Vecdi Çıracıoğlu’nun yeni romanı Tutsak Kediler Kumpanyası okurlarıyla buluştu. Çıracıoğlu bu kez denize sırtını dönüp karaya çıkıyor; Huzur Apartmanı sakinlerinin tutsak ve huzursuz hayatlarını anlatıyor.

Kendi tutsaklığım
Tutsak Kediler Kumpanyası, Vecdi Çıracıoğlu, SRC Yayınları, 2023

Ferhat ULUDERE

Huzursuzluğu üstünün kibarca örtüldüğü bir apartman ve apartmanın sakinleri arasında dolaşan kediler; Vecdi Çıracıoğlu’nun yeni romanının muhteviyatını oluşturuyor… Çıracıoğlu SRC Yayınları’ndan çıkan son romanı Tutsak Kediler Kumpanyası’nda denize sırtını dönüp karaya çıkıyor. Yazar yeni kitabında dış dünya ve bir apartmana tutsak olmuş hayatları ele alıyor ve giriş katından beşinci kata doğru sarmal bir yol alarak insanların hikayelerini anlatıyor…

Fotoğraf: Mehmet Bars

Kedilerle başlayalım önce, ev kedilerinin tutsak varlıklar olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Yaşadığımız dünyanın hallerine bakacak olursak kediler tutsak varlıklar değil. Diğer yandan doğal hayatın üzerindeki insanın yarattığı kötülükleri ortadan kaldırmış olursak, kediler dâhil tüm hayvanlar doğal hayatın içinde mutlu ve özgür yaşarlar.

Kediler doğal yapılarına göre diğer hayvanlardan farklı özellikler gösteren nevi şahsına münhasır canlılar. En büyük özellikleri itaatsiz, müdanasız ve özgürlüklerine düşkün olmaları. Bu açıdan bakarsak bu sorunun cevabının orijinine en donanımlı hayvan olan ve hayvanlar üzerinde tahakküm kuran insanoğlu yerleşiyor.

Kitap, Huzur Apartmanı sakinleri arasında geçiyor, ama aslında sadece bir apartman değil bir dünyayı anlatıyor Çıracıoğlu bize. Huzur Apartmanı pek de huzurlu bir yer değil açıkçası…

Huzur Apartmanı sakinleriyle huzurlu değil. Zaten huzurlu bir apartman olsa adını huzur koymazlardı! Devletin çekirdek prototipi ailelerden oluşan apartmanın beş daire sakinleriyle huzursuz ve tutsaklar. Hayatta her insanın tutsak olduğu bir olgu vardır. Kimimiz edebiyata, kimimiz futbola, kimimiz temizliğe, kimimiz istifçiliğe, kimimiz pintiliğe, varsıl olmaya ve hatta yoksulluğa. Ülkemde yaşayan insanlar kendi istek ve çabalarıyla yoksulluğa tutsak oldukları için de huzursuz ve mutsuzdur. Huzur Apartmanı hayatın, sokağın, insanın dışavurumudur.

Huzur Apartmanı’nın sakinlerini nasıl seçtiniz?

Huzur Apartmanı sakinleri benim bizzat tanıdığım insanlardır. Aslında kitabı okuyan herkes bu karakterleri çok iyi tanır. Herkesin böyle insanları vardır ve insan bazılarında kendini de görür, eğer kendine karşı samimiyse.

Apartmanın yöneticisi ve rasatçı Adile, kocası ve oğlu; Cumhurbaşkanı Vefa Taylan Paşa; albay emeklisi Hakkı Balkon; Şiirsel Hanım; istifçi Fikriye Hanım ve dokuz kedi… Bu karakterler ikametgâh ettiğim yerlerde tanıdığım insanlardır.

Bu roman diğer romanlarından biraz farklı… Serseriler, deniz, balıkçılar ve Rumeli Hisarı yok… İlhamı denizde, kıyada, sokakta arayan ve ufuk çizgisini her zaman gören bir yazar kendini neden bir apartmana hapsetti?

Genelde deniz temalı ve tarihi baz alan kitaplar yazdım. Kitaplarımın temaları aynı olsa da hepsi birbirinden farklıdırlar. Roman ve hikâyelerimde karakterler, geçtiği zaman aralığı ve konu her kitabımı farklı kılar. Şöyle diyebiliriz: Ben denize ve kıyı insanlarına, balıkçılara, Bilge Serserilere karadan değil, denizden bakarım. “Değişiklik olsun, biraz karaya çıkıp dolaşayım, bakalım neler oluyor?” demiş olabilirim kendime. Ufuk çizgisini her zaman gören ben için kendimi bir apartmana hapsetmemin nedeni bu olabilir. Belki de kendi tutsaklığımı tanımak içindir, kim bilir?

Tutsak Kediler Kumpanyası’nın ağır basan bir yanı da mizahı… Sizin romanlarınız da mizah çok örtük bir biçimde yer alıyordu, burada biraz daha açığa çıkmış gibi duruyor.

Tutsak Kediler Kumpanyası tüm organlarıyla aleni mizah gerektiren bir metin. Yazı, kaçınılmaz olarak başından itibaren kendi mizahını yaratarak ilerledi. Ve romana anlam üstü başka bir anlam yükleyerek alışageldik mizahın dışında kendine ait mizahı üretti.

Mizah, yazının ve hayatın üstünü örten bir güzellik perdesidir; biraz hayata dair de günümüz insanının ihtiyacı değil midir mizah?

Söyleşinin girişinde konuştuğumuz gibi Tutsak Kediler Kumpanyası kedilerin başrolde olduğu bir kitap… Bunun üzerinden edebiyat ve kedi ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünya tarihi, insanların kedilerle olan ilişkilerini Antik Mısır’dan bu yana yazar. Kaçınılmaz olarak da edebiyat tarihi, kedilerle yazarlar arasında tutkulu bir ilişki olduğunu yazar. Ezop’tan beri edebiyatçılar kedileri hep sevmişlerdir. Kediler de onları sever; özellikle yazarların çalışma odalarını. Edebiyatımızda Bilge Karasu, Enis Batur, Gürsel Korat, Lale Müldür, Haydar Ergülen, Orhan Alkaya, Taner Ay, Ahmet Hamdi Tanpınar’a kadar daha nice yazarın yapıtlarında kediler konu edilirlerken, onların gündelik yaşamlarını zenginleştirdiğini, kendilerine esin kaynağı olduğunu yazarlar. Edebiyat ve kedi ilişkisi çok geniş açıya sahip bir yelpaze.