PKK’nin şehir yapılanması olduğu iddiasıyla başlatılan KCK davasında hazırlanan ilk iddianame, dün 15. Ağır Ceza...

ONURKAN AVCI/BİRGÜN

PKK’nin şehir yapılanması olduğu iddiasıyla başlatılan KCK davasında hazırlanan ilk iddianame, dün 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından oy birliğiyle kabul edildi.

Savcı Adnan Çimen tarafından hazırlanan 2 bin 400 sayfalık iddianamede Prof. Büşra Ersanlı ve yayıncı- yazar Ragıp Zarakolu’nun aralarında bulunduğu 147’si tutuklu 193 sanıkla ilgili suçlamalar, ve bu suçlamalara dayanak olarak gösterilen unsurlar sıralanıyor.

‘ÖRGÜT EYLEMLERİ’NE SOBE
KCK’nin yazılı metinlerinden yola çıkarak, örgütün ilke ve esaslarının sıralandığı iddianamede, KCK’nin düzenlediği iddia edilen 102 eylem de listeleniyor. Listedeki eylemlerden bir çoğunda ‘araç yakma ve kamu malına zarar verme’ olayları yer alırken, listenin önemli bir kısmını da sadece izinsiz gösteriler ve Öcalan lehine atılan sloganlar oluşturuyor.
Savcı KCK’ye ilişkin tanımlama da yapıyor: “Kısaca siyasi sınırları olmayan fakat hangi ülkede yaşıyorsa İran, Irak, Suriye, Türkiye ülkelerinin adli, idari ve siyasi rejimine tamamen alternatif bir sistem oluşturarak bütün Kürtleri bu sistem altında birleştiren bir organizasyon kurulduğu, yapının başında Abdullah ÖCALAN’ın bulunduğu, ana hatlarıyla hangi ülkede yaşarsa yaşasın bütün Kürtlerin aynı zamanda KCK vatandaşı olabileceği, yasama, yürütme ve yargı erklerinin bulunduğu, bu erklere bağlı ünitelerin aldığı kararları Abdullah ÖCALAN’ın ve sözde yasama organı olan KCK’nin karaları ile uyumlu olmak zorunda olduğu, vatandaşlığa kabul ve ihraç işlemlerinin düzenlenip vergi mükellefiyetinin getirildiği…”

SAVCI: OKUYAN HERKES BUNU ANLAR
Tanımın ardından iddianamenin bütününe hakim olan yorumlu dille bir değerlendirme yapan Savcı Çimen, KCK metinlerini okumuş/okumamış herkes adına kanaat getirmeyi de atlamıyor:

“Yukarıda metni verilen KCK Sözleşmesi isimli dokümanı okuyan herkesin söyleyeceği şey bunun bir devletin anayasası olduğu kanaatidir. Bu sözleşme akademik bir çalışma ise kim nerede, ne maksatla ve kimin talebiyle yapmıştır. Bu çalışma bir devlet modeli öngörüyorsa bu model nerede ve nasıl olacaktır. Eğer bunlardan hiçbir değilse neyin şerhidir. Bu ve bunun gibi ihtimalleri sıralamak mümkündür. Ancak nihai gerçek bunun kurulması düşünülen birleşik bağımsız Kürdistan’a hazırlık anayasası olduğudur.”

VERGİ TAMAM DA ‘ZORLA’ NEREDE?
İddianamenin başına koyulan KCK sözleşmesini kabul edenlerin vergi ödeyeceği ifadesinin yer almasına rağmen Savcı, “zorla vergi toplanıyor” ifadesini kullanıyor ama bunun zorla yapıldığına dair bir dayanaksa iddianamede yer almıyor:
"Terör örgütünün gerek şehir merkezlerindeki giderlerini karşılamak ve gerekse dağ kadrosundaki militanlarına lojistik destek sağlamak amacıyla KCK Sözleşmesine (Anayasası) dayalı olarak vatandaşlarımızın bir kısmını KCK vatandaşı olarak vasıflandırdığı ve bunlardan bu vatandaşlığın gereği olarak vergi aldığı, bu faaliyetin kamuoyuna Barış ve Demokrasi Partisi’nin kumbara, zarf ve sair adlarla aldığı bağış faaliyeti olarak yansıtıldığı, ancak işin özünün PKK/KCK terör örgütü adına zorla vergi toplama faaliyeti olduğu anlaşılmıştır."

