Google Play Store
App Store
KESK’ten “OHAL’in Suç Dosyası”

BİRGÜN / ANKARA

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 18'inci ayını geride bırakan Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde yaşanan hak ihlallerini raporlaştırdı.

“15 Temmuz darbe girişimi sonrası sivil darbe sürecinde yaşanan hak ihlalleri, suç dosyalarını açıklıyoruz” başlığı ile yayımlanan raporda, darbe girişiminin emekçilerin büyük bedeller ödeyerek elde ettikleri demokratik kazanımlara yönelik gerçekleştirildiği ifade edildi.

Darbe girişiminde bulunanların öncelikli hedeflerinin emekçilerin zaten çok geri olan ekonomik, sosyal, sendikal ve demokratik haklarını ortadan kaldırmak olduğu ifade edilen raporda, “Darbe girişimi sonrası hükümetin uygulamalarına bakıldığında ancak darbe dönemlerinde görülebilecek hukuksal düzenlemeleri hayata geçirmesi iki darbe ile karşı karşıya kaldığımızı göstermiştir” denildi.

Hükümete sınırsız yetki

Darbe gerekçesiyle 3 ay süreyle OHAL’in ilan edildiği,“bir-iki aya kaldırırız” denilen OHAL’in uzatılarak 18 aydır sürdürüldüğü hatırlatılan raporda, ihlaller şöyle sıralandı:
Meclis ve Anayasa adeta askıya alınarak Hükümete sınırsız yetki tanıyan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile temel hak ve özgürlükler askıya alınmıştır. Hükümet sözcüsü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin de askıya alındığını bildirmiştir.

Şu ana kadar 31 adet KHK yayınlanmış olup 12 Eylül 1980 darbesinde gördüğümüz uygulamalar bir kez daha hayata geçirilmiştir. Bu süreçte herhangi bir denetim mekanizması olmadığı gibi, tüm güç Saray’da toplanmıştır. 26 KHK, iç tüzükte belirtilen süre aşılmış olmasına rağmen Meclisin onayına sunulmamıştır.

Tekçi, otoriter antidemokratik uygulamaların zaten hayli yaygın olduğu ülkemizde dikta rejimlerini andıran uygulamalar, tüm muhalif kesimlerin yaşam alanlarını yok etmeyi hedeflemiştir. Baskılara kararnameler üzerinden ‘meşruiyet’ kazandırılmaya çalışılmaktadır.

Sadece darbe girişimi ile ilgili olarak, sınırlı süre için “tedbirler” alması gereken düzenlemeler yerine Türkiye’nin siyasal-toplumsal yapısını değiştirmeye dönük kalıcı düzenlemeler KHK’ler eliyle yapılmıştır, yapılmaya devam etmektedir."

Muğlak ifadeler

“Kararnamelerde yasa dışı unsurlarla olan bağ için ‘tespit edilmesi’ ibaresi kullanılırken kamu görevlileri ile ilgili olan maddede bu sınır daha da esnetilip genişletilerek ‘irtibatı olduğu değerlendirilen’ ifadesi kullanılmış, KHK ile yapılan tüm ihraçlarda bu ifade dayanak olarak kullanılmıştır. Tespitin istihbarat bilgileri esas alınarak yapıldığı süreç içinde kesinlik kazanırken ‘değerlendirmenin’ kim tarafından, ne düzeyde ve ne kıstas alınarak yapıldığı hala açıklanmamıştır.

Bu sübjektif kriter nedeniyle şu an itibariyle 31 KHK ile en az 116 bin 296 kamu görevlisi hiçbir adil soruşturma geçirmeden, savunma hakkı verilmeden, hukuksuzca ihraç edilmiştir.

Yıllarca FETÖ yapılanmasının baskılarına ve tehditlerine maruz kalan KESK’e bağlı sendikalardan en az 4 bin 312 kamu emekçisi ihraç edilmiştir. Mahkeme kararları ve çok az sayıda KHK’larla iade sonrası hala 4 bin 218 KESK’li görevlerinden uzaklaştırılmış durumdadır.

20 Temmuz sonrası Yüksek Disiplin Kurulları da sendikal eylem ve etkinlikler nedeniyle açılan idari soruşturmaları hızla ‘kamu görevinden men’ kararlarıyla sonuçlandırma eğilimine girmişlerdir. OHAL sonrası 102 KESK üyesi YDK kararlarıyla ihraç edilmişlerdir. YDK kararlarında OHAL sonrası yaşanan bu artış hukuki mekanizmaların işlediği görüntüsü verildiğinde dahi açık hukuksuzluk yapıldığının kanıtlarından biri olmuştur.”
240 emekçi açıkta

“OHAL sürecinde Diyarbakır, Van, Batman, Adıyaman, Hatay, Mardin, Dersim gibi iller başta olmak üzere kitlesel açığa almalar yaşanmıştır. 20 Temmuz 2016 tarihinden bu yana 11 bin 329 KESK’li açığa alınmıştır. Yargısal süreç ve verilen mücadele sonrası açığa alınanlar görevlerine iade edilmiş olup hala KESK’e bağlı sendika üyesi yaklaşık 240 kamu emekçisi açıkta bekletilmektedir.”

Bedeli ne olursa olsun

“OHAL’in derhal kaldırılmaması, KHK’ların iptal edilerek darbe ile doğrudan bağı olmayanlar dışındaki hukuksuzca ihraç edilen tüm emekçilerin işlerine dönmelerinin sağlanmaması, temel hak ve özgürlükler önündeki tüm engellerin kaldırılmaması durumunda uçurumun kenarında olan ülkemizin ve bizlerin çok daha kötü günleri yaşayacağı kaygımızı bu vesile ile paylaşmak istiyoruz. Konfederasyonumuz bu nedenle fiili ve meşru mücadelesini bedeli ne olursa olsun sürdürmeye devam edecek, bizleri karanlığa boğmak isteyenlere inat umudu ve kavgayı büyütecektir.”