1978 yılının 18 Aralık günü, sınıfsız, sömürüsüz bir toplum yaratmak isteyen bir sosyalistin onurlu yaşam hikâyesinin son günüydü. Aradan geçen 44 yılda Akın Özdemir’in hâlâ sosyalist mücadelede yaşadığını görüyoruz.

Kır yoksullarının devrimci önderi
Fotoğraflar: BirGün

Okan TOYGAR

Ölmez, düşen özgürlük savaşında
Yasını tutar onun
Yer, gök, doğa ve vahşi
hayvanlar bile…
Hristo Botev

Adana Köy-Koop Birliği (Adakobirlik) Genel Müdürü ve Adana Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı Akın Özdemir, otuz üç yaşına bastığı 1978 yılında, genç bir ziraat mühendisi olarak "insanı aç, toprağı aç, hayvanı aç bir ülke” olarak tanımladığı yurdunda, tarımdaki sömürüye son vermek için mücadele ediyor, demokratik halk kooperatifçiliği ve kır yoksullarının örgütlenmesi için soluksuz çalışıyordu. 1975 yılında geldiği Adana’da kısa sürede yoksul köylüler ve küçük üreticiler tarafından sevilen biri oluvermişti. Önemli özelliklerinden birisi, Çukurova’daki bütün anti-faşist güçleri bir araya getirebilmesiydi. Birleştirici, buluşturucu ve ortaklaştırıcı yönüyle, ideolojik, politik nüansları kolaylıkla gideriyordu. Toprak ağalarına, tarım kapitalistlerine, çeltik ağalarına karşı her zaman emekçi köylülerin yanında yer almıştı. Sosyalist bilinci yüksek, örgütçü bir önderdi.

Adana ZMO Bölge Şube Başkanı olarak tarımdaki üretim ilişkilerini, üretim araçlarının kimlerin elinde olduğunu vurguluyor, ilaç sömürüsüne karşı çıkıyor, gübre politikasını eleştiriyordu. Zengini daha zengin yapan uygulamalara ve çeltik sömürüsüne son verilmesini istiyor ve bunları açık açık söylüyordu. Baskıya, sömürüye, işsizliğe ve pahalılığa karşı düzenlediği Ceyhan üretici mitingi büyük ses getirmiş, yoksul köylüler ve küçük üreticiler, tekelci sermayeye karşı işçi sınıfının yanında örgütlenmenin önemini kavramışlardı.

Akın ÖzdemirAkın Özdemir

AĞALIĞA KARŞIYDI

Kır yoksullarının ekonomik ve demokratik mücadele örgütü olan Köy-Koop, Adana’da Genel Müdür Akın Özdemir’in önderliğinde önemli başarılar elde etmiş, köylülere peşinatsız ve ucuz tohum, yem, gübre, akaryakıt ve ekipman temin ederek Çukurova’daki üretimi ve verimliliği artırmış, tarımdaki sömürüye son verme yönünde önemli adımlar atmıştı. Çıkarılan dergiler ve eğitim çalışmalarıyla emekçi köylülere demokratik, politik bilinç veriliyor, tarım kapitalistleri ve toprak ağalarına karşı mücadele yöntemleri anlatılıyor, işçi köylü bağlaşımı konusunda da önemli adımlar atılıyordu. Akın Özdemir tüm bu çalışmaların eksiksiz yürütülmesi için yoğun çaba sarf ediyordu.

Köy-Koop’un önemli çalışmalarından biri de birlikler arasında temel gıda ürünlerinin karşılıklı alışverişini sağlamasıydı. Bu yolla kooperatif ortaklarına, işçilere ve kamu emekçilerine birliklerden gelen ürünler, yine birliklerin kurduğu halk pazarlarında, arada aracı, kabzımal ve tüccar olmadan ucuz ve güvenilir olarak dağıtılabiliyordu.

