KCK Eş Başkanı Cemil Bayık: Bir daha tek taraflı ateşkes olmaz

KCK Eş Başkanı Cemil Bayık artık kendilerinden tek taraflı bir ateşkesin beklenmemesi gerektiğini, hükümetin operasyonlarını sürdürmesi durumunda da "bu kışın çok şiddetli" geçeceğini söyledi.

BBC Türkçe'den Mahmut Hamsici'ye konuşan Bayık, Türkiye'de hükümetin çözüm sürecinin canlandırılması için koşul olarak öne sürdüğü silahların bırakılması ve PKK'nın silahlı güçlerinin yurt dışına çekilmesi talepleri konusunda ''silahlı güçlerin çekilmesine Abdullah Öcalan ya da HDP'nin değil, örgütün kendisinin karar vereceğini'' belirtti.

Bayık'ın röportajından öne çıkan bölümler şöyle:

BBC Türkçe: Çatışmaların yoğunlaştığı bir ortamın oluşmasında siz hiçbir payınızın olduğunu düşünüyor musunuz?
Bayık: Biz payımızın olduğunu düşünmüyoruz. Eğer biz çatışmadan yana olsaydık şimdiye kadar dokuz kez tek taraflı ateşkes ilan etmezdik. Yine eğer biz savaşta ısrarcı olsaydık biz Kürt halkını, Türkiye solunu, bütün muhalif güçleri HDP çatısı altında bir araya getirmeye çalışmazdık ve bunları parlamentoya taşımazdık. Biz Türkiye'nin bütün sorunlarını parlamentoya taşıdık. Parlamentoda sorunları gündemleştirmek, çözmek istedik. Türkiye yıllardır Kürtlerle, solla uğraşıyor ama bir türlü sonuç alamadı. Ama önder Apo, PKK, bütün bu güçleri, onların yasa dışı dedikleri bütün bu güçleri parlamentoya çekti. Bütün sorunları parlamentoya taşıdı ve parlamentoda sorunları tartışmak, çözmek istedi.

Çatışmaların başlamasından sizi sorumlu tutan kesimlerin öne sürdüğü bazı gerekçeler var. Bunlardan biri de Ceylanpınar saldırısı. Bu saldırıyı PKK mı gerçekleştirdi?
Ceylanpınar'da iki polisin öldürülmesi bizimle alakalı değil. Ceylanpınar'da o iki polisi öldürenler, kendilerini Apocu İntikam Tugayı diye adleden birileri. Böyle bir örgüt var mı yok mu o da şüpheli. Yine, iki polisin uyuduğu yerde vurulması bizim yöntemimiz değil.

Peki öyleyse bu saldırıyla ilgili açıklama neden HPG tarafından yapıldı?
Bayık: HPG biz bu polisleri vurduk demedi. HPG dedi ki, "kendilerine Apocuyum diyen bir grup bu eylemi yaptığını söylüyor". Biz yaptığımız her eylemi üstlenmişiz, yanlış eylem yaptığımızda da bunun özeleştirisini vermişiz. Onun için Ceylanpınar'daki iki polisin öldürülmesinden hiç kimse bizi sorumlu tutamaz.Dikkat ederseniz Türkiye devleti ve onun hükümeti, Erdoğan ve Davutoğlu, sözde PKK'yle savaşı geliştirmenin nedeni olarak bu iki polisin öldürülmesini gösterdiler. Sanki ondan önce polisler ölmemiş, askerler ölmemiş, siviller ölmemiş, ilk kez bu iki polis ölmüş.

'Uluslararası, bağımsız bir güç, Ceylanpınar'ı araştırmalı'

Her ne hikmetse iki polisin öldürülmesi gerekçe yapıldı. Bu polislerin de kimin tarafından öldürüldüğü hâlâ meçhuldür. Ben burada şu çağrıda bulunuyorum. Uluslararası, bağımsız bir güç, Ceylanpınar'da öldürülen polislerin kimler tarafından öldürüldüğünü araştırmalıdır, ortaya çıkarmalıdır.

