'Yeni Tarım Modeli' hakkında bilgi veren Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, kırsala dönüşü hızlandırmak amacında olduklarını söyleyerek "Biz Bakanlık olarak kırsalın yeniden ayağa kaldırılmasının, kırsalda üretimin canlandırılmasının ve artırılmasının yegâne yolunun kırsal kalkınmadan geçtiğini biliyoruz. Bunu da bir vizyon olarak ortaya koymuş durumdayız" dedi. Hayvansal üretim faaliyetlerinde sözleşmeli üretimin mevzuata dayandırılacağını ifade eden Kirişçi, "Oldukça karmaşık, benim bile zorlandığım bir mevzuat var. Biz buraları da sadeleştireceğiz" ifadelerini kullandı.

Kirişçi: Kırsal kalkınmayı bir vizyon olarak ortaya koymuş durumdayız

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, 'Yeni Tarım Modeli'ni kaleme aldığı yazısında kırsala dönüşü hızlandırmak amacıyla uygulanacak projelere yer verdi.

Kirişçi, Dünya gazetesine yazdığı yazıda tarım politikalarına ilişkin bilgiler vererek Türkiye'nin tarımda net ihracatçı ülke konumunda olduğunu iddia etti. Kirişçi, "Tarım ürünleri ihracatında her yıl sağladığı artışlarla dünyanın önde gelen ülkeleri arasında bulunmaktadır" ifadelerini kullandı.

'Küçük aile işletmeciliğini' teşvik ettiklerini söyleyen Kirişçi, yazısında "Biz Bakanlık olarak kırsalın yeniden ayağa kaldırılmasının, kırsalda üretimin canlandırılmasının ve artırılmasının yegâne yolunun kırsal kalkınmadan geçtiğini biliyoruz. Bunu da bir vizyon olarak ortaya koymuş durumdayız. Tabii ki kırsalda kadını ve genci tutamadığınız zaman, aileyi tutamıyorsunuz, aileyi tutamadığınızda da özlediğiniz, arzuladığınız üretim hedefinizi gerçekleştiremiyorsunuz. Kırsala dönmek için de can atan büyükşehirlerde yaşayan epeyce de insanımız var. Biz bundan dolayı küçük aile işletmeciliğini teşvik ediyoruz. Milli Eğitim Bakanlığımızla birlikte kapanan köy okullarının yeniden açılması ve buraların kırsal için sosyalleşme merkezi haline gelmesi hususunda çalışmalarımız hızla devam etmektedir. Böylelikle de kırsala dönüşün hızlanacağını düşünüyoruz" açıklamalarında bulundu.

Jeotermal kaynakların seracılıkta daha etkin kullanılacağı bilgisini veren Kirişçi, "Ülkemiz jeotermal kaynakta dünyada yedinci, Avrupa’da birinci sırada. Mevcut durumda ülke genelinde 30 bin dekar alanda jeotermal kaynak ile ısıtılabilecek sera kapasitemiz mevcut. Ancak halen 5 bin dekar jeotermal seramız bulunmakta" dedi.

Hayvansal üretim faaliyetlerinde sözleşmeli üretimin mevzuata dayandırılacağını ifade eden Kirişçi'nin yazısından öne çıkanlar şu şekilde:

'KENDİMİZİ ALMANYA VE KUZEY AVRUPA ÜLKELERİYLE MUKAYESE EDEMEYİZ'

“Ekilmeyen alan kalmasın” düsturuyla yola çıktık. Buna ilişkin de mülkiyet hakkıyla kullanım hakkını birbirinden ayıran bir mevzuatı milletvekillerimiz aracılığı ile Meclisimize sunacağız. Bakanlık olarak, 1 yıldan fazla bu üretimi yapmayanlara, mağdur olmasınlar diye kira bedeli ödeyerek bu alanların kazanılmasını sağlayacağız. Bu alanların boş kalmasına asla müsaade edemeyiz.

Desteklemelerin karmaşıklığı, il ve ilçe müdürlüklerimizdeki ziraat, gıda, su ürünleri mühendislerimizi ve veteriner hekimlerimizi aşırı meşgul etmektedir. Bu nedenle bu teknik personelimiz arzuladığımız düzeyde çiftçilerin tarlasına, ahırına gidemiyorlar.

