Kingsman: Altın Çember

İlk Kingsman’i izlemediyseniz, filme adını veren bu oluşumun Büyük Britanya kralının hizmetinde çalışan bir tür ajan servisi olduğunu belirtelim. Ben de daha fazlasını hatırlamıyorum zaten. Bu ajanların temel özellikleri kılık kıyafete çok önem vermeleri. Takım elbise olmazsa olmazları. Görünüşlerine bakılırsa, kavga dövüşten anlamayan salon adamları intibaı verseler de, kralları için birer Bruce Lee+James Bond karışımına dönüşmeleri an meselesi.

Filmin mesajı gayet muhafazakâr: Vatan, kral (aristokrasi), kilise üçgeninin kutsiyeti katiyen sorgulanmaz. Hatta, sıradan bir kenar mahalle çocuğu da, örgüte katılarak bir tür aristokrata yani kralın adamına dönüşebilir. Ayrıca evlilik denen kurum da aristokrasiye katılımın bir aracı olarak kullanılabilir ki Kingsman’in kahramanı Eggsy (Taron Egerton) bunu da yapıyor.

Ya büyük sermaye nerede bu denklemde? O da Büyük Britanya’nın büyük abisi Amerika Birleşik Devletlerinin burjuvazisinden gelir. Öte yandan babaya isyan eden çünkü hakkını alamadığını düşünen asi ve kötü oğul/kardeş teması da var filmde. İyi ve uslu oğul Eggsy’yle bu kötü kardeş çatışacaktır tabii ki.

Filmin gayet uçuk kaçık bir konusu var. Dünyanın en büyük uyuşturucu üreticisi olan Poppy adlı kadının (Julianne Moore) derdi, sosyeteye katılamamaktır. Onca zenginliğiyle dağ başında yaşamaktadır. Oysa uyuşturucu yasallaşsa, devlet de vergisini alsa, kadıncağız zenginliğiyle havasını atabilecek, insan içine çıkabilecektir.

Filmin uyuşturucu konusunda, gevşek bir tavrı var. Kötü bir şey ama öyle abartmaya da gerek yok diyor.

Başka işiniz gücünüz yoksa, birkaç espri de içeren 2,5 saatlik bu saçmalığa vaktinizi ayırabilirsiniz. Channing Tatum, Elton John ve tabii Colin Firth falan da var filmde. “Yaşasın Anglo-Sakson kardeşliği; ABD, Büyük Britanya elele, dünyayı hizaya sokmaya” mealindeki mesajını da sindiririm diyorsanız.