KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır: Koronavirüsten sonra adaletsizlik daha çok sertleşecek
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, koronavirüs ile birlikte başlayan krizde insanların yaşadığı maddi mağduriyetlerin artacağını söyledi
T24 yazarı Murat Sabuncu'ya gündemi değerlendiren KONDA Araştırma Şirketi Genel Müdürü Bekir Ağırdır, yeni tip koronavirüs ile birlikte başlayan krizde insanların yaşadığı maddi mağduriyetlerin büyük kısmının küresel salgının bitmesinin ardından da devam edeceğini söyledi.
Toplumun psikolojik bir travma ile karşı karşıya olduğunu söyleyen Ağırdır, "Hepimiz hissediyoruz ve biliyoruz ki yüzlerce iş yeri kapanırken işini kaybeden veya geçici olarak kapandığını sanan insanlar var. Geçmişin, geleceğin ve bugünün kaygılarını aynı anda yaşıyoruz. Bu bireyler için de aileler için de oldukça travmatik bir durum" dedi.
Küresel salgın nedeniyle yaşanan krizle birlikte başlayan sosyal devlet ile ilgili tartışmaların Türkiye'de de yaşanacağını söyleyen Ağırdır, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhuriyet gazetesine yazdığı makaleyi de hatırlatarak, "Bu sürecin yeni bir yenilenme hamlesine dönüşüp dönüşmeyeceği aktörlerin ne yapacağına bağlı. Kemal Bey, şimdiden temel bazı tartışma noktalarında pozisyon beyan etmiş oluyor. Bunun da önemli bir adım olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.
KILIÇDAROĞLU NE DEMİŞTİ?
Meclis'in acilen çözülmesi gerek sorunları bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, TBMM'nin 100. yılında kendilerine önemli görevler düştüğünü söylemişti. Sorunları kaynağı olarak TBMM'yi etkisiz hala getiren darbeciler ve darbe yasalarına işaret eden Kılıçdaroğlu, 16 maddelik çağrıda bulunmuştu:
1- Tüm toplumsal, siyasal ve kültürel kesimlerin katılımıyla, yeni bir demokratik anayasa yapmalıyız. Bu anayasanın temeli, kuvvetler ayrılığı” ilkesine dayanmalı, demokrasilerde olması gereken denge/ denetim esası sağlanmalıdır.
2- Yeni anayasanın omurgası “Cumhuriyetin demokrasiyle taçlandırılması” olarak nitelendirdiğimiz yeni ve güçlü bir demokratik parlamenter sistem olmalıdır. Unutulmamalıdır ki demokrasiyle taçlandırılmış cumhuriyetimizde, fikir, düşünce ve inanç özgürlüğü ile medya ve sendikalaşma dahil örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engeller de kaldırılmış olacaktır.
3- Kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve hukuk devletinin en önemli ayaklarından biri olan yargı kurumunun bağımsızlığı, kesin olarak sağlanmalıdır. Adalete erişim hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
4- Kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir diğer önemli ayağı da yasamadır. TBMM'de milli iradenin en geniş haliyle temsil edilmesini sağlayacak yeni bir seçim sistemi yaşama geçirilmelidir. Ayrıca, siyasetçi ile vatandaş arasındaki güveni güçlendirmek için bir “Siyasi Ahlak Kanunu” çıkarılmalıdır.
5- Kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir diğer önemli ayağı da yürütmedir. Yürütme, tüm icraatıyla mutlak denetime ve hesap verebilirliğe açık olmalıdır. TBMM adına görev yapan Sayıştay, tüm kamu kurum ve kuruluşlarını denetlemelidir. TBMM'de kurulacak Kesin Hesap Komisyonu'nun başkanlığı da muhalefet partilerine verilmelidir.
6- Yerel yönetimler, rant ilişkilerini düzenleyici kurumlar olmaktan çıkarılmalı, refah devletinin asli unsurları haline getirilmelidir. İyi tanımlanmış bir iş birliği ve iş bölümü çerçevesinde yerel yönetimlerin işlevleri arttırılmalıdır.
7- Kamu istihdamında nepotizmden uzak, liyakate dayalı, bir personel politikasına ivedilikle geçilmelidir.
8- Liyakate dayalı istihdam politikaları kapsamında özellikle eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve güvenlikte “sıfır” istihdam açığı hedeflenmelidir. Çocuklarımızın geleceği, vatandaşlarımızın sağlığı, engellilerimizin ve yaşlılarımızın bakımı, ülkemizin iç ve dış güvenliği tartışmasız milli bir anlayışla oluşturulmadır.
9- Vatandaşlarımıza asgari bir gelir güvencesi sağlanmalı, bu bağlamda “Aile Yardımları Sigortası Kanunu” ivedilikle çıkarılmalıdır.
10- Demokratik standartlarda, adaletli ve denetime açık bir Kamu İhale Sistemi'ne geçilmelidir.
11- Vergi politikası, üretimi ve istihdamı özendirecek şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Ücretliler üzerindeki vergi yükü makul düzeylere çekilmelidir.
12- TÜİK verilerine göre her üç çalışandan biri kayıt dışıdır. Kayıt dışı istihdamla toplumsal destek sağlanarak mücadele edilmelidir. Bu mücadelede en etkili yolun sendikalaşma olduğu artık öğrenilmelidir.
13- Türkiye, yeni bir planlama anlayışı çerçevesinde, katma değeri yüksek ürün üretme hedefine kilitlenmelidir. Bu ilke bağlamında tüm üretim politikaları, diğer üretim biçimleriyle birlikte tümüyle ekolojik olmalıdır.
14- Sağlık hizmetlerine ön koşulsuz erişim bir haktır ve ücretsiz olmalıdır. Koruyucu ve temel sağlık hizmetleri bu doğrultuda planlanmalıdır.
15- Planlamada tarım, temel stratejik sektörlerden biri olarak ele alınmalıdır. Bu bağlamda, gıdaya sağlıklı koşullarla erişim hakkına ilişkin yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
16- Eğitim, Türkiye'nin kalkınma stratejisinin en önemli, en temel parçası olarak yeniden ve paydaşlarıyla birlikte planlanmalıdır. Eğitim politikalarının tek hedefi “fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür” nesiller yetiştirmek olmalıdır. Üniversitelerimizde, her türlü fikir, düşünce özgürce tartışılmalı, her türlü bilimsel çalışma özgürce yürütülmelidir.