KADİR İNCESU A. Kadir Paksoy şair ve dergici kimliğiyle edebiyat dünyamızın değerli isimlerinden. Paksoy ile Şiirden Yayıncılık’tan çıkan şiir kitabı Şiirin Kıyılarında, Ürün Yayınları’nın yayımladığı otobiyografik romanı Zincirli Ördek ve Doruk Yayınları etiketiyle çıkan çeviri kitabı Narsist üzerine konuştuk.  >>Şiirin Kıyılarında’nın önsözünde Behçet Aysan’ın size yakıştırdığı ‘velûd’luğunuzu son yıllarda yitirdiğinizden söz ediyorsunuz ama art arda […]

Keyif almak için değil insanlık için yazıyorum
KADİR İNCESU

A. Kadir Paksoy şair ve dergici kimliğiyle edebiyat dünyamızın değerli isimlerinden. Paksoy ile Şiirden Yayıncılık’tan çıkan şiir kitabı Şiirin Kıyılarında, Ürün Yayınları’nın yayımladığı otobiyografik romanı Zincirli Ördek ve Doruk Yayınları etiketiyle çıkan çeviri kitabı Narsist üzerine konuştuk.

 >>Şiirin Kıyılarında’nın önsözünde Behçet Aysan’ın size yakıştırdığı ‘velûd’luğunuzu son yıllarda yitirdiğinizden söz ediyorsunuz ama art arda üç kitap çıkardınız. Demek ki hâlâ üretkensiniz. Nasıl oldu art arda üç kitap?

Planlama sonucu değil, tamamen rastlantı. Biri yayınevinde çok bekledi. Biri yolda kazaya uğradı ve kendini toparlayıp yeniden yola koyuldu. Biri de çok hızlı yol aldı ve nasıl olduysa menzilde aynı zamanda buluştular.

>>Şiirin Kıyılarında ozan ve şiir üzerine yazılan şiirlerden oluşuyor. Böyle bir tematik çalışmanın nedeni ne?

Son yıllarda şiirlerimi konu bütünlüğünde bir araya getirme hevesine kapıldım. Bu hevesle önce Ankara konulu şiirlerimi (Ankara Aydınlığı, Bozkır Gemisi), ardından sabah konulu şiirlerimi (Tut Elinden Sabahın), son olarak da şiir ve ozanlık konulu şiirlerimi bir araya getirdim. Bu önce kendiliğinden oldu, sonra da bu bağlamda, şiir ve ozanlık konulu olan ve tümüyle bir ozana ait şiirlerden oluşan bir çalışma yapılmış mı, yayınlanmış bir yapıt var mı, diye araştırdım, bulamayınca, şiiri şiirle anlatan bir ilk yapıt kotarmaya soyunduğumu duyumsayarak işe daha sıkı sarıldım. Önceki kitaplarımda yer alan şiir ve ozanlık konulu şiirlerimin yanına yenilerini kattım.

>>Bir şiirinde ‘Şiir mi yazacaksın/ Gönüllü olmalısın o halde/ Toplayıp baştacı etmeye/ tüm yalnızlıkları/ Yalnızlıktan korkulan her yerde’ diyen A. Kadir Paksoy şiir için neleri göze aldı?

Her şeyi. En başta yoksulluğu. Günlük ekmeğimi kazanmak için ayırdığım zamandan arta kalan zamanımı nasıl daha çok para kazanırım diye değil, imgelemimdekileri nasıl daha iyi dizeleştiririm diyerek, hep şiir düşünerek geçirdim. Robert Graves’in dediği gibi, “Şiirde para yoktur ama / parada da şiir yoktur” anlayışında oldum hep.

>>’Yalnızca insan olmaya çalıştım kendimce’ dizeniz, yazmanızın amacını da gösteriyor. Yazmanın yarattığı duygu nedir?

Görev insanıyım. Keyif için değil, insanlık için yazıyorum. 2 Temmuz 1993’te Sivas’a ben de davetliydim ama gidememiştim. O acıyla Yaralı Temmuz’u yazdım. Orada yakılarak katledilen arkadaşlarıma karşı sorumluluğum var. Onlar için yazmalıyım, diyorum. İyi bir yapıt ortaya çıkardığım zaman, onlara karşı sorumluluğumu biraz yerine getirdiğimi düşünüp teselli buluyorum.

