Konut politikası serbest piyasaya bırakılmamalı
Fotoğraf: Depo Photos

Havva GÜMÜŞKAYA

Yaşanan kriz, ‘nasıl bir konut politikası’ sorusunu da gündeme getiriyor. Halkın güvenli ve ucuz konuta erişiminin sağlanması için konut piyasasında yapılacak düzenlemeler gelecek için hayati öneme sahip.

Konut krizine arz ve talep yönünden ayrı ayrı bakılması gerektiğini belirten TMMOB’ye bağlı Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı Gencay Serter, son dönemde yüksek gelir grubuna yönelik konut üretimin ağırlık kazandığını söylüyor. Serter bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Yaşanan yüksek enflasyon hammadde fiyatlarında da ciddi bir artış yarattı. Bu konut üretim maliyetlerini ciddi oranda yükseltti. Bu finansmanı sağlayacak firma sayıları azaldı. Yüksek maliyetler toplumun sadece belirli kesimleri tarafından karşılanabilir hale geldi. Bu da doğal sonuç olarak sadece yüksek gelir grubuna yönelik üretimin konut piyasasında hâkim hale gelmesi ile sonuçlandı.”

Konut meselesinin barınma hakkı ile ilgili olduğunu vurgulayan Serter, krizi çözmek için konuta bakışın önemli olduğunu kaydediyor. “Konutu salt bir mal, ürün olarak ele aldığınız takdirde piyasanın mantığı içerisinde bu malın üretimini artırdığınız zaman krizin çözülebileceğini varsayabilirsiniz” diyen Serter, serbest piyasanın sadece kârını ve sermaye birikimi artırmak için hareket ettiğine, toplumun geniş kesimlerinin ihtiyacının karşılanıp karşılanmadığı ile ilgilenmediğine dikkat çekiyor.

Gencay Serter, Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı

BARINMA HAK

Serter, barınmanın bir hak ve konutun da bu hakkı sağlayacak bir ürün olarak ele alındığında, konutun tüm kesimleri için zorunlu bir ihtiyaç haline geldiğini belirtiyor.

“Böyle bir kurgu da serbest piyasa mantığı içerisinde değil, kamunun hakim aktör olduğu kurgu içerisinde sağlanabilir. Dolayısıyla konutun ne kadar üretildiğinden öte kimler için üretildiği esas önemli konu haline gelir” diyen Serter, yoksul yurttaşların barınma ihtiyacını karşılayacak konut hamlelerinin kamu idareleri tarafından, kâr amacı gütmeden ele alınarak çözülmesi gerektiğini belirtiyor.

Bu noktada konut ihtiyacının sadece özel mülkiyet artırarak çözülemeyeceğini kaydeden Serter, kamu idarelerinin kiralık sosyal konutlar, lojmanlar eliyle de bu sektörde ortaya çıkan ihtiyacı karşılayabileceğine vurgu yaptı.

Dünyada pek çok örneği olan sosyal konut uygulamasının Türkiye’de olmadığını hatırlatan Serter, şu örnekleri veriyor:

“Hollanda da kar amacı gütmeyen kurum ve kuruluşlar tarafından sunulan kiralık sosyal konutların toplam konut stoku içerisindeki payı yüzde 33, toplam kiralık konut stoku içerisindeki payı yüzde 75; Avusturya`da toplam konut stoku içindeki payı yüzde 22, kiralık konut stoku içindeki payı yüzde 56 oranında olduğu için nitelikli koşullarda barınma hakkı sağlanabiliyor.”

Kamunun böyle bir konut stoku olmadığını belirten Serter, “Ülkemizde kamunun böyle bir stoku olmadığı için serbest piyasa koşulları içerisinde kriz derinleşmekte ev sahipliliği oranı sürekli düşerken denetimsiz, kira artış oranları yaşanmaktadır” ifadelerini kullanıyor.

Konutun krizinin çözümü için öncelikle konutun bir maldan öte, hak olarak tanımlanması gerektiğini savunan Serter, şöyle konuştu: “Bu hakka erişim noktasında da merkezi ve yerel idareler alt ve orta gelir grubunu önceleyerek kiralık sosyal konutlar, lojmanlar üretmeliler. Tekrardan ısrarla altını çizmek isterim ki mülkiyet transferi ile bu düşünülmemeli. Kamu elinde ciddi oranda konut stokunu tutmalı ve manipüle edilen piyasayı hak temelinde denetleyip müdahale edebilmeli. Ancak şu anda ne merkezi idarenin ne de yerel idarelerin bu yönde bir araçları yok daha kötüsü böyle bir sosyal bakışları da yok.”