Bugün savaş sonrası en üst noktaya ulaşan Almanya’daki ırkçı ve milliyetçi dalga üç önemli etkene bağlanabilir: Yeniden geliştirilmeye çalışılan Alman kimlikçi eğilim, mülteci ve yabancı düşmanlığı.

Kimlikçi siyaset ırkçılığı patlattı

Doğuş Sarpkaya

Yetkililer münferit vaka olarak görüp unutturmaya çalışsa da ırkçı saldırılar Almanya genelinde tırmanışta. Hanau saldırısının altıncı ayında ülke çapındaki eylemlerde saldırılar bir kez daha lanetlenirken ırkçılığın yükseliş nedenlerini, devlet içindeki faşist yapılanmaları Bavyera Eyalet Meclisi’nin Yeşiller partili milletvekili Cemal Bozoğlu ile konuştuk.

► Son dönemde ırkçı saldırıların artmasının nedeni ne sizce?
Almanya’da belirli dönemlerde ırkçı ve sağ radikalleşme artış gösteriyor. 1980 sonrası işsizliğin artması ırkçı saldırılarda büyük bir artış sağlamış “Türk düşmanlığı’’ etrafında ivme kazanmıştı. 90 başlarında Sollingen ve Möln’de Türk aileler oturdukları evlerde yakıldı. Irkçı Republikaner parti kurulmuş, çok kısa sürede birçok parlamentoya girme hakkını elde etmişti. Gelişen geniş toplumsal tepkilerle bu gelişmenin önü kesilebildi. İki Almanya’nın birleşmesi yeniden milliyetçi ve ırkçı dalganın ortaya çıkmasını tetikledi. NSU suikastları bu sürecin sonucunda ortaya çıktı. Irkçı parti AfD 5 yıl içerisinde Almanya’nın tüm parlamentolarına girmeyi başarması bu dalganın ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Bugün savaş sonrası en üst noktaya ulaşan Almanya’daki ırkçı ve milliyetçi dalgayı üç önemli etkene bağlayabiliriz: Yeniden geliştirilmeye çalışılan Alman ve Almanya kimlikçi eğilim, mülteci düşmanlığı ve Müslüman düşmanlığı.

► Ekonomik olarak savaş sonrası dönemin en parlak yılları yaşanıyor. Böyle bir iklimde ırkçı hareketlerin güçlenmesi şaşırtıcı değil mi?
Almanya hem ekonomik olarak hem de sistem olarak altın yıllarını yaşıyor. Bu nedenle oy oranı yüzde 15’lere varan ırkçı partinin böyle bir patlama yapmasını anlamak zor. Ancak açıklanmayacak bir durum değil. Almanya’da yapılan araştırmalarda yüzde 15 oranında aşırı sağ bir potansiyelin varlığı biliniyor. CDU/CSU bu kesimi kendi içerisinde barındırabiliyordu. Veya küskün seçmen olarak oy vermiyordu. Kendisine açık kanal bulabildiğinde de kriz dönemlerinde su yüzüne çıkıyordu. Sosyolojik nedenlerine bakacak olursak, iki kutuplu dünya düzeninden çok kutuplu sisteme geçiş ve çatışmaların kimlikçi, kültürel alana kayması sorunlardan bir tanesi. Dünyadaki sağcı, popülist, ırkçı rüzgârın önemli nedeni bu bence. İkincisi ise Almanya’da liberalleşen yaşam ve tutucu muhafazakârlığın gerilemesinin belirli kesimlerde yarattığı kaygılar. Kısa sürede bir milyon mülteciye kapıların açılması fitili ateşleyen kıvılcım oldu. Bu nedenle ırkçı ve milliyetçi kesimin hedefinde Başbakan Merkel var. Amaç parti yönetimini değiştirerek CDU’yu sağ tutucu ve milliyetçi çizgiye çekmek. Burada baskı aracı ve manivela olarak da AfD kullanılıyor.

