Kocaeli'de Geri Alalım diyen gençlerden intihar vakalarına ilişkin açıklama: İntihar değil cinayet

Kocaeli'de Geri Alalım diyen gençler son günlerde yaşanan intihar vakaları ile ilgili basın açıklaması yaptı. 'İntihar değil cinayet' yazılı pankart taşıyan gençler "Yoksullaşmaya mahkum edilenler geçim derdinin çaresizliği içerisinde çareyi hayatlarına son vermekte buluyorlar" açıklamasında bulundu.

"AKP’nin milletvekili asgari ücret ile yumurta hesabı yaparken konu faturalara gelince pişkince sırıtarak onları geçerek diyerek halkın geçim derdi ile alay edebiliyor" denilen açıklamanın tamamı şu şekilde:

Emeği ile geçinen, işçi kenti olarak bilinen Kocaeli de son 33 günde 9 kişi hayatına son verdi. Bunun yanı sıra 6 Kasım günü Fatih’te 4 kardeşin, 9 Kasım’da Antalya’da bir ailenin geçim sıkıntısıyla intihar etmesinin ardından Antep’te bir öğretmen mobbing sebebiyle, Bakırköy’de bir aile ve Diyarbakır’da bir öğretmende yine borç yükü yüzünden hayatına son verdi. Son dönem artan intihar olaylarında kentimizde bu olayların daha fazla yaşanması ise dikkat çekici bir hal almaktadır. Bu şartlar altında yoksullaşmaya mahkum edilenler geçim derdinin çaresizliği içerisinde çareyi hayatlarına son vermekte buluyorlar.

Tüm bunlar yaşanırken saray rejimi, yapılan açıklamalarla aklımızla ve yüz yüze kaldığımız acıyla dalga geçercesine her şeyin yolunda olduğunu anlatıyor. AKP’nin milletvekili asgari ücret ile yumurta hesabı yaparken konu faturalara gelince pişkince sırıtarak onları geçerek diyerek halkın geçim derdi ile alay edebiliyor. Doğrudan Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı olan TUİK verilerine göre Türkiye’de 4,6 milyon işsiz var, genç işsizlik oranı ise yüzde 27,1 kendi verilerine bile görmezden gelenler ‘ekonomimiz aleyhinde algı yaratmaya çalışanlar var’ diyebiliyorlar. Ancak ödediğimiz faturadan, her gün soframıza aldığımız ekmeğe kadar hayatlarımız bize en yakıcı şekilde gerçekleri gösteriyor. Emekçi halkın “geçinemiyoruz” isyanını ve intihara sürükleyen ekonomik çıkmazı örtbas etmeye çalışan havuz medyası ise tüm bunların sebebini “psikolojik rahatsızlık”larda, yaşantılarımızda ve hatta raflarımızdaki kitaplarımızda arıyor.

Bir yanda lüksten ve itibardan vazgeçemeyerek akıl almaz harcamalara kaynak yaratabilen AKP iktidarı halkın alım gücünü günden güne eriten ekonomik krizin üzerinden atlayarak görmezden geliyor. Devletten ve belediyelerden en çok usulsüz ihaleler ile ceplerini dolduran yandaş şirketlerin vergi borçları tek kalemde sıfırlanırken emekçi halktan milli çıkarlar gözeterek zamlara karşı fedakârlık bekleyip boyun eğmesi isteniyor.

Sırtımıza yüklenen zamlar ve vergilerle krizin yarattığı bütçe açığı emekçi halkın cebindeki üç kuruşla kapatılmaya çalışıyor. Şimdi soruyoruz, okulumuzda yemekhanelerimize yapılan, elektrikten doğalgaza “fiyat güncellemesi” adı altında yapılan zamlar nereye gidiyor, madem kriz var Diyanete ve tarikatlara katlanarak arttırılan bütçenin, saraya ve yandaşlarına bonkörce yapılan harcamaların kaynağı nereden geliyor? Tüm bu soruların cevabını ve halkı umutsuzluğu sürükleyen ekonomik krizin muhatabını bizler çok iyi biliyoruz.

İnsanlarımızı öldüren, “Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok” diyerek bizi geleceksizlikle, güvencesizlikle baş başa bırakanlardır. Yaşanan intiharlar, 17 yıllık iktidarları süresince halk işsizlik ve yoksullukla boğuşurken kendi ceplerini halktan aldıklarıyla dolduran saray rejimi ve yandaşlarının eliyle işlenen cinayetler dizinidir. Krizin sorumlusu halk değil, krizi yaratanların kendisidir. Ancak ceplerini bizden aldıklarıyla dolduranlar da bilmelidirler ki bu acımasız sömürü düzeni böyle gitmeyecek!

Kendilerine her türlü zenginliği hak görüp halkın yoksulluğa mahkûm bırakıldığı bu günlerden çıkışı birlikte yaratabiliriz. Yoksulluk kader değil, AKP iktidarının ülkeyi krize sürükleyen ekonomi politikalarını bir sonucudur. Bu yozlaşmış, karanlık düzeni örgütlü gücümüzle değiştirelim. Eşit, özgür, insanca yaşanılabilir bir ülkeyi kendi ellerimizle kurabiliriz.