Daha önce oyunculuk deneyiminden ziyade, hayatları boyunca tiyatroya bile gitmemiş olan Kızılcaköylü kadınlar, mücadelelerini duyurmak için sahneye çıktı. Kadınlar direnişlerini sanatla birleştirerek, tiyatro oyunu oynuyorlar

Kızılcaköylü kadınlar direnişlerini sanatla birleştirdi

BERKAY SAĞOL

Aydın'ın Efeler ilçesi Kızılcaköy’de, köylerine yapılmak istenen Jeotermal Enerji Santrallerine (JES) karşı 16 aydır direnişlerini sürdüren Kızılcaköylü kadınlar, mücadelelerini daha güçlü bir sesle duyurmak için "Neymiş Bu Jeotermal?" adlı oyunu sergiliyor. JES'lere karşı nöbet tutan kadınlar, “Bu tiyatro oyunuyla sesimizi daha fazla duyurmak istedik. Gerçek hayatımızı sahneye taşıdık, ne yaşadıysak onu oynadık" dediler.

"HER ŞEYİ BURADA MÜCADELE EDERKEN YAŞADIK"

“Bu yaşımdan sonra köyün tiyatrocusu da oldum” diyen Ayşe Ayav, "Jeotermal santralinin başında askerlerle çok uğraştık, çok mücadele ettik. Jeotermalin oradan çadırımıza geldik, daha sonra ortaya böyle bir fikir çıktı. Doktorumuz ve kızlarımız geldiler ve bize 'Oynar mısınız?' dediler. Biz de “tabii oynarız” dedik. Bizim oyunda, tiyatroda anlattığımız her şey birebir yaşanmış şeyler. Yani oynadığımız oyun aslında bizim günlük hayatımız. Oyunda hiç kafamızdan uydurduğumuz bir şey yok. Her şeyi biz burada mücadele ederken yaşadık, sadece biraz espri kattık, tabii esprisiz bir şey olmaz. Tiyatromuzu oynuyoruz, ilgi görmesinden de mutluyuz. İyi ki böyle bir oyun hazırlamışız. Bu oyunu ilk olarak Aydın'da oynadık daha sonra Uşak'a davet ettiler, orada oynadık. Sonra Denizli Sarayköy'de oynadık. Şimdi Denizli Merkez'de ve Manisa Turgutlu'da oynayacağız. Şanlıurfa'dan da aradılar oraya da gitmeye çalışacağız bir şekilde, sıraya koymaya çalışıyoruz" şeklinde konuştu.

"O KADINLAR BENİM HAYAL KAHRAMANIM"

Nöbet çadırını ilk gördüğü anda gözünde tiyatro sahnesinin canlandığını söyleyen oyunun reji asistanı Hilal Yılmaz, "Yıllardır sendika mücadelesi, çevre mücadelesi içerisindeyim. 25 yıldır Aydın’dayım. Son zamanlarda JES’lerle ilgili süreci yakından takip ediyorum. Kızılcaköy’de yaşanan ilk müdahaleden sonra, bir kış gününde direnişe destek vermek için gittik. Ben gidip sadece ‘biz yanınızdayız’ demekle yetinmek istemedim aklımda bu hayal gerçekleşti. Bu yüzden onlara hayal kahramanı diyorum o kadınlar benim hayal kahramanım. Kadınlarda mücadelelerini farklı şekilde yansıtmak istiyorlardı ama akıllarına tiyatro gelmiyordu. Tiyatro fikri bu şekilde ortaya çıktı" ifadelerini kullandı.

"OYUN İÇİN ÇOK ÖZVERİLİ ÇALIŞTILAR"

Tiyatro fikrinin ilk kez tam olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde eylem sonrasında somutlaştığını belirten Yılmaz, "Bütün hikâye aslında böyle başladı. Direniş sırasında çekilen videoları, belgesellerin hepsini izleyip tiyatro metnini bu şekilde ortaya çıkardık. Kadınlar çok kaygılıydılar. Hiç tiyatro görmemişlerdi hayatlarında. Sahneye çıkmak onlar için tabii ki endişe vericiydi. Biz sahneye çıkamayız, ezberleyemeyiz, okuyamayız çok telaşlandılar. Siz farklı bir role girmeyeceksiniz doğal halinizi oynayacaksınız diyerek biraz rahatlattık. İlk başta kadınlara şiir ezberleterek başladık. Tiyatronun gücünün çok önemli olduğunu, mücadelelerini destekleyen platformlara seslerini taşıyacaklarını anlatarak kadınların tüm kaygılarını giderdik. Kadınların çevre mücadelesindeki rolü çok büyük, buradaki kadınlar direnişlerini, mücadelelerini sanatla birleştirdiler. Bunun ne kadar değerli olduğunu hep beraber gördük. Sahnede duruştan diyafram çalışmasına kadar her şekilde çalıştık. Ben de bu süreçte böyle işin parçası olmaktan dolayı oldukça mutluyum. Oyunu ilk kez Aydın'da 26 Haziran'da sergiledik. Yaklaşık 4 ay boyunca çalışmanın sonucu olarak ortaya çıktı bu oyun. Tabii buradaki kadınların tarlalardaki, bağlardaki ve evlerindeki işleri de vardı. Bunun dışında nöbet çadırına da sürekli geliyorlardı. Bu oyunun bu sürede ortaya çıkması oldukça özverili bir çalışmanın sonucunda oldu" diye konuştu.