Cumartesi Anneleri, tam 26 yıldır kayıplarının akıbetini ve faillerini soruyor. 26 yıllık direnişi BirGün’e anlatan Cumartesi Anneleri, ülkede hak, hukuk ve adaletin olmadığını söyledi: “Kemiklerimiz için mücadele ediyoruz”

Kayıplar peşinde 26 yıllık direniş

Dilan Esen

Cumartesi Anneleri, baskıya, gözaltına, polis şiddetine rağmen tam 26 yıldır kayıplarının akıbetini soruyor. Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç’un zorla kaybedilmesinin ardından ilk kez 27 Mayıs 1995’te İstanbul Beyoğlu’ndaki Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelerek kayıplarını soran Cumartesi Anneleri, dün olduğu gibi bugün de mücadelesini sürdürüyor.

843 hafta boyunca, Türkiye’nin en uzun soluklu eylemini ısrarla sürdüren Cumartesi Anneleri’ne, kayıplarla buluşma mekânı olan Galatasaray Meydanı tam 144 hafta önce İstanbul Valiliği ve Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Meydan yasaklansa da anneler, bir kez bile geri adım atmayarak tarihe attığı imzayı koruyor. Katledilen çocuklarının faillerini, kaybettirilen çocuklarının akıbetini sormak için meydanda buluşan 4 ailenin başlattığı direniş, bugün tüm ülkede sürüyor. Cumartesi Anneleri ve kayıp yakınları 26 yıllık direnişi BirGün’e anlattı.

HER ZAMAN KARŞILARINDAYIZ

23 Şubat 1995’ten beri haber alınamayan 19 yaşındaki Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, “26 yıldır söylediklerimiz duyulmamış, görülmemiş” diyerek başladı sözlerine. Katillerin ortada gezdiğini söyleyen Anne Yıldız, “Kendi yaptıklarını kendileri kapatıyor. Artık ‘Arasan da bir şey değiştirmiyor’ diyorlar. Ama biz vazgeçmeyeceğiz. Her yerde karşılarına çıkacağız” dedi. “Ne biz eşya kaybettik ne de onlara eşya emanet ettik” diyen Yıldız şöyle devam etti: “Aramaya da sormaya da devam edeceğiz. Kim, ne yapmışsa aklanıp kenara çekilmiş. Bugünkü hükümetin başındaki bize ‘Bizim zamanımızda kaybolmadı’ demişti. Onların zamanında yapılanlar da bizi utandırıyor. Biz her zaman karşılarında olacağız.”

MEYDAN BİZİM MEKÂNIMIZ

1993’te öldürülen Özgür Gündem Gazetesi Muhabiri Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe; katillerin yargılanması ve bulunmasını istediklerini söyledi. Galatasaray Meydanı’nın çocuklarını kaybeden annelere ait olduğunun altını çizen Tepe, şunları dile getirdi: “Galatasaray bizim teselli bulma, birbirimize sarılma ve kendimizi ifade etme mekânımızdı. Orayı da bize yasakladılar ama oradan da vazgeçmiyoruz. Bir gün mutlaka orada buluşuruz. Aradan yüz yıl da geçse o meydandan geçenler oranın Cumartesi Anneleri’nin yeri olduğunu bilecek.”

“Türkiye’de hak, hukuk, adalet, yargı yok” diyen Tepe, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim çocuklarımızın suçu neydi, öldürdüler. Katillerin yargılanmasını istiyorum. Oğlumu Elazığ Kimsesizler Mezarlığı’nda bulduk. 25 tane Özgür Gündem muhabiri faili meçhul cinayetlerde öldürüldü. Cumartesi Anneleri olarak bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Mücadeleye sonuna kadar devam edeceğiz. Torunlarıma da vasiyetimizdir.”

DEVLET BİR AN ÖNCE ARŞİVLERİNİ AÇSIN

1995'ten bu yana kendisinden haber alınamayan Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun, ilk günden bu yana aynı şeyleri söylemeye devam ettiklerini anımsattı: “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın!” Eylemin ilk başladığı cumartesi gününden beri onlarca annenin gözaltına alındığını belirten Tosun, “Bir mezar taşına sahip olmak en doğal hakkımız” dedi ve sözlerini şöyle sonlandırdı: “Kemiklerini bulmak için mücadele ediyoruz. Dünya bizim sesimizi Galatasaray Meydanı’nda duydu. O meydanı bize kapatanlar, elini vicdanına koyup kendini bizim yerimize koyarsa acımızı anlayacaklar. O meydanı bize çok gördüler. Devletin arşivleri bir an önce açılmalı, mezar taşı bize gösterilmeli. Bütün kayıpların faili meçhul değildir, faili devlettir” dedi.

***

Vazgeçmediler, vazgeçmeyeceğiz

Kayıplarının akıbetini soran 22 anne ise yaşamını yitirdi. Cemil Kırbayır’ın annesi Berfo Ana, oğlu kolay bulsun diye 33 yıl evini boyamadı, kapısını açık bıraktı. Hüseyin Morsümbül’ün annesi Fatma Morsümbül, “Kemiklerini bulsam omzumda taşıyacağım” dedi. Hayrettin Eren’in annesi Elmas Eren, oğlunun bir kemiğine bile razıydı, sadece mezar istiyordu. Yaşamını yitiren Cumartesi Anneleri’nin isimleri şöyle: “Asiye Doğan, Zeynep Güney, Kiraz Şahin, Çevriye Altunbaş, Şahsenem Cihan, Meryem Bulut, Fatime Taşkaya, Kesriye Demir, Asiye Karakoç, Koçeri Kurt, Hediye Coşkun, Makbule Babaoğlu, Ziyneti Türkoğlu, Fincan Bilgin, Hatice Öztürk, Meryem Baskın, Anik Can.

***

Sözleşme hâlâ imzalanmadı

Türkiye, Birleşmiş Milletler tarafından imzaya açılan Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’yi de hâlâ imzalamadı. Sözleşme, ‘zorla kaybedilme fiilinin gerçekleşmesini önlemek veya böyle bir fiili cezalandırmak için kendi yetkisi dahilindeki gerekli ve makul bütün önlemleri almayan veya konuyu araştırma ve soruşturma için yetkili mercilere aktarmayan kişilerin’ de yargılanmasını öngörüyor.