Biz şu an onun eksikliğini hissediyoruz. Bu benim Meclis’te milletvekilliği ve Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanlığı dönemimden kalan bir özlemim. Bir meslek insanı olarak bizim meslektaşlarımızın, üreticimizin hemen yanı başında olmasını, onlara tabiri yerindeyse her dakika, her saniye yardımcı olmalarını yürekten istiyoruz. Bunu başardığımız gün, tarımımız bir tık yukarıya taşınmış olacak.

Türkiye’nin kendi coğrafyası dikkate alınarak bunların artırılması gerekir. Biz kendimizi Almanya veya Kuzey Avrupa ülkeleriyle mukayese edemeyiz. O ülkelerin aldığı yağışlar ve sahip olduğu ekolojik varlıklarla kendimizinkileri bir tutamayız.

Bu coğrafya küçükbaşın coğrafyasıdır. Biz küçükbaşı öne çıkarmalı ve yaygınlaşmasını sağlamalıyız. Gayretimiz bu yöndedir. Büyükbaşı desteklerken, küçükbaşın dezavantajlı hale gelmesini önlemeyi ve ikisi arasında denge sağlamayı amaçlıyoruz. Üstelik küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle dünya karbon ayak izini de dikkate alarak büyükbaş hayvancılığı yerine küçükbaş üzerinde yoğunlaşmaktadır. İnşallah kısa sürede ülkemizde gerek bitkisel, gerekse hayvansal üretim faaliyetlerinde sözleşmeli üretimi bir mevzuata kavuşturacağız. Bu bizim Tarım Kanunumuzun 13. maddesinde aslında atıfta bulunulan bir husustur.

'BENİM BİLE ZORLANDIĞIM BİR MEVZUAT VAR'

Burada birtakım destekleri bu tür sözleşmeli üretimi yapanlara bir miktar daha yüksek tutup sözleşmeli üretimi cazip hale getirme arzusundayız. Tekrar ifade ediyorum, bu bizim için olmazsa olmaz bir kuraldır. Bakanlık olarak halen 65 kalem ürüne destek veriyoruz. Oldukça karmaşık, benim bile zorlandığım bir mevzuat var. Biz buraları da sadeleştireceğiz. Kolay ve anlaşılabilir hale dönüştüreceğiz.

Tarım Kanunu’nun 19. maddesi gereğince, üreticinin pazarda görmek istediği fiyatın altında bir pazar fiyatı oluşur ise aradaki fark ne ise biz bunu ödemeyi taahhüt ediyoruz. Bunun üzerinden stratejik ürünlerle ilgili fark ödemesini gerçekleştireceğiz, 2023’te başlayacak. Henüz belirlemediğimiz bir pilot şehrimizde başlayacak. Bütün stratejik ürünlere bunları uygulayacağız.

TARIMDA SİGORTA

Tarımda sigorta, önem verdiğimiz bir başka alandır. 2006 yılında hayata geçirdiğimiz Devlet Destekli Tarım Sigortaları uygulaması tarım sektöründe bir milattır.

Üreticimizin akıl ve alın terinin karşılığını alması yolunda Gelir Koruma Sigortası uygulamasını hayata geçirdik. Gelir Koruma Sigortası’nda amaç, üretici gelirini istikrara kavuşturarak üretimde sürdürülebilirliği sağlamaktır.

Gelir Koruma Sigortası, pilot proje olarak 2021 üretim sezonunda; Konya’nın Cihanbeyli, Kadınhanı ve Karatay ilçelerinde buğday üreten çiftçiler için uygulanmaya başlamıştır. 2022 üretim sezonunda Konya’nın tamamında, 2023 üretim sezonunda ise tüm Türkiye’de uygulanacaktır.

Bakanlığımızın su ürünleri politikalarının ana hedefi; deniz ve iç sularımızdaki su ürünleri kaynaklarını koruyarak sürdürülebilir işletilmesini sağlamaktır. Artık şunu çok iyi biliyoruz: Doğal kaynaklar sonsuz değildir. Bu kaynaklar, gelecek nesillere aktaracağımız birer emanettir.

Dünyada, avcılık yoluyla elde edilen su ürünlerinde sınır noktasına ulaşılmıştır. Kabul gören yaklaşım ise avcılık yoluyla üretimi artırmaktan ziyade, sabit bir seyirde devamlılığını sağlamaktır. Bu nedenle de, su ürünleri avcılığında dünya genelinde sıkı koruma tedbirleri getirilmekte ve uygulanmaktadır.

Denizlerimizde 550, iç sularımızda 380’e yakın balık türü yaşamakta ve bunlardan 100’ünün ticari avcılığı yapılmaktadır"