Açıklamada HPG'ce gerçekleştirildi denmiyor ama birincisi açıklama HPG tarafından yapılıyor ikinci çok içeriden bir dil kullanılıyor. Polislerin "cezalandırıldığı" söyleniyor...
Devlet, hükümet bizi o eylemden sorumlu tutabilir diye HPG o açıklamayı yaptı. Yani "bu eylemi biz yapmadık, kendilerine Apocuyum diyen bir grup yapmıştır, cezalandırdığını söylemiştir, bizimle bir ilişkisi yoktu"r diye.
Ama çok içeriden gelen bir bilgi değil mi bu? Cezalandırma, polislerin silahlarına el konulması vs...
Hayır, bu onların açıklamasıdır. Onlar "biz cezalandırdık" diyor. HPG de "o grup bu eylemi yaptığını ve onları cezalandırdığını söylüyor" diyor.

Ama HPG bu açıklamayı neden kendi açıklaması içinde yayınlıyor? Bu açıklama üzerine olayı HPG yapmış gibi algılanması normal değil mi? Bu açıklama yapıldı ve medya bu açıklamayı PKK Ceylanpınar'daki saldırıyı üstlendi diye okudu. Bu durumda bunu düzeltmek için neden farklı bir açıklamada bulunmadınız?
Hayır HPG hiçbir zaman onu ne yaptı ne üstlendi. Bizim savaş ahlak ve kültürümüzde uyuyan, bizimle çatışmayan birini vurma diye bir şey yoktur. Biz bunu suç sayarız. Biz defalarca açıklamalar yaptık. Dedik ki "Bu olayın bizimle bir ilişkisi yoktur. Biz sürekli açıklamalar yaptık. Daha ne yapacaktık?

'Trafik polisini biz niye vuralım?'

Bu olaydan bir gün sonra Diyarbakır'da bir saldırı oldu. Bir trafik kazası ihbarına giden polislere ateş açıldı, orada bir polis öldü. Bu eylemi onaylıyor musunuz?

Trafik polisini biz ne diye vuralım? Bir trafik polisidir. Bizimle savaşan, bize karşı kurşun sıkan biri falan değildir. Bizim savaş kültür ve ahlakımız var. Ama Türk devleti çok kirli bir devlet. Meşhurdur, Osmanlı'da oyun çoktur derler. Geçmiş mücadele tarihinde de Türk devletinin yaptığı birçok kirli katliamlar var. Ve bunları hep PKK'ye mal etmiştir.

Peki bunların da önüne geçmek için, örneğin Yenişehir'deki, trafik polisine saldırı olayını PKK'nın yapmadığını açıklayamaz mıydınız?

O eylemin PKK, HPG tarafından yapıldığına dair bir açıklama var mıdır? Böyle bir açıklama yoktur. Biz tek tek olayları değil, çizgimizle bağdaşmayan birçok olayı tasvip etmediğimizi, kınadığımızı kamuoyuna defalarca açıklamışızdır. Mesela yapılan bazı gençlik eylemleri var. Belediye otobüslerine yönelik, dükkanlara yönelik vs... Bunları tasvip etmediğimizi, yanlış gördüğümüzü biz kamuoyuna açıkladık.

'YDG-H PKK'den ayrı bir örgüttür'

Peki PKK ile YDG-H arasındaki ilişkiyi nasıl tarif ediyorsunuz?
YDG-H ayrı bir örgüttür. Bir gençlik örgütüdür. PKK falan değildir. Elbette onların direnişi haklı bir direniştir. Meşru bir direniştir. Biz sonuna kadar destekliyoruz ve destekleyeceğiz de. Elbette ki bazı hatalı eylemleri vardır, olur. Biz onları da eleştiririz. Yerine getirirler, getirmezler o onların bileceği şeydir.

AKP yeni, farklı bir süreç başlatabileceğinin mesajlarını veriyor. Burada silah bırakılması veya silahlı güçlerin ülke dışına çıkarılması gibi talepler var. Sizin şu aşamada çatışmaların durması için en temel talebiniz nedir?
Çift taraflı ateşkes olması gerekiyor. Artık tek taraflı ateşkes olamaz. Ve ateşkesi tarafsız bir izleme komitesinin de izlemesi gerekiyor. Önder Apo'yla müzakerelerin eşit ve özgür şartlarda başlatılması gerekiyor. Müzakerelerde de Dolmabahçe'de mutabakata varılan 10 maddenin temel alınması gerekiyor. Müzakere sürecinde de üçüncü bir tarafın müzakereleri izlemesi gerekiyor. Bunlar olursa biz hemen ateşkesi ilan ederiz, hemen müzakerelere başlarız. Ama bunlar olmazsa, eskisi gibi yine tek taraflı ateşkes ilan edilsin, denirse, silahlı güçler çıksın, silah bırakılsın denirse bu bizim tarafımızdan asla kabul görmeyecektir.

