Köksüzlüğün izinde isyan: Alice Merton

Burak Abatay @abatayburak burakabatay@birgun.net

Alice Merton, bir süredir başta Avrupa olmak üzere birçok yerde adından fazlasıyla söz ettirmiş genç bir müzisyen. Geçtiğimiz sene yayımladığı ‘No Roots’ adlı EP’siyle listeleri tepetaklak eden Merton, peşi sıra yayımladığı teklilerle de listelerdeki yerini korudu. Almanya’da doğan, sonra Kanada’ya yerleşen, sonrasında da İngiltere’de yaşayan Merton’la keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

► ‘No Roots’ adlı şarkınızda “köklerim yok benim” diyorsunuz. Bu sizin “çok uluslu” yapınızdan mı kaynaklanıyor?
Bu benim çok fazla yer değiştirmiş olmamdan kaynaklanan bir mesele. Küçüklüğümden beri insanlardan sürekli “nerelisin” sorusunu alıyorum. Ben de onlara “uzun olan hikayeyi mi istersiniz, yoksa kısa olanı mı” diye soruyorum. Böyle olunca da aslında köklerim olmaması fikri ortaya çıktı. Çünkü herhangi bir yere ya da ulusa bağlı hissetmiyorum kendimi. Sanki her yerdenmişim gibi

► Aynı şarkıda yine çingene gibi olma meselesinden söz ediyorsunuz. Bundan kastınız ne peki?
Benim aklımda her zaman bir Disney karakteri gibi sürekli oradan oraya taşınan çingene imgesi vardır. Oldukça özgür olmak, bir yerlere bağlı olmamak gibi. Ve bu tam benim hissettiğim şey. Farklı insanlarla farklı yerlerde olmak.

Şarkı sözlerinde oldukça dürüstüm
► Ayrıca yeni şarkınız “Lash Out” çıktı. Bu şarkıda da “isyan başlatabilecek sözlerim var” diyorsunuz. Şarkı sözleriniz günümüz pop şarkılarından oldukça ileride.

Şarkı sözlerimde oldukça dürüst olduğumu düşünüyorum. Şarkılarımda fikirlerimi söylemekten asla çekinmiyorum. Hatta şarkı sözlerimde sert olmayı da seviyorum. Aklımda ne varsa onu söylüyorum. Birçok şeye isyan etmek istedim. Özellikle de “Lash Out” şarkımda bunu görebilirsiniz. Müzik endüstrisi benim için üzücüydü çünkü kimse şarkılarımı kaydetmek ve imzalamak istememişti. Bu benim için zor bir durumdu. Hal bu iken isyan kaçınılmaz.

► Şarkılarınızda kaos ya da şiddet yok. Ama bir çeşit isyan bu değil mi?
Evet kesinlikle. Her zaman radyoda duyamayacağınız cinsten sözler olduğunu düşünüyorum. Bu benim karakterimle alakalı. Başkaları için yapmıyorum. Sadece kendi işimi yapıyorum ve insanların beğenmesini umuyorum.

koksuzlugun-izinde-isyan-alice-merton-510796-1.

► Neye karşı isyan bu?
Bu aslında herkesin gittiği yoldan gitmemek gibi. Akan suya kapılıp yüzmemek gibi. İşini başka türlü yapabilmek için yollar bulmak. Çünkü sanatçılar genelde kariyerleri hakkında düşünür ancak ben yaptığım müziği bunun için değiştirmek istemedim. Genelde hep derler ya “şu yoldan gitmelisin” diye. Ben yalnızca kendi sevdiğim müziği yapmak ve kendi yolumdan gitmek istiyorum.

Müziğimi asla pop olarak tanımlamam
► Müziğinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Yalnızca Pop müzik mi yaptığınız?

Asla Pop olarak tanımlamadım. Popüler olursa ‘pop’ oluyor. Benim için bir tür Rock müziği karışımı. Şarkılarımın içinde pek çok ritim var. Sözlerin de ritmini dinlerseniz, muhakkak iyi ritimler duyacaksınızdır. Bütün bu bileşenleri, sözü ve sözün ritmini müzikle bir araya getirmekten çok hoşlanıyorum. Başka iyi bir tanım kesinlikle alternatif. Müzik yapmanın alternatif bir yolu bu.

