İlk albümü Tuz ile dinleyiciyle buluşan müzik grubu Seyyah’ın üyeleri albümün hikâyesini aynı adı taşıyan Tuz şarkısındaki “Korkmaz göçeriz bilinmeze, nefes dolu bir küçük tekneyle” sözleriyle özetliyor.

Korkmaz göçeriz bilinmeze

Umut SERDAROĞLU

Avrupa’da gerçekleştirdiği konserlerle belirli bir hayran kitlesine kavuşan Seyyah, ülkemizde de adından sıkça söz ettirecek gibi. Türkçe’nin yanı sıra Yunanca, Ermenice, Boşnakça, Makedonca ve Kürtçe eserleri repertuvarında barındıran; Balkanlar, Anadolu ve komşu coğrafyalarının geleneksel ezgilerine yeni ve dinamik bir yorum getiren Seyyah’ın vokalistliğini Ceren Kaçar üstleniyor. Ayrıca grup, klarnette Mehmet Ali Orman, kemanda Gabriel Meidinger, akordeonda Sercan Pamuk, kontrabasta Oğuz Alp Erdoğmuş, perküsyonda Kerem Can Aslan, üflemeli ve telli geleneksel çalgılarda Ozan Demir’den oluşuyor. Avrupa ayağında ise Toby Khun çello ve Jonas Pour Mozaffar bulgar tamburası ile Seyyah’a eşlik ediyor. Tuz ismiyle müzikseverlerin beğenisine sundukları ilk albümlerinin heyecanını yaşayan grupla hem Seyyah’ın hikâyesini hem de genç müzisyenlerin ülkede karşılaştıkları zorlukları konuştuk.

Öncelikle Seyyah’ın hikâyesinden bahseder misiniz?

Gabriel Meidinger: Seyyah 2017’de Ozan ve Ceren’in Strazburg’a taşınmasıyla kuruldu. Fransa’da büyük ilgiyle karşılandı, pek çok festivale davet edildi. 2019 yılından beri de İstanbul sahnesinde.

Ceren Kaçar: Seyyah, odağına yolculuğun kendisini yerleştirmiş müzisyenlerin, kolektif olarak yürüttüğü bir gemi. Çeşitli kültürlerden gelen müzisyenlerle 5 senede biriken benzersiz bir repertuvar inşa ettik. Şimdi büyük bir heyecanla biriktirdiklerimizi dinleyicimizle paylaşıyoruz.

Yaptığınız müzikte göç temasıyla beraber politik bir tepki, ayrımcılığa karşı bir duruş da hissediliyor…

Ozan Demir: Evet, hikâyemiz göç ile başladı. Tanımadığımız bir ülkede müziğimizle var olmaya çalıştık. İstanbul’a geri döndüğümüzde bu sefer de Gabriel bir göçmen olarak aramızdaydı. Gruptaki her müzisyenin ailesinde bir göç hikâyesi var. Şimdi kendi neslimiz de aynı eşikte. Bu eşikteki karşılaşmaların zenginleştirici yanlarını birlikte keşfediyoruz.

Gabriel Meidinger: Aynı zamanda yaptığımız müzikle ırkçılığa, faşizme karşı da bir savaş veriyoruz. Örneğin Nazi Almanya’sında halk müziği milliyetçiliği, popülizmi yaymak için kullanılıyordu. Bizce halk müziği herkesindir. Eserlerin çoğunlukla anonim olması aidiyet fikrini ve sınırları yok ediyor. Herkesin mirası. Hepimiz buna gönülden inanıyoruz ve yaptığımız müzikle bu fikri daha görünür kılmaya çalışıyoruz.

Fransa, Danimarka, Almanya gibi birçok farklı ülkede sahne alıyorsunuz. Farklı bir ülkede çalmak nasıl bir duygu? Türkiye’yle ne gibi farklar var?

Ozan Demir: Aslında turnelere çıktığımızda bir burukluk yaşıyoruz. Türkiye’ye kıyasla Avrupa’da konser salonlarında daha iyi ekipmanlar var, aranjelerimizi seyirciye dilediğimiz gibi duyurabiliyoruz. Devlet tarafından müzisyenlere ve endüstrinin diğer aktörlerine büyük destekler sağlanıyor. O yüzden halk için sanat daha ulaşılır, sanatçılar için ise üretmek daha az riskli. Öte yandan Türkiye’de gece 12 yasağı ve ekonomik krizin getirdiği sorunlarla boğuşan mekanlar ayakta duramıyor ve sahnelerine biletlerinin yok satacağından emin oldukları popüler müzik gruplarını almak istiyorlar. Bu da bizim gibi alternatif üreticilerin dinleyiciyle buluşmasını zorlaştırıyor.

Son olarak Arttogether etiketiyle ilk albümünüz çıktı. Süreç nasıl ilerledi biraz bahseder misiniz?

Ceren Kaçar: Albümü ve klipleri Kanal İstanbul’u yapmaya çalıştıkları bölge olan Arnavutköy’ün Boyalık Köyü’nde ürettik. Ozan ve Toby bu sürecin prodüktörlüğünü üstlendi, Stephan klipleri çekti, Hande illüstrasyonları yaptı. Eserlerin bir kısmı beste, bazıları ise halk ezgilerinin bizim tarafımızdan yorumlanmış halleri. Albüm bizim için ancak Tuz şarkısındaki “korkmaz göçeriz bilinmeze, nefes dolu bir küçük tekneyle” cümleleriyle özetlenebiliyor. Bu cümlelerde iki kara parçası arasında kendi nefesleriyle şişirdikleri botlara sığınan mültecilerin yaşamla ölüm arasındaki mücadeleleri de, denizin dibinden günışığına baktığımızda bizi yüzeye iten gücün kendi nefesimizden başka bir şey olmayışı da saklı. Her yola önce kendinden çıkılıyor, ilk albümümüzün ilhamı da kendimizden düştüğümüz yollar ve kesişimlerimiz oldu. İlk albümümüz Tuz, 6 Mayıs itibariyle tüm dijital platformlarda olacak. Dinleyiciyle buluşmasını sabırsızlıkla bekliyoruz.