Kendi mezarlığına gömülen okul
Akçadağ Köy Enstitüsü Mezarlığı koruma amaçlı tel örgüyle çevrildi. (Fotoğraf: BirGün)

Fikri Demirtaş

1976’da mezun olduğum okulumda iç karartıcı derin bir sessizlik sürüp gidiyor. Çatlamış duvarlar, kararmış tahtalar, genzi yakan bir yangın kokusu… Burası Çernobil ya da Hiroşima değil, Akçadağ Köy Enstitüsü Yerleşkesi! Ülkenin kalkınmasında emeği olan nice aydınlar yetiştiren bu eğitim yuvasının şimdiki durumu çok hüzün verici...


16 Mayıs 1940’ta ilk binanın temeli atılırken, okulun ilk müdürü Şinasi Tamer öğrenci ve eğitmenlere şöyle demişti: “Bu köyler, bu topraklar sizi bekliyor. Güçlükler öğretmeniniz olacak, yapılar başarınız. Bugün ilerde şu yoldan geçenlerin gözlerini kamaştıracak bir kurumun temellerini atacağız. Biz onu kuracağız, o bizi yetiştirecek.”

O yıl enstitüye Malatya, Urfa, Mardin, Diyarbakır, Elazığ, Tunceli, Sivas, Erzincan, Muş, Bingöl köylerinden 545 talebe kaydedilmişti. Okula tahsis edilen arazide adeta bir seferberlik havası içinde çalışan fedakar, sağlam karakterli enstitü öğretmenleri ve öğrenciler, yüz binlerce tuğla pişirmiş, binalar yapmış, kilometrelerce öteden kendi imal ettikleri borular ile içme ve sulama suyunu getirmiş, ağaçlar ekmiş, bozkırı ışığa kavuşturmuşlardı. Köy Enstitülerindeki ilk matbaa Akçadağ’da kurulmuş, okul gazeteleri ve dergiler çıkarılmış, öğrencilerin makaleleri, şiirleri, hikayeleri, romanları yayımlanmıştı. Ancak okul kapatıldıktan sonra geride birkaç dolap dolusu resmi evrakın dışında bir şey kalmadı. Kütüphanesinin on binlerce kitabı, atölyeler, müzik odası, laboratuvarlar, sinema makinesi, koca yerleşkenin her şeyi talan edildi. Binalar yıkıldı, yakıldı. Okul da üç bin dönümlük araziye, kendi mezarlığına gömüldü… Türkiye’de, hatta dünyada okul arazisi içinde kabristanı bulunan ender okullardan biri Akçadağ. En az 40 kişinin gömülü olduğu mezarlığın son hali içler acısıydı. Mezar taşlarının birçoğu kırılmış, her yanı yabani otlar kaplamıştı. Fakat mezarlığın koruma altına alınması, bakımının yapılması için belediyeye yaptığımız başvurulardan sonuç alamadık. Ağustos ayında okulu birlikte ziyaret ettiğim arkadaşım Nurettin Aydın’ın girişimiyle, arazinin şimdiki kullanıcısı olan Kayısı Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ile görüştük. Müdür Abdullah Erdoğan’ın desteği ve Aydın’ın maddi katkılarıyla, mezarlığın etrafını tel örgüyle çevirdik. Hatıra fotoğrafı çektirirken gözlerimden sevinç gözyaşları dökülüyordu.

Birkaç ay sonra, Akçadağ Köy Enstitüsü 1949 mezunu Ali Doğan öğretmeni Malatya’daki evinde ziyaret ettim. Mezarlığın koruma altına alındığını söyleyip fotoğrafları gösterdim. Ali öğretmen çok duygulandı, bu mezarlığa kendisinin de gömülmesini vasiyet etti. Akçadağ’da ebedi uykularında olanların artık huzur içerisinde olduklarını tahmin edebiliyorum. Işıklarda uyuyun. Ruhunuz şad olsun.