Mevsimlik gezici tarım işçilerinin çocukları… Türkiye’de eğitim açısından en dezavantajlı kesimler düşünüldüğünde akla ilk gelenlerdir onlar… Zira her yıl nisan ayında, farklı illerden aileleriyle birlikte yollara düşen bu çocuklar, ekim ayına kadar, yaklaşık 20 ilde çeşitli işlerde çalıştıktan sonra ancak dönebiliyor evlerine.

Kendini Yeniden Üreten Sistem: Mevsimlik tarım işçiliği

NURCAN KORKMAZ

Türkiye’de TÜİK verilerine göre 350 binden fazla mevsimlik gezici tarım işçisi bulunmakta. Bu sayıya kayıtlı olmayan işçiler, yaşlılar ve çocuklar dahil edildiğinde yaklaşık bir milyonluk nüfusu etkileyen bir sorun duruyor karşımızda. Üstüne son yıllarda ülkeye gelen Suriyeli mülteci tarım işçileri de eklendiğinde durum içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Göç ettikleri bölgelerde yeterli istihdam şartlarının olmayışı, yoksulluk sınırının altında yaşamak zorunda kalan bu insanları iş aramak için yollara düşmeye mecbur bırakıyor. Zorlu yolculuklar ve yaşam koşulları, barınma ve beslenme yetersizliği, sağlık hizmetlerinden yararlanamama mevsimlik gezici tarım işçilerinin karşı karşıya kaldığı sorunlardan sadece birkaçı. Bu durumdan en çok zarar görenler hiç şüphesiz temel insan haklarından mahrum bırakılan çocuklar.

Her ne kadar başta MEB olmak üzere ilgili bakanlıklar bir takım projeler ve çalışmalarla mevsimlik tarım işçisi çocukların eğitimlerine devam edebilmesi için önlemler alsa da, sorunun kendisini temelden çözecek yoksullukla mücadele, göç veren bölgelerde istihdam yaratma gibi politikalar geliştirilip uygulanmadıkça, alınan tedbirler yetersiz kalmakta ve çocuklar diğer birçok hak gibi eğitim hakkından da yararlanamamakta ve çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar.

Mevsimlik tarım işçisi çocukların karşı karşıya kaldıkları eğitim problemlerinden en önemlisi okula devamsızlıktır. Henüz okullar kapanmadan yollara düşen bu çocuklar okula devam edememektedir çünkü göç halinde oldukları dönemde, okulun açık olduğu zamanlarda farklı farklı illerde olduklarından sürekli okul değiştirmek zorunda kalmaktadırlar, bu da motivasyonlarını düşürmektedir. Yine ailelerin çalıştıkları alanlar okulların bulunduğu yerlere uzak olduğundan okula erişim imkanları kısıtlanmaktadır. Ailelerin kabala usulü çalıştığı yerlerde çocuklar işgücü olarak görülmekte ve eğitim ikinci planda kalmaktadır. Özellikle kız çocuklarının aileler tarlada çalışırken ev işleri yapmaları ya da kendilerinden küçük kardeşlerine bakmaları beklenmektedir, bu durum aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini de artırmaktadır.

Mevsimlik tarım göçü ve işçiliği sırasında çocuğun içinde bulunduğu koşullar, yetersiz beslenme gibi sorunlar hem göç sırasında hem de göç sonrası dönemde çocukların sağlığını olumsuz olarak etkilemekte ve bu sorunlar da çocuğun eğitim sürecine katılımını engelleyerek eğitimden kopma riskini artırabilmektedir.

Mevsimlik göç dönemleri dışında çocuğun gelişim ve eğitimiyle bazen ilgilenebilen yetişkinler olsa da, mevsimlik tarım göçü sırasında yetişkinlerin iş yükleri katlanarak arttığından çocuklara zaman ayıramamaktadırlar. Bu duruma bağlı olarak çocuklar duygusal veya bilişsel gelişimleri için önem taşıyan yetişkin ilgi ve desteğinden yoksun kalabilmektedir

Çocuklar okula devam edebildikleri zamanlarda da uyum sorunları yaşayabilmektedir. Zira bu çocukların bir yandan göç ettikleri yerlerde (ırk, dil, yoksulluk vs.) ayrımcılığa ve akran zorbalıklarına maruz kalma oranları çok yüksektir, diğer taraftan da kendi illerindeki okullara da tam zamanlı gidemediklerinden aidiyet sorunları yaşamaktadırlar.

Bu kısırdöngüyü kırmanın yolu, hiç şüphesiz, çocukların eğitim sorunlarına yönelik geçici projeler geliştirmek ya da sorunu sivil toplum kuruluşlarına havale etmek değildir. Sorunu temelden ele alan politikalar geliştirmek, istihdam olanaklarını artırmak, yoksullukla kalıcı mücadele programları uygulamak, yetişkinlere mesleki eğitimler vermek, göç etmek zorunluluğunu ortadan kaldırmak; bütün bunları gerçekleştirene kadar çocukların eğitimlerine devam edebilecekleri ama aynı zamanda onlara nitelikli barınma, beslenme ve her türlü gelişim olanakları sağlayacak merkezler kurmak gerekmektedir.