► İlk şarkınız ‘No Roots’un promosyon sürecini merak ediyorum. Nasıl bir strateji belirlediniz?
Çok basitti. Kendiliğinden yürüdü. Bloglarda ve sosyal medyada büyüdü her şey. Neler olup bittiğini de uzaktan izledim ben. Önce Spotify’da liste tepelerini tırmanmaya başladı. Sonrasında da organik bir biçimde insanlar arasında kulaktan kulağa yayıldı. Çok fazla paramız da yoktu zaten.

► Almanya’dan geliyorsunuz ama ABD’de de, Kanada’da da, İngiltere’de de yaşadınız. Oralardaki insanları ve müziklerini mukayese ediyor musunuz hiç? Bir farklılık var mı?
Bir farklılık olması gerektiğini düşünmüyorum. Müzik küresel bir şey en nihayetinde. Kimlerden etkilendiğinize ve ne tür bir müzik yaptığınıza bağlı her şey... Ama bana bir süre Almanya için müzik yaptığında bunun uluslararası bir başarı getiremeyeceğini söyleyenler vardı. Biz bunun yanlış olduğunu ispatladık. Ve gerçekten de bir ülkeyi işaret edip ‘orada uluslararası müzik yapamazsın’ demek çok ama çok saçma. Hangi ülkede bulunduğunuzla ilgili bir şey değil bu. Herhangi bir ülkeden harika müzikler yapabilirsiniz.

► Çok az sayıda şarkıyla çok genç yaşta büyük bir başarı elde ettiniz. İnsanlar sizden gelecekte müziğinize dair başka beklentilere girebilir mi?
İnsanlar ne bekliyor bilmiyorum ama bunun da böyle olacağını sanmıyorum açıkçası. İstediğim gibi müzik yapmak istiyorum. Burak, bu bir terapi gibi benim için. Müzik yapıyorum ve insanlar da bunu beğeniyor. O zaman bu olağanüstü güzel bir şey oluyor! İnsanların beklentisine göre müzik yaparsam kendime yalan söylemiş olurum. Ama şuna da eminim, müziğimi değiştirir, Pop gibi söylersem şu ankinden çok daha fazla satacaktır. Ama ben kendim gibi müzik yapmak istiyorum. Eğer biraz şanslıysam da insanlar bu müziği beğenecektir. Beğenmezlerse de asla tarzımı değiştiremem. Kendim değiştirmek istersem değiştiririm. Bu değişim de kişisel bir şey olur; sektörel bir şey değil.

Farklı tarzlara açığım
► Kozmopolit kültürler sizi ne doğrultuda etkiledi?

Farklı tarzlara, farklı müzisyenlere ve müziğe daha açık hâle geldim. Farklı ülkelerde farklı müzik türlerini dinledim. bu yüzden müziğe bakış açım epeyce değişti. Klasik müziği de böylelikle sevmeye başladım. Ve böyle bir temele sahip olduğum için çok mutluyum.

► Evet, müzik kariyerinize de piyanoyla başladınız. Çok etkileyen kimseler oldu mu sizi bu alanda?
Bir kişi sayamam. Çok fazla idolüm vardı. Ama bunları söylemeyi sevmiyorum. Birini söylemem gerekirse de bu muhtemelen babam olur.

► Türkiye’deki sevenlerinize özel bir mesajınız var mı?
Dürüst olmalıyım, müziğime ilgi duydukları için minnettarım. Eğer onlar olmasaydı bu akşam burada olamazdım. Çok fazla mesaj alıyorum onlardan. Büyük kısmını Türkçe göndermelerinden dolayı anlamıyorum. Umarım güzel şeyler yazmışlardır. (Gülüyor) İngilizce olanlarsa beni Türkiye’ye davet eden mesajlardı. Tüm bunlar çok güzeldi. Yeniden ve yeniden onlara teşekkür etmek istiyorum.