Fransız Devrimi’nin birer parçası olmuş ve giyotinle idam edilmiş dört kadını anlatan “Madam Giyotin” oyununun yönetmeni Yağmur Yağmur, kız kardeşliğin gücüne inandıklarını söylüyor. 24. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında bugün ilk kez sahnelenecek oyunda ekibin tamamı kadınlardan oluşuyor.

Kız kardeşliğin gücüyle perde!

Işıl ÇALIŞKAN

Feminist ve aktivist oyun yazarı Olympe De Gouges, Fransız Devrimi’nin bir figürü olan suikastçı Charlotte Corday, Agostino Brunias resminden fırlayan üst aklın temsilcisi bir casus, “renksiz kadın” Marienne ve hiçbir zaman gerçek bir arkadaşa sahip olamayan, istemeden nezaketsiz ve tuhaf bir şekilde ileri görüşlü Marie Antoinette. “Madam Giyotin”, 18’inci yüzyılda Fransız Devrimi Korku Krallığı sırasında yaşananları, gerçek hayatta hiç karşılaşmamış bu dört kadının hayali bir düzlemde buluşması üzerinden ele alıyor.

Betül Arım, Buket Gülbeyaz, Özlem Ulukan, Simel Aksünger ve Zeliha Gürsoy’un rol aldığı, Lauren Gunderson’un yazdığı, Yağmur Yağmur’un yönettiği “Madam Giyotin”, 24. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında bugün prömiyer yapacak. 19.30’da Fişekhane İkinci Sahne’de izleyici karşısına çıkacak. Ardından 28 Kasım Cumartesi 20.00’de K! Kültüral Performing Arts’ta sahnelecek. Oyunun yönetmeni Yağmur Yağmur ile oyunun detaylarını konuşurken usta oyuncu Betül Arım’a da canlandıracağı rolü sorduk.


KADIN ÖZGÜRLEŞMEDEN DÜNYA FOSSEPTİK ÇUKURU

► Bu dört kadının ortak özelliği ve onları hikâyede oyunda buluşturan nedir?
Bu dört kadının dördü de çok güçlü ve devrimi etkilemiş karakterler. Biz de bugünün dünyasından ve bu yüzyıldan o döneme bir selam göndererek, bu dört kadının tuhaf ve sert hikâyesi üzerinden, bugünle dünü kucaklayan bir biçimle, absürt unsurların yoğun olduğu, “tarihsel gerçeklerle aykırı şekilde derdi olan” bir oyun çalıştık. Tüm meseleleriyle güncel bir metin.

Dönemin adaletsizlikleri, ahlaksızlıkları ve patriyarkal otoritenin kadın bedeni üzerindeki kanlı hegemonyası bugün de olduğu gibi duruyor. Günümüz dünyasında öldürme biçimleri değişti, giyotin yerine artık daha farklı aletler ve yöntemler kullanılıyor. Yani kadın ruhunun ve bedeninin maruz bırakıldığı mütecaviz dil ve insafsız eylemler silsilesi hiçbir şekilde değişmedi. Kadının altın çağı gelmeden ve kadın özgürleşmeden dünya fosseptik çukuru olmaktan kurtulamayacak. Simone de Beauvoir’ın da söylediği gibi, “Kadın olmak doğal bir gerçek değildir. Belli bir tarihin sonucudur.” Bence belli bir talihin de sonucudur.

kiz-kardesligin-gucuyle-perde-805885-1.
Yağmur Yağmur

► Fransız Devrimi’nin olduğu yıllar kadın mücadelesiyle ilgili nasıl anektodlara yer veriyor?
200 kişinin gözü önünde doğum yapan kadınların sergilenişi, giyotinle idam edilen insanların bir gösteri nesnesine dönüşmesi, korku krallığının ayak seslerinin an be an insanların kulaklarının dibinde çınlayışı, saraylardan hapishanelere uzanan ani değişim ve dönüşümler… Bebekleri elinden alınan kadınlar, başka başka ırklara ait oldukları için köleleştirilen kadınlar… Kendi tarihini yazmak için, kendi ömrünü kaybeden ruhlar… Ve hatıraları gök kubbede acılı bir sada olarak tınlayan mazlumlar… Patriyarkal otoritenin kanlı, onursuz ve eril düzeni… Anekdotlar ve o dönemde kaleme alınmış mektuplar bunları ve daha birçok dehşeti barındırıyor.

