eğitim Neden Savunulmalıdır?

Karma eğitim karşıtlığı, kadın hakkında karar verme erkini elinde tutmak isteyen muhafazakâr bir ideoloji ve erkek egemen bir anlayışın ürünü olarak sürdürülmektedir. Bu tutum bilimsel dayanaklardan yoksun olmanın yanı sıra, toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışını yok eden özellikler taşımaktadır. Kadına belirli toplumsal rolleri dayatan karma eğitim karşıtlığı, bireyin gelişim özellikleri, toplumsal yaşamın derinliği ve eğitimin birçok temel ilkesini görmezden gelmektedir. Yine toplum içinde yaratılan yapay zıtlıkların insanları birbirlerine hatta kendilerine yabancılaştırdığı gerçeği ile kadın emeğinin sömürüsüne sessiz kalınması, atlanamayacak diğer başlıklardır.

Tüm bunlar dikkate alındığında, karma eğitim ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki direnişin önemi artmaktadır. Bu direniş, eril bir cinsiyet rejimi üzerinden oluşturulmak istenen eşitsizlik ve hiyerarşilerin dönemin koşullarına göre yeniden düzenlenmesine engel olmaktır. Dolayısıyla karma eğitim savunusu, laik ve demokratik eğitimi desteklerken, sosyal yaşamın muhafazakârlaştırılması ve cins ayrımcı emek piyasasının devamlılığına karşı durma anlamına gelmektedir. Eğitimin, bütünlüklü yapısıyla insanları nesneleştirip, yabancılaştırmayan ve demokratik bir toplumun politik özneleri olmalarına yardımcı olabilecek bir şekilde inşa edilmesi, öncelikli bir görev olarak karşımızda durmaktadır.

*Eğitimci

cukurda-defineci-avi-540867-1.