‘HİYERARŞİK BAĞI KANITLANAMADI’
İddianamede, tutuklu bulunan yayıncı Ragıp Zarakolu da 129. sırada sanık olarak yer alıyor.
İddianamede Zarakolu’nun ‘terör örgütünün hiyerarşisi içerisinde yer aldığı’nın kanıtlanamadığı itiraf edilirken, Zarakolu bilerek ve isteyerek terör örgütüne yardım ettiği iddiasıyla suçlanıyor. İddianamede Ragıp Zarakolu’nun ders verdiği siyaset akademisi aracılığıyla, terör örgütünün dağ kadrosuna silahlı militan ve şehir merkezlerindeki hücrelerine eleman yetiştirilmesine katkıda bulunduğu ileri sürülüyor.

‘ZARAKOLU KESİN ALGILAMIŞTIR’
Savcı’nın dayanakları ise en az suçlama kadar ilginç:
-    Şüphelinin konumu gereği akademinin terör örgütünün eğitim yuvası olduğunu algılamaması akıl ve mantıkla çelişir.
-    Görgü tanıkları, akademinin sınıflarında militanlara ilişkin fotoğrafların, örgütün elebaşısı Abdullah Öcalan’ın posterlerinin ve  sözde birleşik bağımsız Kürdistan’a ilişkin bayrak asılı olduğunu söyledi.  Böyle bir mekanın normal bir eğitim yuvası gibi kabul edilemez.

HERKES ÇİVİ VE TELEFON ALAMAZ!
İddianamede, akademiye katılan görgü tanıklarının ifadelerinde dersler sırasında Öcalan’ın haftalık görüşme notlarının ve Karayılan’ın mesajlarının da okutulduğuna yer verilerek, akademinin Kuzey Irak’ta bulunan kamplardan tek farkının mekan olduğu teşhisi koyuluyor.

Savcının, Zarakolu’nun neden suçlu olduğunu anlatış biçimiyse, Erdoğan’ın İmamın Ordusu kitabına dair Avrupa Konseyi'nde yaptığı konuşmadaki “bomba-kitap” benzetmesini aratmayacak cinsten:

“..yapılan faaliyet her ne kadar ders vermek gibi insani ve masum bir faaliyet olarak gözükse de, bu eylemin terör örgütünün eleman ve lojistik ihtiyacını karşıladığı, nitekim bir örnek vermek gerekirse; herhangi bir şahsın bayiden bir cep telefon alması ya da evinde tamiratta kullanmak üzere çivi alması normal ve insani bir ihtiyaç giderme gibi görülse de, PKK/KCK terör örgütünün sık sık yaptığı üzere, cep telefonuyla uzaktan aktif hale getirilen ve çivilerle etkisi arttırılmış bir patlayıcı hazırlamak için herhangi bir şahsın telefon yada çivi alırken yakalanması halinde suçun icrasına iştirak ettiğini kabul etmek gerektiğinin her türlü izahtan vareste olduğu, şüphelinin terör örgütüne katkısının da aynen bu örnekte ki gibi olduğu…”

ŞEMADA YOK, İDDİANAMEDE VAR
Siyaset Akademisi’nde ders verdiği için tutuklanan diğer bir isim olan Prof. Büşra Ersanlı’nın, Savcı’nın çizdiği KCK şemasında adı geçmemesi dikkat çekse de, iddianamede unutulmamış.

İddianamede Ersanlı için ‘şüphelinin terör örgütü içerisindeki konum ve faaliyetleri’ başlığı altında kaleme alınanlar da özetle şunlara işaret ediliyor: “ERSANLI’nın PKK/KCK terör örgütünün içerisinde faaliyet yürüttüğü, bu kapsamda PKK/KCK terör örgütünün dağ kamplarındaki silahlı militanlarına verilen örgütsel eğitimin benzerinin şehir merkezlerinde Barış ve Demokrasi Partisi tarafından açılan Siyaset Akademilerinde verildiği, şüpheli Emine Büşra’nın Türkiye’deki bütün  Siyaset Akademilerinin kuruluş ve işleyişinde görev alarak söz konusu akademilerin organizasyonunu sağladığı, ders verecek öğretim görevlileri temin ettiği gibi okutulacak kitaplara ilişkin olarak da yoğun gayret içerisinde olduğu…”

SAVCI KEŞFETTİ: DERS VERİYORMUŞ!
İddianamede Ersanlı’nın yaptığı bazı telefon konuşmaları da yer alıyor. Bu konuşmaların önemli bir bölümünü akademiye katılan öğrencilerle ve akademi organizasyonuyla ilgili yaptığı gözlenen Ersanlı’nın, yüksek puan almış birkaç öğrencinin yüksek lisans işlemlerini kolaylaştırmaya çalışması da ‘suçluluğunun’ bir kanıtı olarak iddianamede yer alıyor.

