Yeni tekli çalışması Kelebek Orkide ile dinleyici karşısına çıkan caz müzisyeni Esra Kayıkçı, şarkılarında her fırsatta kendi renklerini keşfetmeye çalıştığını söylüyor

Kendimdeki renkleri keşfetmeyi deniyorum

GİZEM ERTÜRK

Arkeolog ve müzisyen Esra Kayıkçı ‘Bozgun Hatıra’ albümünden 3 yıl sonra yine Lin Records etiketiyle çıkardığı Kelebek Orkide isimli teklisiyle geri döndü. ‘Bozgun Hatıra’da yalnızca vokalist kimliğiyle öne çıkan Kayıkçı, bu kez aynı zamanda kontrbasa da hâkim.

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs sonrası evlere kapandığımız şu günlerle ilgili ise; “Belki de hep yapmak isteyip bir türlü adım atmadığımız şeylere başlayabiliriz, içimizdeki sanatçıyı keşfedebiliriz” diyerek umut vermeyi ihmal etmiyor.

>>2017 yılında gelen Bozgun Hatıra’dan 3 yıl sonra Kelebek Orkide single’ıyla geri döndünüz. Son birkaç yıl nasıl geçti?

Albüm çıktıktan hemen sonra Bahçeşehir Üniversitesi Caz Yüksek Lisans Programına başladım. Dolayısıyla ders sürecinin çok yoğun olduğu bir taraftan da konserlerimi yaptığım bir dönem geçirdim. Yine bu süre içerisinde daha önce başlamış olduğum Trakya Üniversitesi Arkeoloji Yüksek lisans programından Antik Dönemde Kadın ve Müzik tezimi yazarak mezun oldum. Bu nedenle ilk albümden sonra yeni bir şeyler yayımlamak biraz zaman almış oldu.

İÇİMDEKİ KÜÇÜK ÇOCUĞA YAZDIM

“…Yeşildir gözleri, bir nehir gibi akar. Sessizdir harfleri, umudu soluk soluğa…” Kelebek Orkide’yi böyle tarif ediyorsunuz şarkıda… Size bu şarkıyı yazdıran Kelebek Orkide’nin hikâyesi nedir?

Ben genellikle bir şarkıyı yapmadan önce melodiyi duyuyorum kulağımda. Kendimi açtığım sürece her an gelebilir bu melodi. Yolda yürürken, bir şeyleri toplayıp düzenlerken vs. Kelebek Orkide’yi yazarken de Lale Müldür’ün bir masal diyarı gibi renkli Orchis Papilionace Kelebek Orkidesi’nden esinlendim. Bu şiiri okurken kelebeğin hassaslığı, orkidenin güzelliği ve her ikisinin kırılganlığından etkilendim. İçimdeki küçük kıza yazdım bu şarkıyı hem de hiç planlamadan. Belki de zaman geçtikçe o küçük çocuğu daha çok sevmem gerektiğini hissettim.

>>Sağım Solum Yokluğum, Kelebek Orkide’nin tam zıttı bir şarkı. Bu şarkının ruh halini nasıl anlatırsınız?

Yaşadığımız hislerin ne zaman nerede ortaya çıkacağını bilmiyoruz. Bir bakmışınız yıllar sonra bir şarkı olarak yeniden hayat bulmuş. Bazen içinizde çok derinlere gömdüğünüz hikâyeler vardır. Günlük yaşamınıza devam edersiniz, her şey normaldir ve siz bir şekilde yaşadığınız üzüntüyle başa çıkmışsınızdır. Sonra bir gün hissettikleriniz gün yüzüne çıkmak için fırsat arar ve bir şekilde buluşursunuz. Şarkının sözlerini yazdım, liseden beri çok yakın arkadaşım olan Mehmet’ e (Karadağ) gönderdim, onun dokunuşuyla daha da derinleşti ve bu şarkı çıktı ortaya.

>>Kimlerle çalıştınız, kayıtlar ne kadar sürdü?

2017 yılında yazılan bu iki şarkının düzenlemesi sevgili eşim Hakan Kamalı’ya ait. Parçanın akustik triosunda piyanoda Uraz Kıvaner, davulda Fırtına Kıral var. Kontrbasları ise ben çaldım. Yine Ewi’de Yahya Dai, bas klarnette Nedim Ulusoy var. Her biri ile en az 3 yıldır sahne alıyorum ve bu kayıtları birlikte yaptığımız için çok mutluyum.

>>Bir arayış şarkısı Kelebek Orkide. Sizin hayattaki arayışlarınız neler?

Benim hayattaki arayışlarım hep kendimle ilgili, kendimdeki renkleri keşfetmeyi deniyorum her fırsatta.

ARKEOLOJİ SAYESİNDE ÖZGÜRCE ÜRETEBİLİYORUM

>>Arkeoloji ile ilgili de birkaç şey sormak isterim. Müzik üretim süreci ile arkeolojinin ortak noktaları var mı?

Arkeoloji ve müzik, her ikisi de keşif içerse de birbirinden çok farklı. Bununla birlikte ikisi de disiplinli bir şekilde çalışma gerektiriyor. Arkeoloji bir bilim o yüzden her şeyini eksiksizce kayıt altına almak gerekiyor. Ben kendimdeki-renkleri-kesfetmeyi-deniyorum-703335-1.arkeolojiden öğrendiklerimle bugünü daha iyi anladığımı düşünüyorum. İnsanı, dolayısıyla kendimi anladığım için daha özgürce üretebiliyorum.

>>Türkiye ve dünyada arkeoloji cephesinde neler oluyor? Son yıllarda sizi en çok heyecanlandıran şey ne oldu?

Göbeklitepe son yılların en heyecan verici keşfi, belki de bütün taşları yerinden oynattı. Beni en çok heyecanlandıran şey ise Sappho (MÖ 7. Yüzyıl Lesbos) gibi lyra’sını eline alıp kendi duygu ve düşüncelerini ifade eden şarkılar yazan kadınlar. Onları inceledikçe onlardan güç aldığımı söyleyebilirim.

İÇİMİZDEKİ SANATÇIYI KEŞFEDEBİLİRİZ

>>2020 yılına umutlarla girdik fakat, savaş, deprem, korona virüsü derken altüst oldu hayatlarımız. Sizce dünya bize ne anlatmaya çalışıyor?

Geçmişe bakarsak hemen hemen bütün dönemlerde yaşamayı istemeyeceğimiz şeyler yaşanmış. Bugün de umudumuzu kaybetmeden ayakta durmamız gerekiyor. Evlere çekildiğimiz bu dönemde kendi içimizdeki güçle daha çok bağlantı kurmalıyız. Belki de hep yapmak isteyip bir türlü adım atmadığımız şeylere başlayabilir, içimizdeki sanatçıyı keşfedebiliriz.

>>Evlere çekildiğimiz şu dönemde neler okumayı, dinlemeyi, izlemeyi tavsiye edersiniz?

Ben şu an ‘Cahit Sıtkı Tarancı’nın ‘Gün Eksilmesin Pencerem’den öykü kitabı ile ‘Ülkü Tamer’in ‘Güneş Topla Benim İçin’ şiir kitabını okuyorum. Dizi izlemiyorum. Ama dinleme önerisi olarak ‘Randy Esen’in ‘Behind the Light and Shine’ albümü ile ‘Agnes Obel’in son albümü Myopia’yı tavsiye edebilirim.