Halkların Demokratik Partisi eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobane Davası’nda reddi hakim talepleri reddedildi. Tutukluluk hali ve adli kontrol kararlarının devamına karar veren mahkeme duruşmayı 14 Haziran 2021 tarihine erteledi.

Kobane Davası 14 Haziran'a ertelendi

Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanê davasının 2'nci duruşmasının 3’üncü oturumu Sincan Cezaevi kampüsünde, 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı. Davada reddi hakim talepleri reddedildi. Tutukluluk hali ve adli kontrol kararlarının devamına karar veren mahkeme, duruşmayı 14 Haziran 2021 tarihine erteledi.

Mezopotamya Ajansı’nın aktardığına göre, HDP önceki dönem Eş Genel Başkanları, MYK üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 2’nci duruşmasının üçüncü oturumu avukatların savunmasıyla devam etti. Kobane Davası’nın duruşmasında yaşanan ihlal ve usulsüzlüklere dikkati çeken avukatlar, heyetin çekilmesini istedi. Avukat Ruken Gülağacı, “Silahlar altında savunma yapıyoruz” dedi.

HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın avukatı Ruken Gülağacı, ilk duruşmada SEGBİS kaydının sağlıklı tutulmaması, müvekkillerinin sesinin kısılması gibi yaşanan usulsüzleri anlatarak, bu usulsüzlüklerin adil yargılama hakkının ihlali olduğunu belirtti. Gülağacı, “Tensip, kovuşturma sürecine yön veren bir ara karardır. Ama siz tensipte ‘Beni AİHM kararı bağlamaz’ dediniz ve burada tavrınızı gösterdiniz. ‘AYM’nin 90’ıncı maddesini tanımıyorum AİHM kararını tanımıyorum’ dediniz. Adil bir yargılama olmayacağını bize daha duruşma başlamadan, Ocak ayında göstermiş oldunuz. Bu yargılama, hukuki bir dava olmasının yanında, bir organizasyon olmasından dolayı problemlidir. Bir Ceza İnfaz Kurumunda yargılama görüyoruz” dedi.

Gülağacı, şunları söyledi: “Silahlar altında yargılama yapmaya zorlamamalısınız. CMK der ki, ‘Fazla sanıklı dosyalarda şehir içinde bir duruşma salonu hazırlanabilir’ diyor ama Ceza İnfaz Kurumu demiyor. Usule uygun, yasaya uygun davranıyorsanız bunu bize göstermek zorundasınız. Siz görmüyor olabilirsiniz ama biz burada silahlar altında savunma yapıyoruz, aramalardan geçiyoruz. Çevik kuvvet ile müştekiler bizim yanımızda silahlarla oturuyorlar. Bakın burada müvekkillerimizle görüşemiyoruz aramızda jandarma var.”

Mahkeme başkanı ise Gülağacı’ya karşılık olarak, “Avukat ve müvekkillerin görüşmesi için bir yer ayırdık. Onların hepsini önceden düşündük ve yaptık” dedi. Gülağacı ise “Burası için diyorum. Aramızda çevik kuvvet ve jandarma varken konuşamayız. Bizim an be an müvekkillerimizle konuşmamız gerekiyor. Bu tespitleri burada kayıt altına almak zorundayız. Tensiple başlayan ihlallerin devam ettiğinin de göstergesi” diye cevap verdi.

Davanın ikinci duruşmasının ikinci oturumunda siyasetçilerin çevirmen olmadan Kürtçe savunma yaptıklarını belirten Gülağacı, “Burada çoğu kişi anlamadı, sanırım siz de Kürtçe bilmiyorsunuz, anlamadınız. Biz bir panik halini anlıyoruz çünkü burada siyaset yargılanıyor. 26 Nisan’da tutuk incelemesi yapmadınız. Siz burada ‘esas olan benim için bu insanların tutukluluğudur’ diyorsunuz. Bu nedenle de tutukluluk halinin devamına ilişkin kararı kopyala yapıştır bir şekilde gönderiyorsunuz. Herkesi ayrı ayrı değerlendirmek zorundasınız. Herkesin durumu özeldir. Zeynep Ölbeci’nin bu dosyaya nasıl eklendiği bilinmeden tutuklu” şeklinde konuştu.

‘KARŞIMIZDA YARGIÇ YOK’

HDP MYK üyesi Berfin Özgül Köse ve eski milletvekili Emine Beyza Üstün’ün avukatı Nuray Özdoğan, reddi hakim talebinde bulundu.

