Et fiyatlarını dengelemek için her türlü yönteme başvuran iktidar, çare bulamıyor. Bu yılın ilk 10 ayında et fiyatlarındaki yüzde 85’lik artışı değerlendiren Dr. Fatih Özden, “İthalat dengesizliği ortadan kaldırmıyor” dedi.

Kırmızı et sofraya üç kat uzak kaldı

Berkay SAĞOL

İktidarın et fiyatlarını düşürme hamleleri işe yaramıyor. Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu verilerine göre yılın ilk 10 ayında yapılan sığır ithalatı 859,6 milyon dolara yükseldi ancak buna rağmen et fiyatlarında yüzde 85’lik artış yaşandı. Kırmızı et fiyatlarını dengelemek için seçilen bu yola rağmen fiyat artışı engellenemedi.

2018'de canlı hayvan ithalatı 1 milyar 768 milyon dolarla zirveyi görürken 2022'de ithalat 181 milyon dolara kadar düştü. TÜİK verilerine göre bu yılın ilk 10 ayda 884 milyon dolarlık ithalatın yılsonunda 1 milyar doları geçmesi bekleniyor. Ulusal Kırmızı Et Konseyi'nin (UKON) verilerine göre; karkas etin kilogram fiyatı 235,15 TL'yi buldu. Kemiksiz karkas et fiyatının kilogramı 392 TL seviyesinde. Ocak ayında 126,87 TL olan bir kilo ette 10 ayda yüzde 85’lik artış görüldü. BM Gıda ve Tarım Örgütü'nün yayınladığı et fiyatları endeksine göre; sığır etinde yılbaşından beri yaşanan yükseliş yüzde 8,1 olarak ortaya çıktı.

İTHALAT, DENGESİZLİĞİ ORTADAN KALDIRMIYOR

Et fiyatlarındaki söz konusu artışı BirGün’e değerlendiren Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü’nden Dr. Fatih Özden, “Yaşanan bu pahalılık ve sıkıntının başına dönmek için 2008 yılına kadar gidilebilir. Yoğun kuraklığın yaşandığı dönem yem ithalatı arttı, üretim maliyetleri arttı ve ithalat kapısı açılarak ve üreticinin üretim dışına çıkmasına kadar götürülebilir” dedi.

Temel sıkıntının maliyet baskısı olduğunu ifade eden Özden, “Döviz fiyatlarının bir anda fırlaması, girdi maliyetlerinin aşırı artması hep etken. Çünkü girdi maliyetlerinin çoğunda dışarıya bağımlılık söz konusu. Hayvancılığın yüzde 70’ini yem masrafları oluşturuyor. Çiftçilerin, hayvancılık yapanların kaba yemlerini üretmesi gerekiyor. Yem üretim içinde yine gübre, tohum gibi birçok girdi malzemesini elde etmesi lazım. Bu girdilerin tamamı döviz fiyatlarına bağlı olunca maliyetler yükseliyor. Maliyet artışı, enflasyonist ortam tüketiciler için süt, süt ürünleri ve et fiyatlarının artışını tetikledi. Bu artışlar üreticiye aynı oranda yansıtılmadığı için birçok üretici hayvanını sattı ve kesime göndermek zorunda kaldı. Bunun sonucunda ise ithalata başvuruldu. Denge o kadar bozuldu, ki ithalat dengesizliği ortadan kaldıramıyor. Fiyatlama kısmında algılar da devreye girmeye başladı. Enflasyonun bu derece artmasıyla firmaların ve perakendecilerin aşırı fiyat artışları bizi bugüne kadar getirdi” diye konuştu.