Ersanlı ile ilgili telefon dinleme kayıtlarından en ilginci ise 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Gülten adlı şahısla yaptığı telefon görüşmesi. Savcının iddianameye koymaya uygun gördüğü konuşmanın bir kısmı şöyle:

BU KONUŞMA İDDİANAMEYE GİRDİ
GÜLTEN: Vallahi karşıdayım bir eylüle gittim sonrada gaz yedim
ERSANLI: Kalabalık mıydı?
GÜLTEN: Yani kalabalık değildi ama gaz içine etti. Çok kötü, çok gaz attılar bize yine hocam ya
ERSANLI: Neden ya bu sefer ne oldu yine
GÜLTEN: Ne bilim gençlere tahammülleri yok herhalde
ERSANLI: Allah’ım ya Rabbim ya gazsız biz bi araya gelemiyecek miyiz ya
GÜLTEN: Yok biz gazsız bi araya gelemeyiz herhalde. Vallahi öyle de gaz boğazım yeni yeni kendine geldi. İçimize attılar yav nasıl öyle şey yaptılar şerefsizler
ERSANLI: Vah vah vah. Kimseye bir şey olmadı değil mi?
GÜLTEN: Yok yaralılar çok gözaltılar zaten otobüsleri durdurup gençlerin hepsini gözaltına alıyorlar. Şu anda kaç tane gözaltı var onu bilmiyorum
ERSANLI: Hay Allah’ım ya Rabbim, hay Allah. Allah kahretsin ya!
GÜLTEN: Sen gelmemiştin değil mi?
ERSANLI: Yok yok ben gelmedim ben evdeyim daha bir uzun çıkacağım için hazırlanıyorum

‘ALLAH KAHRETSİN’ TEPKİSİNE VURGU!
Savcı’nın yukarıdaki konuşmadan yola çıkarak düştüğü notlar da bir o kadar ilginç. 1 Eylül Dünya Barış Günü eylemlerinde çıkan olayları ve atılan sloganları hatırlatan Savcı, “Gülten Ç…’nin Güvenlik Güçlerinin göstericilere gazla müdahale ettiğini belirtmesi üzerine Ersanlı’nın ‘Allah kahretsin ya’ demek suretiyle tepkisini ortaya koyduğuna” dikkat çekiyor! Ve bu tepkinin örgütün faaliyetleri ve bakış açısıyla uyumlu olduğuna işaret ediliyor.
Şahsın Ersanlı’ya ‘sen gelmemiştin değil mi?’ diye sormasından yola çıkarak, Ersanlı’nın ‘yasadışı’ eylemlere katıldığı sonucuna varan Savcı, Ersanlı’nın verdiği “Yok yok ben gelmedim ben evdeyim daha bir uzun çıkacağım için hazırlanıyorum”cevabını değerlendiriyor:

SAVCI YOLCULUĞU MERAK ETMİŞ
“…başka bir faaliyet dolayısıyla eyleme gelemediğini ifade ettiği, telefon görüşmesinin devamında, şüpheli Emine Büşra ERSANLI ile yasa dışı eyleme katılan Gülten Ç.’nin 02.09.2011 günü birlikte bir seyahate çıkacaklarının anlaşıldığı, şüphelinin gerek eylem sonrası eyleme fiilen iştirak eden Gülten Ç. isimli şahsı arayarak bilgi alması ve gerekse bu şahısla birlikte mahiyeti tam olarak anlaşılmayan bir programa katılmak üzere hareket etmesi..”
 Ersanlı’nın ‘bağlantılarına kanıt olarak gösterilen’ konuşmalardan biri de ROJ TV ile röportaj için yaptığı bir görüşme. ROJ TV yöneticilerinden biriyle röportaj randevusu için konuştuğu gözlemlenen Ersanlı için Savcı, şu notu düşüyor:

RÖPORTAJ RANDEVUSU SUÇ
“…şüphelinin terör örgütünün güdümünde yayın yapan ROJ TV de röportaj yapmak üzere teklif aldığı, şüphelinin ROJ TV’nin Brüksel’den arayan elemanı ile daha önceye dayalı bir tanışıklığı olduğunun anlaşıldığı, yukarıda Gülten Ç. ile şüpheli arasındaki irtibat bu görüşmeyle birlikte değerlendirildiğinde şüpheli Emine Büşra’nın terör örgütünün şehir merkezindeki militanları ve basın yayın organındaki elemanlarıyla yoğun bir diyalog halinde olduğu…”