Ekonomi yönetiminin yüksek faiz uygulamasını ‘kısa dönemli bir tedavi’ olarak nitelendiren Prof. Dr. Akdede, sorunların yapısal olarak düzeltilmesi gerektiğini söyledi.

Kısa dönem tedavisi yetersiz


Namık ALKAN

İktidarın düşük faiz politikası ülke ekonomisinin içinde bulunduğu krizi daha da derinleştirdi. Salgın döneminde alt üst olan ekonomik göstergelere döviz kurundaki artış eklendi. Türk Lirası, pandemide tarihin en değersiz dönemini yaşadı. Ancak son iki aydır vazgeçilen düşük faiz politikası yerini sert faiz artırımlarına bırakmasına rağmen enflasyon kontrol altına alınabilmiş değil.

Prof. Dr. Sacit Hadi Akdede, yeni ekonomi yönetiminin yüksek döviz fiyatlarını, yüksek faiz oranları ile düşürmeye çalıştığını söyledi. Bunun kısa dönemli bir “tedavi” olduğunu kaydeden Akdede, hastalığın kısa süreli değil yapısal olarak düzeltilmesi gerektiğini anlattı. Servet vergisi hakkında konuşmanın zamanının çoktan geldiğini vurgulayan Bakırçay Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sacit Hadi Akdede, BirGün’ün sorularını yanıtladı.

► Ekonomi yönetimindeki değişimle birlikte faizler hızla yükseltilmeye başladı. Yeni yönetim ne yapmak istiyor? Faiz artışları ne kadar daha devam eder?
Faizlerin yükseltilmesi konusunda ekonomi yönetimi alternatifsiz kaldı. Bir de piyasalara “olumlu bir şok” verilmek istendi. Bu tür şoklar kısa süren belli bir geçiş süreci içinde etkili olabiliyor, sonrasında ülkelerin iktisadi yapılarının göstergesi olan çeşitli makro iktisadi değişkenler uzun dönemli dengelerine geri dönüyor. Türkiye’de uzun zamandır döviz talebi hep yüksek oluyor. Yüksek döviz fiyatlarını yüksek tutulan faiz oranları ile düşürmeye çalışıyoruz. Faiz oranları da artınca yatırımcılar yatırım yapmıyor, yatırımlar artmayınca da işsizlik azaltılamıyor. Bu etkiler zincir gibi birbirine eklemleniyor.

► Bu sarmalın bir çözümü yok mu?
Kolay çözüm maalesef yok. Siyaset ile ekonominin kuralları çelişiyor, siyaset kısa dönemli kararlarla yapılırken iktisadi yapı seçim yılları döngüsünün çok ötesinde uzun dönemli kararların alınmasını gerektiriyor. Ekonomi yönetimi şimdilik doların fiyatının artmaması için elinden geleni yapıyor kanımca. Bunun için de eğer sürekli faiz artışı olmasa bile faizler en azından kısa dönemde düşmeyecektir. Dolar pahalı olunca borç ödemeleri için, devlet, eğer swap hatları bulabilirse, daha çok TL vererek dolar almak zorunda kalacaktır çünkü özel sektör borcu en nihai tahlilde devlet borcu olacaktır. Bu durumda da bütçe açık vermeye başlayacak; kamu yatırımları veya diğer sosyal harcamalar azalacaktır. Faizleri artırıp bir de reform yapılacağını duyuran ekonomi yönetimi şimdilik “olumlu şok” durumu ile idare ediyor.

kisa-donem-tedavisi-yetersiz-828013-1.

SERVET VERGİSİ HAKKINDA KONUŞMANIN ZAMANI GELDİ

► Kalıcı çözümlere ihtiyaç yok mu?
Vurguladığım gibi bu kısa dönemli bir “tedavidir.” Hastalığın kısa süreli değil yapısal olarak düzeltilmesi gerekir. Bunun için de gerçekten ciddi reformların yapılması gerekiyor. Bunların başında da vergi reformu geliyor bence. Bir servet vergisi hakkında konuşulmasının zamanı çoktan geldi. Bununla birlikte böyle bir vergi için iktidar ne düşünüyor bilinmiyor. İktidarın para politikasının yanında “olumlu şok” olarak ayrıca dile getirdiği reform paketinin ayrıntıları henüz belli değildir. Bu paketin ayrıntıları belli olmadan ekonomi yönetiminin ne yapmak istediğini tam olarak tahmin etmek zordur.

► Ekonomi yönetiminin yeni para politikasının olası sonuçları nelerdir? Dünyada en yüksek faiz uygulayan ülkeler arasındayız. Buna mecbur mu kaldık?
Bir insan hastalanınca ateşi, tansiyonu, nabzı, diğer kan değerleri normalin çok dışına çıkar. İktisadi değişkenler de ülkelerin ekonomileri güçlü olduğu durumlarda belli aşağı ve yukarı bantlar arasında yer alır. Bazı ülkelerinse ilginç bir şekilde kronik hastalıkları vardır, yüksek enflasyon, yüksek cari açık, yüksek işsizlik, düşük büyüme oranı gibi. Türkiye sizin de vurguladığınız gibi dünyada ve Avrupa’da en yüksek faizi uygulayan ülkeler arasında.

► Yüksek faiz oranları yatırımları etkilemeyecek mi?
Faiz düşükken bile artmayan sabit sermaye yatırımları bu ortamda hiç artmayacaktır. Bu beraberinde yüksek işsizliği getirecektir. Yüksek işsizlik yoksulluğu ve gelir dağılımının daha da bozulmasını gündeme getirecektir. Elbette bu söylediklerimden eğer faizi biraz düşürürsek, bütün bu değişkenlerde veriler tersine döner anlamı çıkarılmamalıdır. Türkiye yıllardır uygulanan kısa dönemli yanlış tedavi kararlarının uzun dönemli yapısal hastalık yarattığı bir döneme girmiştir. Diğer bir deyişle şu anda uygulanan politikalara mecbur kalındı. Ben, bu yıl içinde uygulanan bir defalık bir servet vergisinin üstüne, önümüzdeki yıllar için bir vergi reformunun gerekli olduğunu düşünüyorum.

► Faiz artışı ile birlikte döviz kurlarında da bir gerileme görülüyor. Kurlardaki gerileme sürer mi?
Faizler bu seviyelerde olduğu ve en önemlisi de Batı ile ilişkiler düzeltildiği sürece (İktidar bu alanda da bir reform düşünüyor olabilir) döviz kurlarında çok büyük yükselme olmaz düşüncesindeyim. Ne yazık ki ülke ancak Batı ile ilişkilerini düzgün tuttuğu sürece ekonomisini krizlerden koruyabilir durumdadır çünkü Batı ile entegrasyonun daha çok olmasından dolayı döviz girişi Batı’dan daha çok olmaktadır. Bu arada Çin de iş yapılabilecek bir ülke olarak düşünülmelidir. Sorunuzu, ülkeler kültürel ve siyasi bağımsızlıklarını ancak ekonomik bağımsızları ve güçleri olunca korurlar cümlesi ile sonlandırayım.