SO Duo’nun yeni EP’si Kırksabır/Patience Fruit yayımlandı. Albüm dinleyicisine bütünlüklü bir senaryo, bütün bir hikâye sunuyor

'Kırksabır' yolculuğu

BURAK ABATAY

Sumru Ağıryürüyen ile Orçun Baştürk ikilisinin ortak projesi SO Duo’nun yeni EP’si Kırksabır/Patience Fruit yayımlandı. Dijital platformlardan dinlenebilecek Kırksabır’da 4 şarkı yer alıyor. 4 şarkının sonunda EP’nin adından da hareketle; “sabır acıdır, meyvesi tatlıdır” sözünü hatırlamak mümkün. Çünkü Kırksabır, bu yılların da favori lafı ile size başka türden bir ‘deneyim’ sunuyor. Cebi de cepkeni de geniş çalışmanın böylesi bir fedakarlıkta, bonkörlükle pek çok duyguyu art arda dinleyicisine vermesinin sonunda bir armağanı da var: Arkana yaslan, gözlerini kapat ve kendi hikâyeni kendin yarat.

4 şarkıyı sırasıyla 7-8 kere üst üste dinledim. İlk şarkıyla (Arka Bahçe) beraber kendimi bir ormanın içerisinde buldum. Kendim de dahil bildiğim her şey yalan. Her şeyi unutup yeniden başlıyorum hayata. Havadaki nem iç bunaltıyor, sonra toprak yollar, aidiyetsizlik ve sonsuz yalnızlık. Ama kesinlikle huzur. Sükûnet, kendiyle barış. Yürüyorum, yolumu bilmeden.

Ardından ikinci şarkı, Fuzuli çalmaya başlıyor. “Dert çok hemdert yok, düşman kavi, tali(h) zebun.” İlk şarkıda dünyayı ne kadar tanımaya çalışıyorsam bu şarkıyla yabancılaşmanın, kalabalıklar içinde tecriti yaşayan insanları fark ediyorum. İlk şarkıdaki o uzun yürüyüşün öncesi ya da sonrası. Emin değilim ama kaosun içerisindeyiz. Bildiği pek çok şey olan kravatlı adamlar, blazer etekli kadınlar var ama asıl iş tedirginlik. “Ne iş yapıyorsun?”, “Tedirginim.” Şehirde bir yerde bir trafik lambasında böyle bir diyalog kuruluyor sanki. Mecidiyeköy’de viyadüğün altında mümkünse.

kirksabir-yolculugu-729081-1.

Üçüncü şarkı: Bir Büyük Sükun. Şarkıyı dinlemeden önce ismini görmek ister miydim bilmiyorum. Sanırım adı kadar sakin bir şarkı değil. En azından o kadar dingin değil. Sakin belki ama daha çok da huzursuz. Ben olsam adını daha başka koyardım. ‘Lunapark’ mesela. Bir başına dönme dolapta oturan birisi var şarkıda. Onu seversiniz ama onunla tanışamazsınız. Onu yakalayamazsınız. O bir dil bilmez. O buralı da değildir. Ta ki şarkının sonuna kadar. Çekip gider. “Tanrıların sükunu çeker gözlerimizi/ Bir düşünceden sonra, ah o ne mükafattır”*

Ve son. Işığa dönüyoruz. Hikayemizin sonuna geldik. Kendimizi aradık, kendimizi kaybettik. Sevdik onu da kaybettik. Yolun sonu artık. Evimizin sokağı burası. ‘Işığa Dönüyoruz’. “Bir şeyler değişiyor, seziyorum.”
4 şarkı için ve 4 şarkının da ayrı ayrı hayal ettirdikleri için Ağıryürüyen ve Baştürk’e teşekkür etmek lazım. Bu albüm bütünlüklü bir senaryo, bütün bir hikâye. Elimde kameram olsa filmimde bile kullanmak isterdim.

*Paul Valery, Deniz Mezarlığı