Yargılamanın bir tiyatroya dönüştüğünü ve mahkemenin buna ortak olmaması gerektiğini belirten Özdoğan, “Evrensel hukuk ilkelerinin uygulanmasını sağlamak üzere buradayız. Umudumuz da şudur ki, sizin de hukukçu kimliğinizle, evrensel hukuk değerlerini uygulamak üzere bir tavır sergilemeniz. Bizim karşımızda bir yargıç heyeti değil, verilen kararı uygulamaya gelen bir heyet var. Siyasilerle olan bağınızı keserek bir hukukçu gibi davranmanızı istiyoruz. Bunu yapmayacağınızı gördüğümüz için ‘çekilin’ diyoruz ya da ret taleplerimizin bir üst mahkeme tarafından değerlendirilmesini istiyoruz” dedi.

‘IŞİD’LİLERE DAİR EVRAK SAVCININ ODASINDAN ÇIKTI’

Bu davaların hepsinin ileride yargılama konusu olacağını belirten Özdoğan, duruşma tutanaklarının kendileri açısından bir delil olduğunu ifade etti. Özdoğan, kolektif ve torba yargılama usulüne son verilmesi gerektiğini belirterek, şunları söyledi: “Birileri bu yargılamayı başlatmış olabilir ama sizin görev ve sorumluluğunuz yargıç olarak davranmak. Faşist ülkelerin yargılama biçimlerini alarak ülkeyi bir yere taşıyamayız. Dosyada bulunan ve henüz erişimimiz olmayan evrak ve işlemlerin tamamı için itiraz haklarımız saklıdır. Evraklar UYAP’ta yok ‘odamda dolapta’ diyorsunuz. Ankara Katliamı yargılamasından 5 yıl sonra IŞİD’lilerin katliamın hazırlığını nasıl yaptıklarına dair evrak savcının odasından çıktı. Bir başka savcı koşarak tutanak tuttu, 5 yıl sonra sanıkların birçoğu hakkında karar verilmişti. 'Klasörler odamda' diyorsunuz, benim ulaşmadığım dosyalara müvekkilim nasıl ulaşsın da delilleri karartsın.”

Tutuklu yargılanan Bircan Yorulmaz’ın avukatı Atilla Bahçıvan, iddianamenin kendisinin bir talimat olduğunu belirtti. Bahçıvan, “Gençlerin dediği gibi ‘Sizin talimatla hareket ettiğinizden eminim ama ispat edemem’ Ama dahası iddianame de bunu söylüyor. İddia ortaya koyuyor ama ispat edemiyor. Ben bunun böyle olduğuna eminin, ispat etmek zorunda da değilim sen kararı ver diyor. Ortadaki iddianameyi tersinden düzünden okuyoruz bir illiyet bağı arıyoruz. Bilmediğimiz bir yanı mı var böyle deniliyor? Dolayısıyla iddianamedeki kurguya bakıyoruz. Memleket yargısında ‘kanınızla duş alacağım’ sözünü ifade özgürlüğü sayan bir yargı varken HDP’nin twittini şiddet çağrısı sayan bir yargılamayı anlamak zor” diye belirtti.

‘KİTLELER DEĞİL POLİS GAZA GELMİŞ’.

İddianamede polis müdahalesine ilişkin müştekilerin ifadelerini okuyan Bahçıvan, “Bu olaylarda kitleler değil belli ki polisler gaza gelmiş, gaza gelmekle kalmamış, her tarafı gaza boğmuş” dedi.

HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile tüm tutukluların avukatı Hadi Cin, duruşmaya Antalya’dan SEGBİS ile bağlandı. Tutukluluğa dair konuşan Cin, duruşma takviminin en yoğun olduğu dönem olduğunu belirterek, nezarethane odasından duruşmaya bağlandığını aktardı. Cin, mahkemenin çok acele ettiğini ifade ederek, “Acele işe şeytan karışır ama bu işe aceleyi katan da şeytanlardır. İtiraz süreleri dolmadan duruşma tarihleri verdiniz. Tutuk incelemesi ‘yapmayacağız’ dediniz. Resmi tatil, genel tatil her ne olursa olsun kesintisiz duruşmaların arasına bir gün dahi girerse bir sonraki oturumda tutukluluk incelemesi yapmak durumundasınız. Evet siz özel olarak atandınız davaya, makul bir duruşma takvimi belirleyin” diye belirtti.

