Başlık Ayrıntı Yayınları'ndan yayımlanan bir kitap ismi. Okumak ve üzerine tartışmak gerek.

Başlık Ayrıntı Yayınları'ndan yayımlanan bir kitap ismi. Okumak ve üzerine tartışmak gerek.
Brecht'in epik tiyatro akımıyla eleştirdiği Poetikanın dördüncü bölümünde "Bakarken acı çektiğimiz nesneleri, titiz bir sadakatle yeniden üretildiklerinde haz alarak seyrederiz," yazıyor. İki bin yıl önce, "en korkunç hayvanların ve cesetlerin görüntüleri gibi" diye yazan Aristotales, temsilin dönüştürücü gücüne dair teorisinde, dünyada acı verici varlığı olan bir nesnenin, olduğu yerden alınıp bir sanat formuna sokulduğunda, bize artık haz verdiğini, çünkü şeyin kendisiyle doğrudan etkileşime girmemizin önlendiğini savunuyor. Dolayısıyla hazzımızın kaynağı tam da burada, yani temsil sayesinde mümkün hale gelen seyir ediminde.


Bu konuyu çok iyi bilen ve varlık ölçütü para olan kültürel sermaye; vicdanın sınırlarını zorlayan davranışı sergilemekte tereddüt etmiyor. Cesetlerin ya da olay anının üzerine hatıra eşyalar üretiyor, tişörtler basıyor vs.
Yazarlar (F. Lentricchia, J. McAuliffe) kitaplarının ilk bölümünde 11 Eylülde Dünya Ticaret Merkezi'ne düzenlenen saldırıyla ilgili elektronik müziğin öncülerinden Alman Karlheinz Stockhausen'ın söyledikleri üzerine yazılarını kurmuş.
Stockhausen; düzenlenen saldırı için "bütün kozmozda mümkün olan en büyük sanat eseri" olduğunu belirttikten sonra hayranlığını gizlemeden teröristlerin "müzikte hayal dahi edemeyeceğimiz bir şeyi tek perdede" gerçekleştirdiklerini söylemiş. Gerekçesi; eylemin, Amerikan toplumunun bilincine etki etmesi ve dünyaya bakışlarını örten alışılmışlık örtüsünü sıyırmayı korkunç bir tarzda başarması. Ona göre teröristler yaptıkları eylemle bilinci ellerine almış ve dönüştürmüşlerdi. Stockhausen kendi sanat anlayışı için de bunu öngörüyordu; sanatın ve terörün en üst aşamasında bilinç sadece etkilenmekle kalmaz, dönüşüm geçirir. Dönüşüm ya topyekün olur ya da dönüşüm olmaz; dönüşümün başarısızlığı sanatın ve terörün başarısızlığı demektir.


Tommassini ise Stockhausen için sanatın hırslarını tehlikeli bir biçimde şişirdiğini, gerçeklikle temasını yitirdiğini, psikiyatri kliniğine kapatılması gerektiğini söylüyordu; "Istırabın teatral bir betimlemesi sanat olabilir, ancak ıstırabın kendisi sanat olamaz... Alev alev yanan ikiz kulelerin imajı, her ne kadar dehşet verici bir cazibeye sahip olsa da, sanat değildir.
Koleksiyonerler ve müze müdürleri ise bildikleri tek şeyi yapıyorlar; Manhattan çukurunda "estetik ölçütlere dayanarak", rastgele -ama asla tesadüfen değil- nesneler seçip gelecekte sergilenmek üzere saklıyorlar. Bunlara "artifact," sanatsal kalıntılar, yani terörün sanatsal kalıntıları diyorlar. Müze müdürlerinin seçtiği nesneler derhal "paha biçilmez hale gelirken, seçmedikleri -ziyaretçilerin hayal gücünü harekete geçirecek güçten mahrum oldukları için- değersiz görülüp çöpe gönderiliyor.
Tek sorun, kadının çocuğunun her yana dağılmış parçalarını değerli kalıntılara zarar vermeden temizlemek.