Uzaktan eğitimde geçen 1,5 yılın ardından okula dönen gençler komadan çıkmış gibi olduklarını söylüyor. Birçok öğrenci bu dönemde aşırı kaygılandıklarını ve okula döndüklerinde zorlandıklarını ifade ediyor.

‘Komadan uyandık’

Kardelen TATAR SİNECAN

Covid-19 döneminde okulundan uzakta kalan gençler salgının getirdiği eşitsizliklerle mücadele etmeye devam ediyor. Neredeyse 1,5 yıl okul yüzü göremeyen gençlerin yaşadıklarını Eğitim Reformu Girişimi (ERG) derledi. ERG Araştırmacısı Umay Aktaş Salman’ın hazırladığı çalışmaya katılan gençler kendilerini komadan uyanmış gibi hissediyor.

Şu anda 11’inci sınıfta olan E.B., pandemi başladığında 9’uncu sınıfta olduğunu söylüyor. E.B. şunları aktarıyor: “Okula döndüğümde kendimi komadan uyanmış gibi hissettim. İlk ders edebiyattı. Pat diye derse girdi öğretmen. Hâlâ üzerimde pandemiden kalma izler var. O kadar uzun süre kapalı kaldık ki, ‘salgın bitince nasıl çıkacağım insanların içine’ diye düşünüyordum. Bedenime güvenmeyen bir insanım. Senenin başlarında sabahları okula giderken kalabalık olmayan sokaklardan gidiyordum. İnsanlar beni görsün istemiyordum. Alıştım ama sonra. Son iki yılda boş verdim pek çok şeyi, dersleri de. Sonra bazı anlarda, geleceğimi düşündüğümde, ‘derslerden de çok geri kaldım, ne yapacağım’ diye kaygılandım. Her duyguyu yaşadım.”

DERSİ TAKİP EDEMİYORUM

Başka 11’inci sınıf öğrencisi S.N.İ. ise pandemiden nasıl etkilendiğini, neler hissettiğini şöyle anlatıyor: “Ailemle daha fazla yakınlaştık. ‘Nasıl olacak böyle uzaktan eğitimle? Ben ileride nasıl bir üniversite kazanacağım? Hayat hep böyle garipleşecek mi?’ gibi sorular kafamdaydı. Uyuyamıyordum, nefesim kesiliyordu. Okula dönünce de, bir anda çok aç bir köpeği yemeğin üstüne salmışlar gibi hissettim. Odaklanamıyorum okula, yaşayamadıklarımı yaşamak istiyorum. Okula döndüğümüzde dersler başladı. Nasılsınız, neler yaşadınız?’ diyen o kadar azdı ki… 20. dakikadan sonra dersi takip edemiyorum hâlâ. Uzaktan eğitimde dersteyken elinde cep telefonum da olurdu. Telefonumu çok arıyorum oyalanmak için. Pek çok derste ‘10’uncu sınıfta görmüştünüz’ diyorlar hocalarımız ama hiçbirimiz hatırlamıyoruz. Eksiklerimiz de çok.

İlkokula Suriye’de başlayan 9’uncu sınıf öğrencisi E.S. ise okulu özlemediğini şöyle ifade ediyor: Annemin telefonundan 12 ve 10 yaşındaki kardeşlerimle ara ara, sırayla uzaktan eğitime bağlanmaya çalıştık. Okulu özlemedim. Arkadaşlarım beni oyuna almıyordu. Benimle oynamak istemiyorlardı. Liseye başlayınca kaygılandım. İlkokulda Türkçeyi öğrendiğim için, anlatabiliyor muyum, anlaşılıyor mu diye utanıyorum.

DEVAMSIZLIK ARTTI

Adana’da yaşayan 12. sınıf öğrencisi İ.A. ise okulu değil arkadaşlarını özlediğini anlatıyor. Okulun ilgi alanlarından ve yeteneklerinden uzakta olduğunu, herkese zorla aynı şeyi dayattığını söylüyor: “Eğitim sisteminde herkese, istemediklerini zorla öğretmeye çalışıyorlar. Keşke herkes ilgi alanına göre yönlendirilse... İnsan severek öğrendiği konuda başarılı olabilir. Uzaktan eğitimden ve seyreltilmiş yüz yüze eğitimden sonra 5 gün okul, 40 dakika ders çok fazla geldi. Bu yıl herkeste devamsızlık bir alışkanlık hâline geldi ve arttı zaten; özellikle ilk başlarda. 12 yıldır öğrenciyim, ‘Ders dışında aktiviteler yapalım’ gibi şeyler neredeyse hiç görmedim. Keşke olsa, isterdim. Salgından önce de hep bu mantıktaydı. Sınav var. Öğrenciler de makine. O sınavı kazanacaksın. O kadar!”

YAZMAYI UNUTTUM

İşçi bir baba ve ev hanımı bir annenin 14 yaşındaki 8’inci sınıf öğrencisi Y.Ö. ise şöyle konuşuyor: "Uzaktan eğitimden ‘6 ve 7’inci sınıfta neler öğrendin, ne anladın derslerden?’ derseniz ‘Hiçbir şey’ derim. Çok bunaldım. Bunaldıkça aileme yansıttım. Aramız bozuldu. Ergenliğimin karantinada geçmesi kadar berbat bir şey olamaz. Bu eğitim yılının başında arkadaşlarımı özlememe rağmen okula alışamadım. Sohbet edebilir hâle gelmemiz zaman aldı. Derslere yoğunlaşamadım. Uzaktan eğitim boyunca hiç deftere not almadım. Yazı yazmayı unutmuşum. Arkadaşlarım da aynı şekildeydi. Hiçbir şey kaldığı yerden devam etmedi, her şey çok değişti.”

Salgın başladığında lise son sınıfta olan E.N.S ise mezuniyetini yaşayamayanlardan. İtalya’da tıp okuma planlarını iptal etmek zorunda kaldığını belirten E.N.S.’nin anlatımları ise şöyle: “İtalya’da da vakalar çok yoğun olduğu için ailem panik oldu. İtalya’ya gidemeyeceğim belli oldu. Türkiye’de kalacağımı anladığım zaman üniversite sınavına çalışmam lazımdı ama o motivasyonu bulamıyordum. Dışarı çıkamıyorsun; akademik stres, psikolojik stres var. Bazı şeyleri kontrol edemeyeceğimizi ve bunun da bir sorun olmadığını anladığımda rahatladım. Okulda zamanla yarışıyorduk sanki, bazen de yargılayıcı bir ortam oluyordu. Salgın başlayınca zaman yavaşladı sanki. Zamanı değiştiremem, her şeyi kontrol edemem, ‘Bu durumdan maksimum ne fayda çıkarabilirim’e baktım. Kendime daha çok vakit ayırdım, kendimle yüzleştim. Kendime iyi bakmaya, spor yapmaya başladım. Doğaya yöneldim. Özgüvenim yükseldi. Bahçeşehir Üniversitesi’nde burslu olarak yazılım mühendisliği ve moleküler biyoloji ve genetik okuyorum. İlk yılım kampüsten uzakta, tamamen online geçti. İkinci yılımdayım, yüz yüze eğitime alışmak zor oldu. Ama alıştık. Bu zamanın kayıp olduğunu düşünmüyorum. Salgının öğrettiği şeyler oldu. Garip bir deneyimdi ama atlattık.”