İktidar sözcülerinin Kobanê davasının ilk duruşması günü yaptığı açıklamaları hatırlatan Cin, “Tüm kamu önünde size talimat verdiler. Bu suç önce size karşı işlendi. Siz dediniz ki biz kimseden korkmuyoruz eğer korkmuyorsanız bugün ara kararınızda size karşı işlenen bu suça dair suç duyurusunda bulunursunuz” dedi.

Cin’in Kobanê davası ile ilgili iktidarın açıklamalarını hatırlattığı mahkeme başkanı ise şunu söyledi: “Üzülerek söyleyeyim söylediklerinizin hiçbirini izlemedim, duymadım.”

‘SOYLU VE ALTUN SUÇ İŞLEDİLER’

Cin, şöyle devam etti: “ Memur Fahrettin (Fahrettin Altun) ile İçişleri Bakanı Soylu adil yargılamayı etkilemeye teşebbüsten suç işlediler, kamuoyu önünde size talimat verdiler. Bu suç önce size karşıdır. Siz korkmuyorsanız bu suça karşı suç duyurusunda bulunursunuz. Ben buradan size bildiriyorum. Görevimi yapıyorum. Tutuk incelemesi yapmıyorsunuz, karar veriyorsunuz. Hüküm veremezsiniz vereceğiniz her karar, ara karar demektir. Tutuk devam kararlarında AİHM kararlarına atıf yapıyorsunuz. Aleyhe yorumluyorsunuz. Bunu yapamazsınız. Tutuk devamını oluşturacak hiçbir şey yok.”

‘TALİMAT ALDINIZ’

HDP eski MYK üyesi Meryem Adıbelli’nin avukatı Mustafa Kemal Baran, iddianamenin çoğu tutukluya tebliğ edilmediğini belirtti. Baran, pandemi koşulları nedeniyle de iddianameye ve savunma materyallerine erişimin zor olduğunu belirterek, duruşma takviminin bu koşullar göz önünde bulunarak verilmesi gerektiğini vurguladı.

Tahliye talebinde bulunan Baran, şunları söyledi: “‘Talimat verildiğini ispatlayın’ dediniz. Hiç kimse böyle bir şey yapmaz. Kimse bir peçeteye yazarak bu talimatı size vermez. Aklımızla alay etmeyin. Biz talimat aldığınızı şuradan anlıyoruz; iddianamede olmayanları tensip zaptıyla delile dönüştürmeleriniz, AİHM kararının gereğini yapmamanız, reddi hakim sebepleri gereği bu talimatı aldığınızı görüyoruz. CMK’yi bize anlatıyorsunuz ama yargı birliği var, yargıya müdahale girişimi var. Bir savcı da mı suç duyurusunda bulunmaz. Bulunmamasının sebebi talimat aldığınızın sebebidir.”

AİHM KARARI

HDP’nin eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın avukatı Cahit Kırkazak, yargıya dönük müdahalenin olduğunu söyledi. Yargılamanın siyasi olduğunu ve AİHM Büyük Daire kararının da bunu kesinleştirdiğinin altını çizen Kırkazak, “Siz talimat mağduru musunuz, yoksa motivasyonunuz mu böyle bunu çok kestiremiyoruz. Yargı mensuplarının kendilerini kolluk yerine, devletin bekçileri yerine koyma gibi bir motivasyonu var. Kürtlere ya da politik tutsaklara özel bir yaklaşımınız olduğu için mi AİHM kararını uygulamıyorsunuz? Bunu yargılamanın sonunda göreceğiz. Bu dosyada gerçekler ortaya çıkacak. Gerçekleri ortaya çıkarmanın zeminini açın. Biz ne gizli tanıklar gördük ki gerçekte yoktular” dedi.

‘GERÇEKLERİ ORTAYA ÇIKARACAĞIZ’

Kırkazak, şöyle devam etti: “Dünden beri bu yargılama sürecine açıktan müdahale eden, devletin memuru Altun ve İçişleri Bakanı'nın yargıya müdahalesini kendi üzerinizden atarak CMK’yi gösteriyorsunuz. Gereken işlemleri sizlerin yapması gerekiyor. Dosyanın içinde olan delilleri kimler topluyor? Sedat Peker son dönemlerde ifşalarda bulunuyor. Sedat Peker gibi paramiliter güçler, Kobanê olaylarındaki paramiliter güçleri kimlerin devreye koyduğunu, neler olduğunu söyleyecek ama biz önceden bunu mahkeme salonunda ortaya çıkaracağız.”