'Bir daha tek taraflı ateşkes olamaz'
Biz çünkü bunların hepsini defalarca yapmışız. Biz bugüne kadar dokuz kez tek taraflı ateşkesler ilan etmişiz. Biz gerillayı mevzilerinden tek taraflı çekmişiz, çıkarmışız. Biz esirleri tek taraflı bırakmışız. Bunların hiçbiri çözümü yaratmamıştır. Ne diye biz bir daha yaşananları yaşayacağız?

Yani bir daha tek taraflı ateşkes olmayacak mı?
Olamaz. Kimse bizden bunu isteyemez. Bu büyük bir haksızlık olur. Bu, sorunun çözümünü istemeyenler tarafından öne sürülebilir. Bizden istediler, biz seçim sürecinde tek taraflı eylemsizlik ilan ettik ama bu güçlerin hiçbiri buna sahiplik yapmadı. Bu güçlerin hiçbiri AKP'ye neden sen saldırıları iki katına çıkarıyorsun demedi. AKP, bu tarzla tek taraflı geliştirdiğimiz eylemsizliği de sürdürülemez noktaya getirdi ve ortadan kaldırdı. Şimdi biz ne diye bir daha tek taraflı ateşkes ilan edeceğiz.

'Bu kış şiddetli savaş yürüyecek'
AKP'nin silahsızlanma veya silahlı güçlerin dışarı çıkarılması talebini kabul etmiyorsunuz. Bahsettiğiniz talepleri de AKP kabul etmiyor. Bu durumda bu kış ne olacağını beklemeliyiz?
Bu kış şiddetli savaş yürüyecek. Çünkü AKP açık söylüyor, biz diyor sonuç alma aşamasına girdik. Biz sonuç alacağız. O yüzden kimse bize ateşkeslerden bahsetmesin, çözümlerden bahsetmesin. O yüzden savaşı daha da üst düzeyde geliştiriyorlar.

Bunun karşısında sizin siyasetiniz ne olacak?
Buna karşı kendimizi sonuna kadar savunacağız.

Bugüne kadarki savunma çizgisini mi söylüyorsunuz?
Artık o, gelişmelere bağlı olur. Hiç kimse bizi teslim alamaz.

Savunma çizgisinden çıkıp topyekun savaş ilan etme ihtimaliniz var mı?
Ben bu konuda şimdi bir şey söylemek istemem. Bize karşı savaşanlar kaybeder. Şimdiye kadar kaybettiler, bundan sonra da kaybederler. Kim ki PKK'yle, Kürtlerle dost olursa o kazanır.

Öcalan'la ilgili haberler yalan'

Hükümetten Abdullah Öcalan hakkında bir takım açıklamalar geliyor...
Bunlar yalandır. Önder Apo'yla hiçbir görüşme yoktur. Hiç kimse görüşmezken, tecrit içinde tecrit uygulanırken önder Apo'nun adıyla bazı açıklamalar yapmak neyin nesidir? Bunlar tamamen psikolojik amaçlıdır. Bununla hem önder Apo'yu yıpratmaya çalışıyorlar hem de önder Apo'yla güya HDP'yi, PKK'yi karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar.

'Madem Öcalan HDP, PKK'yi eleştiriyor diyorlar, o zaman onunla görüşsünler'
Madem ki önder Apo, HDP'yi, PKK'yi eleştiriyor diyorlar, o zaman gitsin, önder Apo'yla görüşsünler. Önder Apo ne söylüyorsa açıklasınlar. Belki AKP başkalarına güvenmediğini söylüyor, onun için göndermediğini söylüyor. Kendi basınını göndersin, gitsinler önder Apo'yla görüşsünler bakalım önder Apo neler söylüyor. Niye önder Apo üzerinde tecrit uyguluyorlar? Niye bu yalan haberleri yayıyorlar? Çünkü önder Apo kesinlikle AKP'nin politikalarına karşı durduğu için. Önder Apo en son görüşmesinde, HDP heyetine söylemiştir, "Dolmabahçe müzakereleri temelinde müzakere olacaksa gelirsiniz, yoksa gelmenize gerek yoktur" demiştir.

