CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Sinan Ateş cinayetiyle ilgili, isim vermeden MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’u işaret ederek MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye seslendi. Kılıçdaroğlu, "Bir şehit var ortada, bu kan yerde kalmayacak. Kapısına gelen polislere hakaret eden azmettiricileri teslim edeceksin" dedi.

Kılıçdaroğlu yine Bahçeli’ye seslendi, isim vermeden MHP’li vekili işaret etti
Fotoğraf: AA

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM'deki grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş cinayeti ile ilgili konuşan Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye seslendi. İsim vermeden MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’u işaret eden Kılıçdaroğlu, "Madem bu kadar bağırıyor, çağırıyor o zaman daha açık ve net konuşayım; yanında cinayeti azmettiricileri barındırıyorsun, teslim edeceksin. Mafyayla fotoğraf vere vere, yanındaki gençlere yanlış mesaj verdin. Onlar da mafyacılık oynadı. Bir şehit var ortada, bu kan yerde kalmayacak. Kapısına gelen polislere hakaret eden azmettiricleri teslim edeceksin" şeklinde konuştu.

Erdoğan'ı, Yeni Nesil Fırtına Obüsleri Teslimat Töreni'nde dün yaptığı konuşmada Kılıçdaroğlu'nu hedef aldığı sırada askerlerin alkışlamasına da değinen CHP Lideri "Komuta kademesi haddini bilsin, siyaset askerin işi değildir. Herkes haddini bilecek. Herkes bulunduğu makamın ne olduğunu anlayacak. Siyaset mi yapmak istiyorlar, çıkarsınlar o üniformayı" dedi.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

"CHP olarak demokrasiye inanıyoruz. Geçmiş yüzyılın acıları var. Demokrasiye yapılan darbeler var. Askeri darbeler var, sivil darbeler var. Bütün bunlardan artık, Türkiye’nin kurtulması lazım. Önümüzdeki seçimler bu bağlamda önemli. Demokrasiye inanıyorsak, düşünce özgürlüğüne de inanacağız. Siyasal partilerin kapatılması askeri dönemlere ait bir gelenektir. Artık demokrasilerde siyasal partiler kapatılmaz. Çünkü hangi siyasi partinin iktidar olup olmayacağını egemen güçler değil bizzat 85 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı karar verecektir. O nedenle demokrasi vazgeçilmezimizdir. Partileri kapatıp, hazine yardımını kesmek gibi demokrasi dışı uygulamaları asla kabul etmiyoruz, doğru da bulmuyoruz. Hep beraber diyoruz: Yaşasın demokrasi. Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.

Öyle bir noktaya geldik ki tehdit ediyorlar. Gücü elinde tutan tehdit etmeye başlıyor. ‘Dokunulmazlığınızı kaldırırız’ diyorlar. İki milletvekilinin Ali Mahir Başarır CHP’li, Lütfü Türkkan İYİ Partili; dokunulmazlıklarını kaldırmak için komisyonu topluyorlar. Açık ve net söylüyorum: Bizim, CHP’lilerin, milletvekillerinin ben dahil dokunulmazlıklarını kaldırmazsanız namertsiniz. Biz, kul hakkı yemedik ki korkalım. Düşüncelerimizden ötürü mü yargılamak istiyorsunuz? Yargılayın. Yolsuzluk yapmadık ki korkalım. Sizler gibi değiliz, sizlere de benzemek istemiyoruz. Biz alnı ak tertemiz annemizin sütünü içtik. Bu ülkeye hesap verilecekse hesap vermekten de korkmayız. Bizi dokunulmazlıklara tehdit edeceklerini sanıyorlar. Parlamentonun geleneklerini ayaklar altına alıyorlar. Korkmuyoruz, korkmayacağız. İnandığımız yolda kararlılıkla yürüyeceğiz, yürüyeceğiz, yürüyeceğiz.

