Karşıyaka Belediyesi’nde taşerondan Personel A.Ş.’ye geçen  işçiler, KHK ile ellerinden alınan  toplu sözleşme hakkını elde edebilmek için eylem yaptı. Karşıyaka Belediyesi Personel A.Ş işçileri yükselen enflasyon karşısında eriyen ücretlerini arttırabilmek ve 696 sayılı KHK ile 2020 yılının altıncı ayına kadar ellerinden alınan toplu sözleşme haklarını elde edebilmek için ikinci kez Belediye binası önünde bir araya […]

Karşıyaka Belediyesi işçileri  toplusözleşme hakkı için eylemde

Karşıyaka Belediyesi’nde taşerondan Personel A.Ş.’ye geçen  işçiler, KHK ile ellerinden alınan  toplu sözleşme hakkını elde edebilmek için eylem yaptı.

Karşıyaka Belediyesi Personel A.Ş işçileri yükselen enflasyon karşısında eriyen ücretlerini arttırabilmek ve 696 sayılı KHK ile 2020 yılının altıncı ayına kadar ellerinden alınan toplu sözleşme haklarını elde edebilmek için ikinci kez Belediye binası önünde bir araya geldiler.

DİSK Genel-İş Sendikası 5 Nolu Şube Başkanı Ali Haydar Kara, burada yaptığı konuşmada, KHK’yı delip toplu sözleşme hakkı elde edebilmek için Belediyenin şirkete en az bir yeni işçi alması gerektiğini belirterek, “Belediyeye 7 Mart Perşembe günü mesai bitimine kadar işçi alması için süre verdik, aksi durumda Cuma günü iş bırakacağız” dedi.

Karşıyaka Belediyesi Park Bahçeler birimi baş temsilcisi Gani Akgün de, “Yol yemek ücreti dahil 2400 lira civarı maaş alıyoruz. Maaşlarımız fiilen asgari ücretin altında kalıyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun işçimize asgari 2200 lira ödeyeceğiz açıklamasının gerçekleştirilmesini istiyoruz. Haklarımızı alana kadar direnmeye devam edeceğiz” dedi.

İşçiler “direne direne kazanacağız” sloganı eşliğinde Cuma gününe kadar eylemlerini sonlandırdı.

MUTFAKTA YANGIN VAR!

Öte yandan işçiler tarafından yapılan açıklamada da şu görüşlere yer verildi:

“Bilindiği gibi 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye’nin dört bir yanında 900 bin emekçi 2020’ye kadar toplu sözleşme haklarından mahrum bırakılmıştır. Bu hukuksuz düzenlemelerle zaten yoksulluk ve açlık sınırında yaşayan yüz binleri aşkın insan ağır enflasyon koşulları altında sadece %4’lük zamlarla iki yıl daha inim inim inletilmektedir.

Karşıyaka Belediyesi emekçileri olarak bu hukuksuzluğun mimarlarını tanıyoruz ve istendiğinde bu hukuksuzlukla mücadele yöntemleri geliştirilebildiğini de biliyoruz. Çok değil daha iki yık önce yine bir Kanun Hükmünde Kararname ile belediyelerin eğitim merkezleri kapatılmaya çalışıldı. Karşıyaka Belediyesine ait KARGEM de bunlardan birisiydi. O tarihteki hukuksuz kararname dayatmasına karşı dik durulup mücadele edildi ve iktidar yeni bir düzenleme yapmak zorunda kaldı.

Nasıl seçim sonrası asgari ücret 2200 lira olarak verilecekse, İzmir’de tüm ilçe belediyelerinin altında kalan bir maaşla çalışan Karşıyaka Belediyesi çalışanının mağduriyeti aynı şekilde hemen şimdi giderilebilir.

İktidar partisine ait Ankara Belediyesinde bile anayasanın eşitlik ilkesine atıfta bulunan Belediye Meclisi Kararlarıyla bu Kanunsuz Kararname nasıl delinebiliyorsa, hukukçuların engel yok dediği düzenlemeler yapılarak bugün de emekçinin alın teri için Karşıyaka Belediyesinde delinebilir.

Mutfakta yangın var. Mutfaktaki yangını gören yerel yöneticilerimiz enflasyon karşısında memurunu ezdirmemek için mücadele ediyor. Memuruna 2016 yılında %20, 2018 yılında ise %30 zam veriyor. Belediye, bünyesinde görev yapan 44 kadrolu işçinin maaşı en yüksek 6 bin 200 liraya, en düşük ise 4 bin 500 liraya yükseltiliyor.

Bizler, bu ilçenin çöpünü, pisliğini toplayan,  parkını sulayıp ağacını budayan, direksiyon sallayan, tamirat yapan, bilgisayar başında kafa emeği harcayan emekçileri diyoruz ki: bizim yangın artık mutfakta değil salonu sardı, ev yanıyor. Çünkü bırakın taşeron işçiye yapılan makul bir ücret artışını beş yıldır yol ve yemek ücretleri bile iyileştirilmemiştir.

Biliyoruz ki; iktidar partisinin yönettiği belediyelere kaynak pompalanırken, muhalefetin yönettiği belediyeler kaynak problemleri yaşıyor. Ama şunu da biliyoruz ki; şatafatlı açılışlar, lüks makam araçları, kamusal yararı olmayan ihaleler, etkin kullanılmayan kaynaklar yerine, daha hakça bir bölüşümle, yerelden başlayan bir sosyal adalet inşasıyla bu fırtınanın üstesinden gelebiliriz.”