Hükümete yakın medyada hükümetin Kandil'i ve HDP'yi bypass edip İmralı üzerinde bir süreç yürütmek istediğine dair yorumlar yapılıyor... Böyle bir şey mümkün mü sizce?
Peki madem böyleydi. Neden 5 Nisan'dan beri önder Apo üzerinde tecrit üzerine tecrit uyguluyorlar? Eskiden de söylüyorlardı, önder Apo çözüm için çalışıyor, makuldür diyorlardı. Neden bu kadar çözüm için çalışan, makul bir insana karşı niye 5 Nisan'dan beri tecrit uyguluyorlar?

Peki sizin, HDP'nin, İmralı'nın sürece bakışında bir takım farklılıklar olursa bunu normal karşılamamalı mıyız? Bu çok doğal bir şey olmaz mı?
Pratiği biz yürütüyoruz. Önder Apo orada çarmıkta gerilmiş durumdadır. Sürekli kameralarla izleniyor, sürekli baskı altındadır. Ellerinde rehinedir. Güya önder Apo'yla hareketi vurmaya çalışıyorlar. Bunu hiçbir zaman başaramayacaklar. Önder Apo baş müzakerecidir. Müzakereyi kabul ederlerse eşit ve özgür şartlarda bu müzakereyi yürütür. Pratiği yürüten biziz. Pratikten biz sorumluyuz, önder Apo sorumlu değil. Önder Apo'nun İmralı'da yapacağı bir şey yoktur o anlamda. Önder Apo, oradan ne hareketi yürütebilir ne pratiği yürütebilir, ne de bu konularda herhangi bir karar verebilir. Öyle bir şansı, öyle bir imkanı yoktur. Önder Apo'ya o imkanı tanımamışlardır. Önder Apo'yla hareketimizin herhangi bir ilişkisi yoktur.

'Hiç kimse önder Apo'yla PKK'yi birbirinden koparamaz'

Biz Önder Apo'yla görüşmeden hiçbir adım atmayız. Hiç kimse de önder Apo'yla PKK'yi birbirinden koparamaz. PKK'yi, HDP'yi, demokrasi güçlerini sürecin dışında tutacaklar, önder Apo'yla yürütecekler. Onlar bir şahıs durumuna düşürmek istiyorlar güya onu. Önder Apo bir şahıs değil, bir hareketin, bir halkın önderidir. Önder Apo ve PKK dışında hiç kimse bu sorunu çözemez.

Onun dışında hangi güç mücadele yürüttü, bedeller ödedi ki, sorunu onlarla çözecekler?

'Kendi Kürtlerini yaratmaya çalışıyorlar'
Sürecin asıl muhatabı kim?

Bir tarafı hükümettir, devlettir, bir tarafı Apo'dur, PKK'dir ve Türkiye'de demokrasi güçleridir, HDP'dir. Bunun dışında herhangi bir muhatap olamaz. Kendi Kürtlerini yaratmaya çalışıyorlar, onlardan muhatap yaratacaklar, boş bir çabadır.

'Silahlı güçlerin çekilmesine biz karar veririz, önder Apo ya da HDP değil'
"Pratik bizde "dediniz... Mesela silahlı güçlerin yurtdışına çekilmesi gibi bir karar ancak ve ancak buradan mı alınabilir?
Evet. Onun kararını ancak biz veririz, başkası veremez. Ne HDP verebilir ne de önder Apo verebilir. Önder Apo rehinedir ellerinde.

nder Apo bu koşullarda hangi kararı verebilir?Onun öyle bir olası çağrısı olursa...?
Olamaz. Olsa da biz karar veririz. O bizi ilgilendiriyor çünkü pratiği biz yürütüyoruz. Silahlı güçlerin çekilip çekilmeyeceğine biz karar veririz, başkası karar veremez. Bunu söylediğimiz için diyorlar ki, "Kandil'le Apo arasında çelişki var, Kandil artık Apo'yu tanımıyor". Bu onların hangi amaçlar peşinde koştuğunu gösteriyor.