>>’Bir şiir yaz/ Dudak büksün şiir operatörleri/ Varsın ‘Özgün’ olmasın” dizleriniz edebiyat dünyasına eleştiri mi?

Elbette. Özellikle 1980 sonrasında toplumcu şiirin tu kaka edilmesine, şiir bir şey anlatmaz, denilerek birtakım sözcük oyunlarının, yapaylıkların şiir diye baştacı edilmesine, duyarsızlığa bir tepki. Şimdi siz sorunca bu bağlamda başka bir şiirim (Bir Alışılmış Duyarlılık Şiiri) aklıma geldi; kitaba (Şiirin Kıyılarında) baktım, göremedim, unutmuşum bu kitaba almayı. Bu şiirden birkaç dizeyle tamamlayayım sorunuza yanıtımı: “Diyorlar ki bu zaman başkadır/ Gülümse boşluğa/ Erinçle ye ekmeğini aşını/ Bakarak aç insanlara/ Karanlığın kullarınca akşamları/ Boğazlanırken Güneş/ Kapa gözlerini/ Kulaklarını tıka/ Kuşların çığlıklarına (…)”

>>Ödüller için ne düşünüyorsunuz? 2017 Yunus Nadi Şiiri Ödülü’ne değer görülmenizin etkisi ne oldu?

Son yıllarda, her alanda olduğu gibi bu alanda da bir ilkesizliğe tanık oluyoruz. Örneğin, sosyalist, Atatürkçü bir ozanın adına verilen ödülün seçici kurulunda bir liberal, ikinci cumhuriyetçi ya da Atatürk karşıtı birini görebildiğimiz gibi, ödül alanlar arasında da benzer durumu görüyoruz. Yunus Nadi Ödülü benim için bir onurdur. Çünkü, Yunus Nadi adı, Kurtuluş Savaşı ile, Cumhuriyet’le, Atatürk’le özdeşleşmiş bir addır.

>>Zincirli Ördek otobiyografik romanınızı olurken aklıma Kadir Bey Tarihi adlı şiir kitabınız da geldi. Otobiyografi yazımında etkilendiğiniz yazarlar, yapıtlar var mı?

Kadir Bey Tarihi, bir şiir kitabı, Zincirli Ördek ise Kadir Beyin şiirsel otobiyografisi. Adnan Binyazar’ın Masalını Yitiren Dev’ini, Ölümün Gölgesi Yok’unu, Pablo Neruda’nın Yaşadığımı İtiraf Ediyorum’unu, Stefan Zweig’in Dünün Dünyası’nı, André Gide’in Tohum Ömezse’sini etkilendiklerim olarak sayabilirim.

>>Zincirli Ördek’in neredeyse yarısı ömür boyu flört edip de ancak emeklilikte ‘hemhal’ olabildiğiniz Fransızcayı öğrenme uğraşına ayrılmış. Bu uğraşınızın son ürünü de Jean Jacques Rousseau’dan çevirdiğiniz Narsist. Marksist’ten söz eder misiniz? Bu çeviri nasıl çıktı ortaya?

2012’de Cumhuriyet gazetesinin Bilim ve Teknoloji dergisinde Rousseau’nun bilime karşı tutumu tartışılıyordu. Bazı bilimciler onu bilim düşmanı olarak nitelerken, bazıları da bu savın doğru olmadığını, Rousseau’nun yeterince anlaşılmadığını savunuyorlardı. Bu tartışmalar sırasında Narsist de sözkonusu ediliyor ve Roussseau’nun bilime bakışının iyi anlaşılması için özellikle bu yapıtın önsözüne dikkat çekiliyordu. Ancak bu yapıt Türkçeye çevrilmediği için Fransızca bilmeyenlerin yararlanma ya da referans gösterme olanağı yoktu. İşte o günlerde bir dostum (Ümit Sarıaslan) bir buluşmamızda “Yahu Kadir, hep şiir çevirmekle olmaz, bilim ve sanat alanında işe yarayacak kalıcı bir yapıt çevir” diyerek Narsist’i önerdi bana. Bu öneri üzerine kolları sıvadım, ama zaman zaman Rousseau’yu daha iyi anlamak için diğer yapıtlarına eğildiğim için uzun aralar vererek yaklaşık dört yıllık bir çalışmanın sonunda çeviriyi tamamladım.