Yağmur-Kıyamet Çiçeği'nde Kazım Koyuncu'ya hayat veren Engin Hepileri filmin Kazım Koyuncu'nun yaşamla  kurduğu bağa uygun bir film olduğunu söyledi. Hepileri “Star olmayı söylevsel olarak kabul etmedi. O yüzden de Kazım'ın filmi de Kazım gibi olmalıydı” diyor

Kazım’ın filmi de Kazım gibi olmalı!

CANAN AYDIN - canan1aydin@gmail.com

Onur Aydın’ın ilk uzun metrajlı filmi ‘Yağmur-Kıyamet Çiçeği’ bu hafta gösterime girdi. Film ilk olarak 21. Adana Altın Koza Film Festivali’nde gösterildi. O güne kadar Kazım Koyuncu’nun biyografisi gibi lanse edilen film ilk gösterimin ardından ‘Kazım’ın sadece filmde bir detay olması haklı olarak yoğun eleştiri aldı. Filmin asıl meselesinin Trabzonspor’un 1995-1996 yılları arasında Trabzonspor’un kaçırdığı şampiyonluk ve Karadeniz’de geçen Rus Elena’nın düştüğü ‘kötü yol’ ve aşkı. Film eleştirmenleri filmin içine Kazım Koyuncu’nun, Çernobil’in konulması gişe açısından fena olmaz diye düşünülerek yapılmış olduğunu konuştu durdu. Filmde Kazım Koyuncu’nun yaşamına dair doyurucu herhangi bir kurgu olmaması da eleştirileri haklı çıkardı. Filmin Kazım Koyuncu açısından en iyi yanıysa sanatçıyı oynayan Engin Hepileri’ydi. Biz de bu eleştirileri ve filmi Engin Hepileri’yle konuştuk.

>>Size ‘Yağmur-Kıyamet Çiçeği” nasıl bir film olmuş diye sorsalar?

“Barış, kardeşlik, dostluk ve aile üzerine yapılan bir film oldu” derim.

>>Film, ilk tanıtım metinlerinde “Kazım Koyuncu’nun yaşamı” diye lanse edildi. Koyuncu, müzisyen kimliğinin yanında devrimci biri. Ancak filmde Kazım’ın detaylarda kalması eleştirildi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Kazım aslında mütevazı bir insan. Bence o her zaman teknik ekibin içinde olmak isterdi. Onu tanıyan herkes bilir ki hiçbir zaman öne çıkma kaygısı taşımıyordu. Star olmayı söylevsel olarak kabul etmedi. O yüzden de Kazım’ın filmi de Kazım gibi olmalıydı. Filmde de Kazım, olması gerektiği yerde girsin ve onun fikri üzerinden üç hikâye aktaralım istedik. Dolayısıyla hiçbir zaman şov yapan, öne çıkan, kendini lider gören biri olmadı.

>>Böyle bir sanatçıyı oynamak insana belirli sorumluluklar getiriyor mu peki? Siz neler hissettiniz?

Kazım Koyuncu’yu oynamak büyük sorumluluk. Çok okuyup çok araştırdım. Onun ruhunu anlamaya çalıştım. Bu sorumluluk duygusu kendini her zaman hissettirdi. “Tipoloji olarak çok benziyorsun” dedikleri noktada, senaryo da çok iyi olunca böyle önemli bir değerimiz varken ne mutlu dedim ve oynamak istedim. Aslında bizim işimiz duygu temsilciliği olduğu için, taklit etmekten de çekindim. Kazım her çıktığında onu görmek istiyoruz. Ben de onu görmek istedim, Engin’i değil...

>>Filmde gerçekten de Kazım Koyuncu’ya çok benzemişsiniz...

Keşke aramızda olsaydı ve biz onun fikrinin filmini çekebilseydik, o oynasaydı... O hepimiz için çok önemli bir değer, müziğiyle, duruşuyla, efendiliğiyle, insanların hayatını değiştiren birinden bahsediyoruz...

>>Sizi daha önce Kazım’a benzetiyorlar mıydı?

İlk kez bu filmle ortaya çıktı benzerliğim.

>>Kazım Koyuncu’yu dinliyor muydunuz?

Tabii ki. Kazım söylemeye başladığında insan şöyle bir kalıyor. “Ya bir dakika bu adam bir şey söylüyor” diyorsunuz.

>>Kazım’ın ailesiyle tanışma fırsatınız oldu mu?

Evet, sette bir araya geldik. Onların gözüne bakmak güzeldi. Kocaman yürekli babası, dünya güzeli annesi. Hâlâ oradalar ve dimdik ayaktalar. Onlarla tanışmak ve konuşup gözlerine bakmak çok güzeldi. Annesinin bana bakışı, babasının yanağımı okşaması, bunların hepsi rolüme çok güzel şeyler getirdi.

>>Kazım sadece şarkı söylemedi ve belki de onu bu kadar güçlü yapan yaşamla kurduğu bağdı...

Sanatın böyle bir gücü her zaman var. İnsanlara bir şey söylemek yerine, söyleyeceğin şeyi hissettirip insanı değiştirebilirsin. Kazım da müziğiyle “Bak sen bu değilsin. Çok kirleniyoruz, doğayla uğraşma” dedi durdu.

>>Karadeniz’de hemen hemen her evde Çernobil’in etkisini görmek mümkün. Bunları duyduk ama birebir bununla karşılaşmak nasıl bir duyguydu?

Bizim isyan ettiğimiz, “Olamaz” dediğimiz bir durumda politika uğruna dönemin bakanı önlemler almak yerine faciadan sonra çıkıp erkanlara çay içiyor. Nükleer santral patladı yahu! Dünyanın bizden fındık almayı kestiği anda senin siyasetçilerin kalkıp bu sefer de kendi çocuklarına o fındıkları yedirdi. Kazım işte bunların karşısında durup bunları söyledi.