"BU ÜLKEYE DEMOKRASİ GELDİĞİNDE BİR DAHA TELEVİZYONA ÇIKAMAYACAKLAR"

Bugün 10 Ocak Gazeteciler Günü... Kalemini satan ama kendine gazeteci diyenleri de biliyoruz. Televizyonlara çıkıp AK Parti adına konuşan; kalemini, düşüncesini satan, aklını saraya kiralayan sözde gazetecileri de biliyoruz. Ama onlar da meraklanmasınlar bu ülkeye demokrasi geldiğinde zaten onlar televizyonlara çıkamayacaklardır, zaten onlar bir daha kalemlerini satamayacaklardır. Kalemini satmayan yürekli gazetecilerin 10 Ocak Gazeteciler Günü kutlu olsun. Evrensel Gazetesi’ne ilan vermiyorlar. RTÜK gibi Basın İlan Kurumu gibi. Kendilerinin infaz kurumları var. Bunları da yeniden düzenleyeceğiz. Ahlakı egemen kılacağız. Adaleti egemen kılacağız. Evrensel ve Yeni Asya gazetesine ilan verilmiyor. Yeni Asya gazetesine ilan verilmeyen süre 3 yılı aştı. Akıl var, mantık var. Bunların tamamını değiştireceğiz, hiç kimse endişe etmesin bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi ya getireceğiz ya getireceğiz. Bunun mücadelesini vereceğiz.

"YARIN SABAH NEYE UYANACAĞIMIZI BİLMİYORUZ"

Devleti yönetmek vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Devlet yönetmek aslında hukuku ve adaleti sağlamaktır. Siz bunu yapmazsanız, kamuya karşı görevinizi yapmamış olursunuz. Halkın huzur ve güveni var mı, halk huzur içinde mi?.. Bu memlekette her birimiz yarın sabah neye uyanacağımızı bilmiyoruz. 10 dakika sonra ne olacağını bilmiyoruz. Ekonomide, hayatta istikrar yok. İşsizlik almış başını gidiyor. İcra daireleri giderek artıyor. Akıl alacak şey değil, bütün bunlardan Türkiye’nin kurtulması lazım.

Bazı rakamlar vereceğim… Baskı altında tutulan ve o da iradesini saraya ipotek etmiş olan TÜİK’in rakamları. Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak seçildiğinde Türkiye’de kişi başına gelir 12 bin 582 dolardı. Bugün 2022’de kişi başına gelir 12 bin 582 dolardan 9 bin 485 dolara düştü. Her kişiden 3 bin 97 dolar çalındı. Şimdi şu soruyu geçmişte AK Parti, MHP’ye oy veren vatandaşlarımın kendi vicdanı, ailesi, çoluk çocuğuna, kasabına, bakkalına sormasını isterim. 12 bin 582 dolardan 9 bin 485 dolara kim indirdi? Eğer bu soruyu sormazsanız; çocuklarınızın hakkını, bayrağınızın, vatanınızın hakkını savunamazsınız. Bu olayı kim çıkardı ve milletin başına bela etti? Yoksulluğun derinleşmesi işte budur. Kaynakların beşli çetelere aktarılmasının nedeni budur.

"NE İÇİN REDDEDİYORSUNUZ, ADI ZATEN ÜSTÜNDE ASGARİ ÜCRET"

