Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu’ndan ‘Ana Gökyüzü Delinmiş’ oyununun yazarı Ümmiye Koçak, “Ben de düşüncelerimi yazabilirim, kimse de bana karışamaz” diyor.

Kimse bize karışamaz

Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu, Ataşehir Belediyesi’nin 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle gerçekleştirdiği etkinlikler kapsamında Mustafa Saffet Kültür Merkezi’nde “Ana Gökyüzü Delinmiş” adlı oyunla sahne aldılar. Ümmiye Koçak’ın yazdığı “Ana Gökyüzü Delinmiş”, iklim değişikliğine ve küresel ısınmaya dikkat çekiyor. Halkı bilinçlendirmeyi amaçlayan oyun, iyilikle ve güzellikle her şeyin olabileceğini vurguluyor.

Oyundan bir kaç saat önce Mustafa Saffet Kültür Merkezi Halit Akçatepe Sahnesi’ndeyim. Ümmiye Koçak ve arkadaşlarını seyredecek olmanın heyecanıyla… Salonun karanlık köşesinden Ümmiye Koçak ve arkadaşları Seher Dağdur, Fatma Kahraman, Emine Yıldız, Fatma Ay, Emine Yıldız, Duygu Koçak, Memnune Kizir’in koşuşturmasını izliyorum. Hem sahneyi düzenliyorlar, hem de ezber kontrolü yapıyorlar. Ortam neşeli, heyecanları da davranışlarına yansıyor. Neredeyse bütün sahneler hızlıca gözden geçiriliyor. Ayaküstü tanışıyoruz, söyleşi için oyun sonrasına sözleşiyoruz. Bir fotoğraf çektirecek kadar vaktimiz var. Yalnızca bu fotoğraf için bile gelinebilir oyuna…

Ellerinde Ataşehir Belediyesi’nin armağanı karanfillerle kadın tiyatroseverler dolduruyor salonu. Yaklaşık 300 kadının alkışlarıyla açılıyor perde… Gözler Ümmiye Koçak’ı arıyor. Koçak sahneye adım attığında, sahne alkış ve ıslık sesleriyle yıkılıyor adeta… İnanılmaz bir sevgi seli… Hayallerinin peşinden koşan ve asla pes etmeyen Ümmiye Koçak ve arkadaşları mahcup gülümseyişleriyle karşılık veriyorlar bu sevgiye… Sonra su gibi akıp geçiyor zaman… Seyirciler memnun, Arslanköylü kadınlar memnun… Sonra uzun süren bir fotoğraf çektirme seansı başlıyor. Herkese, çocuğuymuş gibi sarılıyor Ümmiye Koçak ve arkadaşları… Sahnenin ışıkları kapanırken hala fotoğraf çektirme telaşında olanların heyecanlı koşuşturmaları dikkat çekiyor.

EĞİTİM KIRSALDAN BAŞLAMALI

Oyun öncesi aldığım söyleşi sözü için kulise doğru gidiyorum. Hem toparlanıyorlar hem de oyunun değerlendirmesini yapıyorlar. Heyecanın yerini bu kez mutluluk almış.
Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu’nu 2001’de kuran Ümmiye Koçak’ın hayallerinin peşinden koşması, Maksim Gorki’nin “Ana” romanını okuması sonrasında olmuş.
Romanı daha iyi anlayabilmek için roman kahramanlarının adını Türkçeye çevirdiğini belirterek, “Onlar da bizim gibi; çalışıyorlar, mücadele ediyorlar. O kahramanı kendimle özdeşleştirdim. Okuyup, çalışmanın, bir şeyler başarmanın kolay olmadığını öğrendim. Eğitimime devam edemeyeceğim fakat hayallerimin peşinden gidebilirim diye düşündüm. ‘Ana’ hayal kurmanın önemini gösterdi bana,” diyor coşkuyla.

“Ben de düşüncelerimi yazabilirim, kimse de bana karışamaz,” diyen Ümmiye Koçak ilk öyküsünü de 13 yaşındayken yazar. Hem büyüklerinden duyduğu hem de şahit olduğu, çocuğu olmadığı için eşinden ayrılmak zorunda kalan 10 yıllık evli kadının yaşadıkları canını çok yakar. Duyduklarını, kurgulayarak öyküleştirir. Artık öykülerini de kitaplaştırmak istiyor.

