Kişi, kapalı topluluklar ve kentsel ortaklıklar

Meriç Kırmızı

Fransız sosyoloji okulunun kurucusu Émile Durkheim 1897’deki İntihar (Le Suicide) çalışmasında kişilerin kendini öldürmesini sosyolojik bir olay olarak tanımlar ve inceler. Ona göre ilk bakışta bireysel bir sorun gibi görünen kendini öldürme davranışının arka planında çağdaş topluma geçişle birlikte güçsüzleşen toplumsal bağlar sorunu yatar. Aynı zamanda Durkheim kendini öldürme davranışını toplumla bütünleşme ve toplumsal düzenlemelerin ya da kuralların yokluğu ya da aşırılığına göre sınıflandırır: bencil, özgecil, anomik ve yazgıcı.

Her toplumda görülen kendini öldürme olgusuna ilişkin istatistiksel incelemelerde bulunur ve şu sonuca varır: aile, din, büyük ulusal savaşımlar gibi konular çerçevesinde toplumla özdeşleşme azaldıkça, kişinin kendini öldürme olasılığı artar. Enes’in ölümünü Durkheim’ın tanımlamaları açısından düşündüğümüzde topluluksal düzenlemelerin ve denetimin bireye herhangi bir özgürlük alanı bırakmayacak denli aşırı olduğu yazgıcı kendini öldürme davranışına karşılık geldiği söylenebilir. Öte yandan, bu trajik olay Durkheim’ın ortaya koyduğu dinin kişileri kendini öldürmekten alıkoyan etkisini sorgulatabilir ve Durkheim’ın açıklaması bu anlamda olayı açıklamakta yetersiz kalır—ama belki Durkheim’ın dinden anladığı başka bir şeydir. Toplumsal evrim ilerledikçe toplumun üyelerinin kentlerde toplumsal işbölümüne ve kendi özgür seçimlerine dayalı ilişkiler kurdukları varsayılır. Bu durumda çağdaşlaşma savında olan bir toplumda çağdışı toplulukların kişiler üzerinde ağır baskılar oluşturacak denli varlıklarını sürdürebilmesinde ciddi bir çelişki vardır.

Olayın kendini öldürme boyutu bir yana, içine kapalı topluluklar yönü de bir o kadar dikkate değer. Dinsel topluluklar da bu kendi içine kapalı toplulukların uç bir örneğini oluşturuyor. Hem kendi içlerindeki kişilere sembolik etkileşimcilerin ve Foucault’un ele aldığı türden yoğun bir disiplin ve denetim uyguluyorlar, hem de dış dünyayla ilişkiye kapalı yapılar… Bu konuyu Yunanlı mimar Stavros Stavrides’in (2010/2016) bu dönem yüksek lisans öğrencileriyle incelediğimiz kitabı Kentsel Heterotopya: Özgürleşme Mekânı Olarak Eşikler Kentine Doğru’da işlediği düşünceleri bağlamında da değerlendirmeye çalışabiliriz. Stavrides farklı kimliklerden insanların birbirleriyle dönüştürücü karşılaşmalarına olanak tanıyan, olasılıklara açık bir kent düşüncesini Foucault, Rancière, Benjamin gibi düşünürler, Yunan tarihinden örnekler, mitolojiler ve günümüzde dünyanın çeşitli coğrafyalarından örneklerle geliştirir. Kentsel heterotopyanın geleceğe ilişkin bir ütopya olmadığını, bu toplumsal karşılaşmaların mekânı olarak kentin potansiyelinin geçmişte yattığını belirtir. Kent ve kimlik ilişkisine odaklı bu kitabın önemli savlarından biri, kendi içine kapalı her türlü topluluğun Stavrides’in kolektif bir sanat eseri olarak eşikler kenti önerisinin tam karşıtı olduğu ve bu ideale zarar vereceğidir.

Bu kendi içine kapalı kentsel topluluk yalnızca birbirine benzer insanların bir arada yaşadığı çitlenmiş siteler olabilir. Enes’in yaşadığı yer de bu çitlenmiş site mantığının dinsel çizgideki bir örneğidir. Stavrides eserinde kentsel ortaklıklar (müşterekler) ya da dayanışma çabalarının bile bu kapalı topluluk tuzağına düşüp yozlaşabileceğinin sıklıkla altını çizer ve bu türden mekânlara “kentsel adacıklar” der. Ona göre kentsel ortaklıklar her zaman genişlemeye açık olmalıdır ki farklı kimlikler arası karşılaşmalara olanak tanıyabilsin ve kişiler kendileri gibi olmayan insanların alanına gidip kendi alanlarına geri döndüklerinde kimliklerinden vazgeçmesin, ama değişebilsinler.

Yunanlı mimarın yaklaşımının önemi kimlik siyasetine karşı duruşunda ve bizden farklı olanlarla ilişkilerimizde faşizm ve hoşgörü, ama yadsıma (çokkültürcülük gibi, bkz. Zizek 1997/2012) ikileminden kaçınabilmenin yollarını aramasında yatar. Ancak Enes’in ölümü toplumca mekanik dayanışmalı toplumdan organik dayanışmalı çağdaş topluma geçiş aşamasında, yani toplumsal birlikteliğin olmadığı bir anomi durumunda takılıp kaldığımızı, öte yandan, küçük toplulukların—birçok tek kimlikli kentsel adacığın--insanlara kendi kurallarını dayattığını—mikro faşizmler--gösterdi.

Kaynaklar
“Le Suicide”, Wikipedia. Erişim: https://fr.wikipedia.org/wiki/Le_Suicide
Peyre, H.M. (t.y.) “Émile Durkheim”, Britannica. Erişim: https://www.britannica.com/biography/Emile-Durkheim/Fame-and-the-effect-of-the-Dreyfus-affair
Stavrides, S. (2010/2016). Kentsel Heterotopya - Özgürleşme Mekânı Olarak Eşikler Kentine Doğru (Çev. Ali Karatay). Sel Yayıncılık, İstanbul.
Zizek, S. (1997/2012). “Çokkültürcülük, ya da Çokuluslu Kapitalizmin Kültürel Mantığı” (Çev. Tuncay Birkan). E-skop. Erişim: https://www.e-skop.com/skopdergi/cokkulturculuk-ya-da-cokuluslu-kapitalizmin-kulturel-mantigi/941