O Aralık akşamüstü de, Köy-Koop birliklerinden gelen ürünleri taşıyan bir kamyon Ziyapaşa Bulvarı’nda bulunan Adakobirlik binasının önüne yanaşmıştı. Kamyondaki mallar Adakobirlik binasının zemin katında bulunan halk pazarına taşınacaktı. Akşam karanlığı çökmeden malların taşınması için acele acele sırtında çuvalla gidip gelen üç kişiden biri de Adakobirlik’in sade ve özverili genel müdürü Akın Özdemir idi. Akın Bey sırtında yeni bir çuvalla tam halk pazarı binasının kapısından içeri girmişti ki telefon çaldı. Sırtında çuval olduğu halde ahizeyi kaldırdı ve üniversite yıllarından beri arkadaşı, meslektaşı, yoldaşı, adaşı ve kendisini eşi Mine ile tanıştıran Akın Birdal’ın sesini duyunca, yüzünde beliren gülümsemeden habersiz, “Mallar gelmiş Akın, taşınmasına yardım ediyorum, bir saniye…” diyerek sırtındaki çuvalı yere indirdi ve konuşmaya devam etti. O sırada Ankara’da, Köy-Koop Merkez Birliği’nde bulunan Akın Birdal, arkadaşını özlemiş, sesini duymak istemişti. Kısa süren konuşmadan sonra Akın Özdemir çuval taşımaya devam etti ve hava henüz karardığında kamyonda artık taşınacak bir ürün kalmamıştı. Akın Bey yorgun argın üçüncü kattaki Adakobirlik binasına çıktı ve Tarım Müdürlüğü’nde çalışan eşi Mine Hanım gelinceye kadar orada çalışmaya devam etti. Saat altı gibi Mine Hanım geldi. Her gün olduğu gibi o gün de kızları Deniz ve Ulaş’ı yuvadan alıp eve gideceklerdi. Deniz üç, Ulaş bir yaşındaydı. Akın Bey hazırlandı. Tam birlik binasından çıkıp merdivenlere yönelmişlerdi ki ışıklar söndü. Mine Hanım ve Akın Bey, çakmak ışığıyla merdivenleri indiler ve birlik binasının önünde duran arabalarına doğru yürümeye başladılar. Ziyapaşa Bulvarı da karanlığa bürünmüştü. Mine Hanım arabanın yanına geldiğinde refüjde birisinin beklediğini fark etti. Aynı hizada kendi taraflarındaki kaldırımda da iki kişi vardı. Başını tekrar refüje çevirdiğinde oradaki kişinin silahını çıkarıp ateşlediğini gördü. Bu arada Akın Bey arabaya binmiş, Mine Hanım’a ön kapıyı açmak için uzanmıştı. Akın Bey son bir çabayla “Yere yat Mine” dedikten hemen sonra saldırganların silahlarından çıkan kurşunlarla ön sağ koltuğa doğru yığıldı. Silah seslerini duyan arkadaşları aşağıya indi. Bir başka araçla hemen hastaneye götürülmek üzere yola çıkıldı ancak Akın Özdemir yolda yaşamını yitirmişti…

Her şey olup bittikten on dakika sonra Ziyapaşa Bulvarı’nda elektrik gelmiş, ışıklar tekrar yanmıştı.

MÜCADELEDE YAŞIYOR

Eşi, yoldaşı, sevdiği, faşist namlularından çıkan kurşunlarla gözleri önünde can vereli iki-üç saat olmuştu. Sakinleştirici ilaç verdiler Mine Hanım’a. “Gördüğüm yüzleri unuturum” endişesiyle almadı ilaçları. O gece, yani 18 Aralık 1978 Pazartesi gecesi sabaha kadar Adana Emniyet Müdürlüğü’nden getirilen fotoğraflara baktı. Birini tanır gibi oldu. O kişi daha sonra polis kayıtlarından anlaşılacağı üzere olay sırasında cezaevinde tutuklu bulunması gerekirken gardiyan elbisesi giyip dışarı çıkan ve işini bitirdikten sonra geri dönen, kullandığı silahı MHP ilçe başkanından aldığını ve olaydan sonra Adakobirlik binasına elli metre uzaklıktaki MHP binasına kaçtığını söyleyecek olan Yunus Uzun idi. O ve diğer katiller muhtemelen Akın Özdemir’in, yaşamı boyunca haklarını savunageldiği ezilen, sömürülen sınıftan geliyorlardı. Ancak hepsinin beyni yıkanmış, koşullandırılmışlardı.

1978 yılının 18 Aralık günü, sınıfsız, sömürüsüz bir toplum yaratmak isteyen bir sosyalistin otuz üç yıla sığdırılan onurlu yaşam hikâyesinin son günüydü. Ancak aradan geçen 44 yıla baktığımızda Akın Özdemir’in hâlâ sosyalist mücadelede yaşadığını ve unutulmadığını görüyoruz.

Anısına ve halkı için verdiği emek mücadelesine saygıyla…

***

KAYNAKLAR

Bu yazı hazırlanırken, 5 Aralık 2022 tarihinde Sayın Akın Birdal ile yapmış olduğum röportajdan, Adana ZMO arşivinden, Orhan Tüleylioğlu’nun “Nasıl Öldürüldüler” isimli kitabından ve Köy-Koop Tokat Birliği Yayın Organı Çarık’ın Kasım-Aralık 1978 tarihli
sayısından yararlanılmıştır.