Oyunlar, senaryolar yazan, yönetmenlik yapan, dizi ve filmlerde rol alan Koçak pek çok da ödüle görüldü.

“Ana Gökyüzü Delinmiş” adlı oyunları için, “Bu oyun ile pek çok yerde sahneye çıktık. İklim değişikliği yalnızca bizim sorunumuz değil, bütün dünyanın sorunu. Bu işine eğitiminin kırsaldan başlaması gerekiyor,” diyor ve 8 Mart Dünya emekçi Kadınlar Günü üzerine de şu değerlendirmeyi yapıyor: “Ben kadınlar gününe inanmıyorum. İstediklerini yapabilen kadınlar için her gün kadınlar günü. Biz her istediğimizi yapabiliyoruz. İstediğimiz her günü de yalnızca kendimiz için yaşıyoruz. Kuralları biz kendimiz koyuyoruz, neymiş senede bir gün bizim. Her gün bizim zaten, kim elimizden alacak? Ancak o günü güzel yaşamak da bizim elimizde. Ufacık şeyler için üzülüp, suratımızı eğsek, olmaz. Zaten gelmeden kalmadık, gitmeden de kalmayacağız. Öleceğiz zaten. Hep ölümü düşün hep ölümü düşün olur mu yahu? Nefes aldığımız için şükredeceğiz ve hep önümüze bakacağız. İlerleyeceğiz hep. Ayağımıza takoz vuranlar olacak. Olmayacak mı? Bizi düşüren olmayacak mı, elbette olacak. Hayat acımasız evet, ancak her düştüğümüzde yerden daha güçlü kalkacağız. Çünkü çok büyük bir sebebimiz var. Düştüğümüzde kalkarken daha bilinçliyiz. Tecrübeliyiz, deneyimlerimiz var. Ben çok şanslıyım, yola ilk çıktığım gibi değilim, daha deneyimliyim.”

Koçak, “Kendimize verdiğimiz sözden asla vazgeçmemeliyiz,” diyor bütün kararlılığını göstererek ve konuşmasına şöyle devam ediyor, “Yaşınız kaç olursa olsun, hayallerinizin peşinden koşun. Hiçbir şeyi ertelemeyin. Özellikle belediyelerin pek çok sanat dalında açtığı kursları var. İlgi alanlarına göre takip etsinler. Kendilerini geliştirsinler, kendilerini daha iyi hissederler. Çok iyi biliyorum, insanlar gençlik hayallerinin peşini yaş ilerledikçe bırakıyor. Aman bu yaştan sonra ne yapabilirim, diyorlar. Öğrenmenin, okumanın ve başarmanın yaşı yok. Keşkelerle belkilerle hayatı kendilerine zindan etmesinler. Hayallerinin peşinden koşsunlar ama içeride de oturup hayalperest olmasınlar. Çalışacaksın, araştıracaksın, en iyisi olmak için mücadele edeceksin. O zaman hayallerine kavuşursun. Kimse kimseye gümüşler içerisinde bir şeyler sunmaz, kimse kimsenin yollarına gül döşemez ki…”

Bir süre önce sosyal medyadan, oyunlarını sahnelemek konusunda destek isteklerine ilk cevabın Ataşehir Belediyesi’nden geldiğini, işin peşini bırakmadıklarına dikkat çekerek Ataşehir Belediyesi çalışanlarına teşekkür ediyor.

Son olarak da Ronaldo’yu soruyorum. Ne konuştunuz öyle bıcır bıcır diyerek. Kahkahalar atarak cevap veriyor; “Ne ben onun dilini biliyorum, ne de o benim dilimi biliyor. Saatlerce kendi dillerimizde anlattık birbirimize. Dokunarak, sarılarak, gözlerimizle, sözlerimizle anlaştık. Sevginin ortak diliyle…”

Artık sahnede kimse kalmadı. Yavaş yavaş söyleşiyi bitirmek lazım. Fuayeden, Ümmiye Koçak’ı bekleyen sevenlerinin sesleri geliyor.