Geçen hafta CHP grubu bir kanun teklifi indirdi. En düşük emekli aylığı asgari ücret miktarına yükselsin diye. Reddetti AK Parti ve MHP milletvekilleri. Ne için reddediyorsunuz, adı zaten üstünde asgari ücret. Emekliye ne veriyorsun, asgari ücret bile vermiyorsun, çok görüyorsun asgari ücreti bile. Bunu soruyorlar kamuoyuna, siz milletvekili olsaydınız Meclis’te CHP’nin bu kanun teklifi görüşüldüğünde ne oy kullanırdınız? Kabul oyu verirdim diyenlerin oranı yüzde 83,3. AK Partili seçmene soruyorlar, ne oy verirdiniz diye. Yüzde 72,4. MHP’li seçmene soruyorlar, CHP’nin teklifine ne oy verirdiniz diye, o da yüzde 74,5’i evet oyu verirdik diyor. Toplumda bir konsensüs var. Bu şunu gösteriyor, CHP’nin parlamentoda toplumun yakıcı sorunlarına ne kadar akılcı ve mantıklı şekilde yaklaştığını gösteriyor. Toplumun en fakir ve korumasız kesimlerini koruyan partinin adının halk partisi olduğunu herkes şöyle veya böyle öğrenmeye başladı.

Türkiye yönetilmiyor, savruluyor. Türkiye’nin sorunlarını benden öğreniyorlar, çünkü halkın arasına çıkamıyorlar. Halkın arasına çıkamıyorlar, evlere giremiyorlar, kadınlara dertlerini anlatamıyorlar, devlet memurlarını görevlendiriyorlar. Erdoğan’ın bir mektubu, ben devlet memuruyum, size getirdim. Senin kadın kolların yok mu? Senin gençlik kolların, milletvekillerin yok mu? Sokağa çıkamıyorlar, dert dinleyemiyorlar. Kaçıyorlar. Kaçacaksınız. Sandık gelince dersinizi alacaksınız.

"SİYASET ASKERİN İŞİ DEĞİLDİR, HERKES HADDİNİ BİLECEK"

Malum Beyefendi Tank Palet fabrikasına gitti bir sürü laf etti. Erdoğan yine bildiğimiz Erdoğan değişen bir şey yok. Sürekli küfür, kıyamet, iftira. Atmaktan da çekinmiyor. Çünkü cumhurbaşkanı olmanın ne olduğunu bilmiyor, o makamın ne kadar değerli ve önemli olduğununun farkında bile değil. Mahalle kabadayısı gibi o makama oturulmaz. Erdoğan yine bildiğimiz Erdoğan'dı. Öyle bir noktaya geldi ki zavallı, kendi trollü oldu. Ama devleti ne kadar çürüttüğünün bir göstergesi de dün yaşandı. Devletin çürdüğünü de gösterdi. Yalanlı, dolanlı küfürlerini alkışlayan kurmay askerler... Şimdi iki şeye dikkat çekmek isterim. Birincisi biz CHP olarak bize düşeni cesurca yaptık. Değişmeyi bildik ve başardık. Her değişim önce içeriden başlar, sonra dışarıya taşar. İç reformlarımızı yapmayı başardık. Önce biz özgürleştik, sonra özgürlükçü oldu. Kolay olmadı, her tarafta şikayetler geldi. Ama önemli olan zoru başarmaktı ve biz başardık. Şimdi CHP gerçek anlamda halkın partisidir. Biz böyle yaptık. Statükoyu bıraktık, değişimden yana olduk, özgürlüğü savunduk, bize oy vermeyen kişilerin haksızlığa uğradığında yanında olduk, kucaklaştık, varolan geçmişteki olayları aklı başında analiz ettik.