‘TÜRKİYE’NİN TARİHİNİ OKUYUN’

AİHM kararının uygulanması ile birlikte tahliye talebinde bulunan Kırkazak, “Bu tür yargılamalar sadece ruhsuz kanun metinleriyle yapılacak yargılamalar değildir. Bu yargılamaları yapmak için Türkiye'nin en az son yüz yıllık demokratik değişiklikleri, siyasal alt yapıyı bilmek lazım. Türkiye'nin son 100 yıllık tarihsel ve siyasal gelişmelerini okuyup öyle devam edin ki kamuoyunun da vicdanı rahat etsin” dedi.

SEGBİS ile bağlanan HDP eski saymanı Zeki Çelik’in avukatı İffet Aktaş ve salonda hazır bulunan HDP eski milletvekili İbrahim Binici’nin avukatı Kemal Cihat Binici de tahliye talebinde bulundu.

KOBANE DAVASINDA NELER OLDU?

IŞİD’in Kobane saldırısına karşı Türkiye’de 6-8 Ekim 2014 tarihinde yapılan protesto gösterileri sırasında HDP Genel Merkezi’nin Twitter paylaşımları gerekçe gösterilerek, 9 Ekim 2014 tarihi ve devamında dönemin HDP Eş Genel Başkanları ve MYK üyeleri hakkında açılan birden fazla soruşturma Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 2 ana iddianamede birleştirildi. 19 Haziran 2018 yılında genişletilerek çok sayıda siyasetçi hakkında soruşturma başlatıldı ve 20 Eylül 2019’da Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ da daha önce aynı “suçtan” tutuklanmış olmalarına rağmen Kobane davası nedeniyle ikinci kez tutuklandı.

TUTUKLU SİYASETÇİLER

Ardından 24 Eylül 2020 tarihinde aralarında Sırrı Süreyya Önder, Ayla Akat Ata ve Emine Ayna’nın da bulunduğu dönemin MYK üyesi 20 siyasetçi gözaltına alındı ve 2 Ekim 2020’de Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan ve Gülfer Akkaya adli kontrolle serbest bırakılırken, diğer 17 siyasetçi tutuklandı. Eski HDP milletvekilleri Aysel Tuğluk, Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel hakkında da başka suçtan Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuklu olmalarına rağmen Kobane dosyası kapsamında tekrar tutuklama kararı verildi. Yine başka suçtan Kandıra Cezaevi’nde tutuklu olan Gülser Yıldırım’a bu dosya kapsamında ev hapsi şeklinde adli kontrol kararı verildi, HDP’li eski milletvekili İbrahim Binici ve partinin çeşitli kademelerinde görev alan siyasetçiler dosyaya sonradan eklenerek tutuklandı. Dosya kapsamında tutuklu yargılanan siyasetçi sayısı 28’e çıktı.

İDDİANAMEDE NELER YER ALDI?

6-8 Ekim’de gerçekleşen protestolardan 6 yıl 3 ay sonra 30 Aralık 2020 tarihinde düzenlenen 3 bin 530 sayfalık iddianame, 324 klasörden oluşan eklerle birlikte mahkemeye sunuldu. İddianame Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bir hafta içinde 7 Ocak 2021 tarihinde kabul edildi. İddianamede, 108 kişi için "devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma" ve 37 kez "insan öldürme" başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor. İddianamenin ilk 241 sayfasında yaşamını yitiren 37 kişinin isimleri, mağdur müşteki olarak ise aralarında Adalet Bakanlığı, AKP, CHP, Hür Dava Partisi, MHP, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, MİT, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli Savunma Bakanlığı’nın da bulunduğu 2 bin 676 isim yer aldı. İddianamede ayrıca 6-8 Ekim’de gerçekleştirilen eylemler ile tanık ve gizli tanık beyanları da eklendi.

AİHM KARARI

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire tarafından 22 Aralık 2020’de eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği “tahliye” kararında “Kobane için yapılan çağrılar şiddet çağrısı değil” yönünde karar verdi. Kararda, ayrıca “HDP Genel Merkezi tarafından yapılan çağrılarla meydana gelen olaylar arasında nedensellik bağı bulunmadığı, söz konusu çağrıların ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı” ifade edildi.

Fotoğraf: hdp.org.tr