► Oyunun günümüz Türkiye’sinde sahneleniyor olması nasıl bir anlam taşıyor?
Kadın sorunlarına dair, sanatın hayatımızdaki yerine dair, insan olmanın yük ve yükümlülüklerine dair çok şey söyleyen dinamik bir oyun Madam Giyotin. Türkiye’de de kadının toplumsal hafızamızdaki ve yaşayamadığımız kavruk hayatımızdaki yeri malum. Oyunun çizgisinin zamansız ve evrensel ölçekte ortak kaderlere ve kederlere dair olduğu duygusunu taşıyorum.

► “Madam Giyotin”de tüm ekip kadınlardan oluşuyor…
Şahane bir tecrübeydi. Normalde Nisan 2020’de prömiyer yapacaktık, ancak pandemiden dolayı ara vermek durumunda kaldık. O arada da hep konuştuk, iletişim halinde kaldık. Oyunda da sık sık değinildiği gibi kız kardeşliğin gücüne inanıyoruz ve bu çirkin dünyayı değiştirse değiştirse kadınların kız kardeşliği değiştirecek.

KADINLAR TİYATROMUZDA FERSAH FERSAH ÖNDE

► Türk Tiyatrosu’nda kadınların yeriyle ilgili neler söylersiniz?
Türk Tiyatrosu’nda kadının önemi ve ağırlığı çok mühim bir gerçek. Ancak her alanda olduğu gibi erkekler kadar görünür değiliz. Ancak itiraf etmeliyim ki kadınlar tiyatromuzda hem sanatsal, hem vizyon, hem de estetik anlamda fersah fersah öndeler. Bir de tabii ki daha cüretkârız. Bu da kadınları daha öncü kılıyor.

► İzleyicilerinize iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Çok zor zamanlardan geçtiğimiz şu günlerde sevgili seyircilerimizin bize olan desteği çok kıymetli. Biz her şeye rağmen hikâyelerimizi anlatmaya devam ediyor ve direniyoruz. Seyircimizin alkışına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Tiyatro ve sanat şifalandırır.

***

Onu yargılamadan anlamaya çalıştım

kiz-kardesligin-gucuyle-perde-805881-1.
Betül Arım

Betül Arım: Oyunda Marie Antoinette’i canlandırıyorum. Bu karakter hiçbir şeyin duyduğumuz ya da gördüğümüz gibi olmayabileceğini anlatıyor bana kalırsa. Oyuna nasıl hazırlandığıma gelince; metni deşifre ederken yazarın bu oyunla ne anlatmak istediğini, karakterleri nasıl tanımladığını çözmeye çalıştım. Çok güncel ve bugünün sorunlarına çok sağlam bir yerden değinen bir metin. Sevgili Yönetmenim Yağmur Yağmur öncülüğünde, önemli bir süre masa başı çalışması yaptık. Bir yandan da Marie Antoinette ile ilgili yazılar okudum, filmler izledim. Ancak beni en çok etkileyen ve onu derinden anlamamı sağlayan kaynak Stefan Zweig’ın “Marie Antoinette - Vasat Bir Karakterin Portresi” adlı kitabı oldu. Kitabın kapağında “Şiddetin kurbanından duyduğu korku, kurbanın şiddetten duyduğundan büyük olur”yazıyordu. Onu yargılamadan anlamaya çalıştım. Bir karakteri doğru anlamak için onu en temelinde bir insan olarak değerlendirmek gerekiyor. Bakalım seyircimiz neler düşünecek ve neler hissedecek.