Danıştay, Kazdağları ile ilgili verdiği kararla birlikte doğa talanının önünü açtı. Uzmanlar mahkemelerin yeterince ihtisas sahibi olmadığını ve bu kararın ekolojik yaşamı bitireceğini dile getiriyor

Kazdağları çığlık atıyor!

NESLİHAN KARATAŞ
neslihankaratas@birgun.net

Çanakkale’de işletilmesi planlanan biri zenginleştirilmiş altın madeni olmak üzere dört ayrı altın madeni ile ilgili önemli bir gelişme yaşandı. Kazdağları’ndaki altın madenleri ile ilgili olarak Çanakkale İdare Mahkemesi tarafından verilen “ÇED olumlu kararının iptali” kararı ile ilgili Danıştay verilen iptal kararını bozdu. Kentte yürütülen çevre mücadelesinin önemli bir ayağı olan hukuki süreçte Danıştay 14’üncü Dairesi verdiği karar Kaz Dağları’nın yok edilmesinin önünü açtı. Danıştay’ın Kazdağları için verdiği bu kararın Çanakkale ve çevresindeki ekolojik yaşamı bitireceğini dile getiren Çanakkale CHP Milletvekili Muharrem Erkek, Kazdağları’nı yok etmelerine asla izin vermeyeceklerini, hukuki ve bölgesel bağlamda mücadeleyi sürdüreceklerini dile getirdi. Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu ise, Türkiye’deki mahkemelerin çevre konusunda yeterince ihtisas sahibi olmadığını ve bir an önce çevre ihtisas mahkemelerin kurulması gerektiğini vurguladı.

‘PEŞKES ÇEKİLİYOR’
Danıştay’ın vermiş olduğu bu kararın sadece bölge için değil Türkiye’deki ekolojik sistemi etkileyeceğini dile getiren CHP’li vekil Muharrem Erkek, “Kazdağları büyük tehdit altında. Eğer ruhsat alınıp maden işletmeciliği başlarsa Çanakkale ve Balıkesir bölgesi ekolojik yapısını kaybeder. Kazdağları bize bırakılan çok önemli bir miras ve ender doğal yaşam alanlarından biri” dedi.

Verilen bu yargı kararına rağmen mücadeleyi sürdüreceklerini dile getiren Erkek şöyle konuştu, “Kazdağları şu anda çığlık atıyor bunu duyması lazım Türkiye’yi yönetenlerin. Bütün Balıkesir ve Çanakkale’deki tarımsal ovaları Kaz Dağları besliyor.

Kazdağları’nın mükemmel su kaynakları var. Şimdi bütün bu kaynaklar tehdit altında. Bu anlamda mücadelemizi sonuna kadar devam ettireceğiz. AKP hükümeti Kazdağları’nı birçok yerde yaptığı gibi belli firmalara peşkeş çekti ama biz buraların hak ve hukukunu korumak için sivil toplum örgütleri ve yöre halkıyla birlikte mücadelemizi sürdüreceğiz.’’

‘MÜCADELEYE DEVAM’
Türkiye’de mahkemelerin çevre konusunda yeterince ihtisas sahibi olmadığını ve bir an önce çevre ihtisas mahkemelerinin kurulması gerektiğini dile getiren Baran Bozoğlu ise, “Türkiye’de yoğun bir sanayi ve maden yapılaşması varken ve doğal kaynaklarımız bu denli yok ediliyorken artık bir an önce çevre ihtisas mahkemelerinin kurulması gerekiyor. Çünkü çevre konusuna yeterince hâkim olmayan ve bilgi sahibi olmayan mahkemelerin böylesine kararlar aldığını görüyoruz. Karar Türkiye için özellikle de bölge için doğru bir karar değil’’ dedi.

Bölgenin kesinlikle madencilik faaliyetlerine açılmaması gerektiğine dikkat çeken Bozoğlu sözlerini şöyle sonlandırdı, “Kazdağları’nda yerin üstü yerin altından çok daha değerlidir. Bölgenin kesinlikle madencilik faaliyetine açılmaması lazım. Bunun için tabi ki hukuku süreç tükenmiş değil, Yargıtay kararı bozdu ama hukuki süreç tekrar devam edecek. Bu kararın iptaline dair hukuki ve bölgesel direniş bağlamında elimizden geleni yapacağız, mücadelemizi sonuna kadar vereceğiz.”


***

SİYANÜR DOĞAYA VE BİZE NASIL ZARAR VERİR?
Altın üretimi sonrasında ortaya çıkan yoğun atık, doğaya ve insana zarar vermektedir. Şirketlerin savunduklarının aksine, yoğun konsantrasyona sahip siyanür, toprağa ve suya kolayca karışır ve doğadan hemen kaybolmaz.

Hatta, akarsu ve göllere karışan siyanür, o suda yaşayan tüm canlıların ölümüne de yol açmaktadır. Tüm bunların yanında, sadece su ve toprak ile değil, zehir havaya da karışarak, solunum sistemi ile de insan bünyesine giriş yapabilmektedir.

İnsan vücuduna alınan siyanür, kısa sürede zehirlenmeye yol açar. Siyanürün beyin, kalp ve akciğerleri çok hızlı bir şekilde etkileyebildiği, bilimsel açıdan kanıtlanmış bir gerçektir.

Siyanürün nehir sularına karışmasıyla meyve ve sebzelere siyanür karışacak tarım alanları ve araziler yok olmaya yüz tutacaktır.

Yok olan tarım arazileri üzerine işsizlik artacak, hayvancılık azalacak bölgede yoksullaşma hız kazanacaktır.