► Bu saldırılarla devlet kurumları arasında bir ilişkinin varlığına rastladınız mı?
Özellikle NSU yapılanmasında Anayasayı Koruma Örgütü’nün ilişkileri ve etkisi, üzerinden 12 sene geçmesine rağmen aydınlığa kavuşturulamadı. Hem NSU’nun rastlantı olarak açığa çıkmış olması hem de Anayasayı Koruma Örgütü üzerindeki şaibelerin açıklığa kavuşturulamaması devlet güvenlik kurumlarına olan güvenin sarsılmasına yol açtı. Eğer NSU’lu üç katile yardım edenler tam olarak açığa çıkarılsa idi belki Kassel valisi Walter Lübke bugün yaşayacaktı.

kimlikci-siyaset-irkciligi-patlatti-776694-1.
Irkçılık kendisine açık kanal bulabildiğinde, kriz dönemlerinde su yüzüne çıkıyor. İki kutuplu dünya düzeninden çok kutuplu sisteme geçiş ve çatışmaların kimlikçi, kültürel alana kayması ırkçılığı patlattı

► Polisin ve ordunun içindeki faşist örgütlenmelerin yeterince soruşturulduğunu düşünüyor musunuz?
Son aylarda sık sık devletin güvenlik ve savunma birimlerinden ırkçı veya aşırı sağcı faaliyetler su yüzüne çıkıyor. Anayasayı Koruma Örgütünün Başkanı Hans-Georg Maassen Chemnitz’de yaşanan göçmenlere yönelik saldırıyı basitleştirmesi nedeniyle görevden alındı. Ordu içerisinde beş yüzün üzerinde asker hakkında, aşırı sağ ile ilişkilerinden dolayı soruşturma açıldı. Özel komando birliği (KSK) içinde aşırı sağ aktiviteler tespit edildi ve Savunma Bakanı bu yapıların dağıtılması için 6 ay süre tanıdı. Bu sorun çözülemez ise KSK’nın komple lağvedileceğini bildirdi. NSU 2.0 tehdit mektuplarının gönderildiği kişilerin adres bilgilerinin polis bilgisayarlarından alındığı tespit edildi ancak failler yakalanamadı daha. AfD partisinin kadrolarına veya milletvekilleri profillerine baktığımızda diğer partilerden daha fazla güvenlik teşkilatlarından gelenlerin olduğunu görüyoruz.
Şimdilerde güvenlik söylemi her yeri ele geçirdi.

Biz Yeşiller olarak, güvenlik teşkilatının görevini demokratik hukuk sistemi sınırları içerisinde ırkçı şiddet yanlısı hücrelere karşı kararlı bir şekilde yerine getirmesi gerektiğini savunuyoruz. Aşırı sağ örgütler zaten otoriter bir siyasal yapıyı hedefliyorlar tersinden onların istedikleri şartları yaratmak büyük hata olur. Bu nedenle şunu hep vurguluyoruz demokrasiyi ve anayasal sistemi koruyacağız ve faşizme geçit vermeyeceğiz.

► Halle saldırısı, Hanau katliamı her gün tekil olarak yaşanan ırkçı saldırılar… Tüm bu yaşananlarda görünenin ötesinde bir şeyler var mı?
Bunlara Münih Olimpiyat AVM saldırısı, Norveç-Brevik, Yeni Zellanda-Christchurch saldırılarını da ekleyeceğim. Birçok ortak özellikleri var. Saldırganlar tek kişi, manifesto hazırlıyorlar, ırkçılar, bilgisayar ağı üzerinden dünya çapında haberleşiyorlar, yalnız kurt stratejisini uyguluyorlar ve gerekli olduğunu düşündükleri an harekete geçiyorlar. Yani eylemleri tek yapıyorlar ancak tek değiller. Bütün dünyada ortak bir stratejiye göre hareket ediyorlar. Biraz IŞİD’in kullandığı metotlara yakınlar. Kişisel özgürlükleri kısıtlamadan, otoriter devlet sistemi yaratmadan bu saldırganlar engellenebilir.