Taraf'taki AKP tartışmasına dahil olan Taraf yazarı Kerem Altan dünkü yazısında gazetenin bir diğer ismi Melih Altınok'u...

Taraf gazetesindeki AKP polemiği genişleyerek sürüyor. Geçtiğimiz günlerde AKP'nin yanında durulması gerektiğini yazan ve Uludere katliamında hükümetin sorumlu değil tuzağa düşen taraf olduğunu savunan Melih Altınok'a gazete yazarlarından Kerem Altan'dan yanıt geldi. Altan, hükümetin Uludere sonrası söylemlerini hatırlatırken katliamın sorumlularının hala açığa çıkmadığına dikkat çekti ve Altınok'a "AKP tuzağa düştüyse Uludere’de ölenleri unutacak mıyız?" diye sordu.

'ULUDERE'YLE İLGİLİ NEDEN HABER YAPMIYORSUN?


Kerem Altan, Melih Altınok'u hedef alan yazısında "AKP’nin Uludere gibi önemli bir konuda olayın müsebbibi değil de tuzağa düşürülen taraf olduğu sonucuna nasıl vardın?" diye sordu. Altınok'un Taraf yazarı ve Ankara muhabiri olduğunu hatırlatan Kerem Altan "Madem elinde 34 insanın öldüğü bir katliamla ilgili bu kadar önemli bir bilgi var, neden böylesine kritik bir haberi kendine saklıyorsun veya satır arasında hükümeti korumak için geçiştiriyorsun?" diyerek sorularına devam etti.

işte Kerem Altan'ın Melih Altınok'u eleştirdiği yazının ilgili bölümü:
Örneğin hem yazarımız hem de Ankara muhabirimiz Melih Altınok’un geçen hafta yazdığı “Kimdi giden, kimdi kalan” yazısındaki şu ilginç cümle: “Sıkça tekrar edilen Uludere gibi önemli bir konuda, iktidarın olayın müsebbibi değil, tuzağa düşürülen tarafı olduğu ortada. Hâl buyken şeffaflık talebini ‘katliamcı AKP’ seviyesine yükseltmek olayın aydınlatılmasına mı yarar, yoksa bu komployla ‘çelişkileri keskinleştirip’ savaşı tırmandırmak isteyenlerin değirmenine su mu taşır?”
Ben de Melih’e “madde madde” şunu sormak isterim: AKP’nin Uludere gibi önemli bir konuda olayın müsebbibi değil de tuzağa düşürülen taraf olduğu sonucuna nasıl vardın? Benim hatırladığım kadarıyla Uludere katliamıyla ilgili üzerinden 11 ay geçmesine rağmen hiçbir adım atılmadı. Tam tersine adım atılmasını isteyenler, “eğer hükümet bu olayda oyuna geldiyse bu oyunu ortaya koysun ya da her ne olduysa gerçekleri saklamasın, anlatsın” talebinde bulunanlar, hem bizzat Başbakan tarafından hem de etraftaki basın tetikçileri tarafından PKK yandaşlığıyla suçlandılar ya da “savaşı tırmandırmak isteyenlerin değirmenine su taşımakla” itham edildiler.
Peki, sen Uludere’de AKP’nin oyuna geldiği sonucuna bu kadar kestirmeden nasıl vardın? Ama daha önemlisi “neden” vardın? “Tuzağa düşenin”, tuzağı saklamak, sorumluları ortaya çıkarmamak için gösterdiği bu direnci nasıl açıklıyorsun?
AKP tuzağa düşse de düşmese de ölenler Uludereliler oldu. Onların ölümünün hesabını sormak için ölçü olarak AKP’nin tuzağa düşüp düşmemesini mi alacağız? AKP tuzağa düştüyse Uludere’de ölenleri unutacak mıyız? “Tuzağa düşen” AKP sorumluları saklıyorsa, “madem AKP saklıyor biz de üstüne gitmeyelim” mi diyeceğiz?

“Tuzağa düşen”, tuzağa düşürenleri böylesine koruyorsa, o tuzağın parçası olmuyor mu? Eleştirilmeyi hak etmiyor mu?
İkincisi ise şu ve aslında biraz daha özel: Madem elinde 34 insanın öldüğü bir katliamla ilgili bu kadar önemli bir bilgi var, neden böylesine kritik bir haberi kendine saklıyorsun veya satır arasında hükümeti korumak için geçiştiriyorsun? İleride anılarını anlatacağın kitapta mı bahsetmek istiyorsun bu olaydan? Bana kalırsa saklama. Bomba manşet olur. Herkes kazanır. “Bir cana ideolojilerin, ulus-devletlerin alayını satarım” demenin de bir anlamı olur o zaman. Üstelik burada 34 candan bahsediyoruz.