Erdoğan ne yaptı? Dün eleştirdiği her şeye şimdi kendisi dönüştü. Militarizmin savunucusu oldu. Artık statükocu söylemlerden öteye gitmiyor onun söylemleri. Korkunç yapılarla hizalandı, değişimin önüne büyük bir engel olarak çıktı. Öyle bir sistem kurdu ki, dün beni siyasal olarak eleştirirken kendini askerlere alkışlatır oldu. Askerlerin alkışlaması inanın, şahsen hiç umurumda değil, ama devlet açısından büyük bir çürümüşlüğün göstergesidir. Askerin beni alkışlamasını asla istemem, böyle bir niyetim de yoktur ama yalan dolan söyleyeni eğer bir asker alkışlıyorsa devletin çürüdüğünü orada görüyoruz. Açık ve net söylüyorum, etrafınıza siyaset koridolarında kariyer devşiren askerler koyarsanız, elinizde bol yıldızlı bol apoletli Ortadoğu üniformaları kalır. Unutmayın ki bol bol apoletli Ortadoğu askerleri savaşlardan, cephelerden kaçtılar. Kariyerist kafadan asla hayır gelmez. Komuta kademesi haddini bilsin, siyaset askerin işi değildir. Herkes haddini bilecek. Herkes bulunduğu makamın ne olduğunu anlayacak. Siyaset mi yapmak istiyorlar, çıkarsınlar o kutsal üniformayı, hizalansınlar Erdoğan'ın yanına Perinçek'e de takılsınlar. Erdoğan artık o dünyaların adamı, beraber olsunlar. Biz değiştik, biz halkın partisiyiz. Biz hangi yanlışları terk ettiysek artık Saray tam odur. Statükocu, antireformcu, antiözgürlükçü Kenan Evren kafasına geldiler bunlar.

"TESLİM EDECEKSİN AZMETTİRİCİLERİ"

Son sözüm Bahçeli'ye, bugün çıkmış bağırıyor. Bağır Bahçeli bağır, daha çok bağırırsın. Sinan Ateş bizim de evladımızdır. CHP'de Ülkücü arkadaşlarımız var. Sinan Ateş onların da evladı, kardeşi, yol arkadaşı. CHP kardeşimizin, şehidimizin hakkını savunacaktır. Bu benim CHP Ülkücülerine karşı sorumluluğumdur, ben bu sorumluluğumu yerine getirmek zorundayım. Madem bu kadar bağırıyor, çağırıyor o zaman daha açık ve net konuşayım; yanında cinayeti azmettiricileri barındırıyorsun, teslim edeceksin. Mafyayla fotoğraf vere vere, yanındaki gençlere yanlış mesaj verdin. Onlar da mafyacılık oynadı. Bir şehit var ortada, bu kan yerde kalmayacak. Kapısına gelen polislere hakaret eden azmettiricleri teslim edeceksin. Şimdi çık, istediğin kadar bağır, CHP ciddi bir Ülkücü varlığı var ve bu Ülkücülerle beraber hareket ediyor. Çünkü ülkücülük vatanseverliktir, biz de vartanseveriz. Onlar ülkelerini seviyorlar, biz de ülkemizi seviyoruz. Biz Sinan'ın kızlarına adaleti mutlaka getireceğiz.

Bahçeli şunu çok açık ve net bilsin; Tank Palet'i Katarlılara teslim ettiniz bizler Tank Palet'i alacağız, şanlı ordumuza teslim edeceğiz Ülkücülerle beraber. Askeri Hastaneleri ordunun elinden aldınız, Ülkücülerle berabet onu da alıp ordumuza teslim edeceğiz. Süleyman Şah Türbesi'ni kaçırdılar. Türbenin bulunduğu toprak bizim toprağımız, orada dalgalanan bayrak bizim bayrağımız. Toprağımızdan kaçtılar bayrağımızı indirdiler, bütün Ülkücülerle beraber, o Süleyman Şah Türbesi'ni toprağımıza götüreceğiz. Bayrağımızı dalgalandıracağız ve hep beraber selam duracağız.

Yabancı askerler Türkiye'ye gelsin onlardan medet umuyorlar. Soruyorum Erdoğan'a, soruyorum Bahçeli'ye hangi yabancı askerleri terörle mücadele konusunda davet edeceksiniz? Alman mı, Fransız mı, Yunan mı... Hangi yabancı askerleri davet edeceksiniz. Şu ana kadar cevap alamadım. Ülkücü kardeşlerime söylüyorum, sizin yeriniz CHP'dir. Hep beraber gideceğiz, kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğiz. Erdoğan ile Bahçeli çatlayacak."