Covid-19 krizi şüphesiz hepimizi etkiliyor. Hastalığın yayılması, karantina önlemleri, gerçekten buna mı konsantre olmalıyız?

Korona, kapitalizm ve kriz

Lucas M. Hirtz*

Kapitalizmin etkinlerinin hissedilir düzeyde arttığı bir kriz dönemindeyiz. Toplumun buna karşı kendisini savunabilmesini örgütlemek ise sol bir politikanın en önemli görevi. Hepimiz kişisel olarak hastalığın etkilerinden korkuyor, karantina ve kapanmalardan olumsuz etkileniyoruz. Bütün tartışmaların odağında bir sonraki kapanmanın ne zaman ve neleri kapsayacağı ya da kaldırılacak önlemlerin neleri içerebileceği var. Tıpkı transfer sezonlarında milyonlarca futbolseverin başımıza antrenör kesilmesi gibi, milyonlarca virolog ve epidemiyolog ile karşı karşıyayız. Covid-19 krizi şüphesiz hepimizi etkiliyor. Dünya solu da elbette bundan bağımsız değil? Hastalığın yayılması, karantina önlemleri, gerçekten buna mı konsantre olmalıyız?

Belki de bu tartışmayı bilim insanlarına havale etmek ve toplumun bariz ihtiyaçlarına ve yaşanan adaletsizliklere konsantre olmak en iyisi. Yoksulluğun ve açlığın uluslararası düzeyde yayıldığı ortada. Tedarik zincirleri çöktü ve zor durumda olan ülkelere herhangi bir yardım söz konusu değil. Avrupa Birliği güney ülkelerinin başta tıbbi gereksinimleri olmak üzere ciddi bir biçimde etkilendikleri ortada. Bu ülkelerin ekonomik ve siyasi düzeyde zayıfladıkları da. Aşı dağıtımına gelince en büyük mali kaynaklara sahip olanlar şimdiden yarışı kazandılar. Gelişmekte olan ülkelere neredeyse ya hiç aşı ulaşmadı ya da son derece sınırlı düzeyde. Ulusal sınırlarımıza ve korumacı bir söyleme yeniden dönüyoruz.

ŞİRKET VE DEVLET ARASINDA

Yalnızca bir aşı örneği hüküm süren ekonomik sistemde, azınlığın kârının, birçok insanın yaşamı ve temel haklarından daha önemli olduğunu ortaya koydu. Vergi gelirleriyle desteklenen Biontech-Pfizer, bizler için bir aşı geliştirmiş. Rahat bir nefes alıyoruz. Üstelik olumlu bir göç hikâyesi, aşıyı bulan ülkenin önde araştırmacıları Almanya’ya gelmiş bir göçmen ailenin çocukları, burada eğitim aldılar. Fakat şimdi öğreniyoruz ki bize iddia ettikleri üretim kapasitesinin çok altındalar.

Sağlık Bakanı erken ve yüksek miktarlarda sipariş vermediği, Biontech’in ise yeterince erken yükseltmeye gitmediği için eleştiriliyor. Üretim kapasiteleri ortada aslında yeterli aşı, patent ücreti karşılığında hızlı bir biçimde üretilebilir ve Biontech için yeterince kârlı olacaktı. Fakat bu durumda kârlılık firma için maksimum düzeye ulaşamayacaktı. Sırf bu yüzden daha fazla insanı tehlikeye atmamak, temel haklar üzerindeki kısıtlamaları, süresini ve yoğunluğunu tartışmak ve bütün bu yaşananlara katlanmak zorunda kalıyoruz.

SOLUN ‘SIFIR COVID’ STRATEJİSİ

Bütün bu kısıtlamalar, insanların sevdikleriyle iletişim kurmalarını sınırlamayı içerirken, emeğiyle geçinenler yine de işe gitmek zorundalar. Sanki korona virüsü iş yerlerinde kimseye bulaşmaması gerektiğini biliyormuş gibi. Çalışanlar sınırlı kapasitedeki ulaşım araçlarına hâlâ mecbur durumdalar. Neoliberal zamanın ruhuna teslim olmuş iktidarlar için şirketlerin kârlarının çalışanların ihtiyaçlarından daha önemli olduğu belirgin bir biçimde ortada. Alman solunun “sıfır Covid” stratejisi talep etmesinin nedeni tam da budur. Ekonomi Avustralya’daki gibi kısa bir süreliğine kapatılmalıdır ki ofiste, atölyede veya fabrikada kimseye bulaşmasın. Ancak bundan sonra ekonomi daha hızlı bir biçimde yeniden açılabilir. Diğer yandan seyahat acenteleri, restoran çalışanı, kuaför, serbest meslek sahibi gibi çalışma şansı elinden alınanların geçimlerini sürdürmek için federal hükümetten yardım talep ettiklerinde karşılaştıkları kocaman bir bürokrasi yığını. Bununla birlikte otomobil üreticileri, havayolları işletmeleri gibi büyük şirketler için milyarca avro parası olan ve hissedarlara sağladıkları tıkır tıkır işleyen bir sistemleri var. Yalnızca Lidl süpermarketleri sahibi Dieter Schwarz pandeminin ilk yılında 11,1 milyar avro zenginleşti.

Sadece bir tatil uçağı için yapılan yardımın yalnızca küçük bir kısmı ile okulları hastalığa karşı etkili bir teknik havalandırma sistemi ile donatmak için yeterli. Üstelik okul yaşamının dışında kalan çocukların karşı karşıya oldukları fiziki ve psikolojik sorunlar önemli boyutlara ulaşmışken. Çocukların üçte birini bu süreç ciddi hasarlar bırakacak. Davranış sorunları ve ev içi şiddet had safhada. Bununla birlikte çocuklarına yeterli ekipman ve eğitim desteği sunma imkanı olmayan ailelerin yaşadığı fırsat eşitsizliği daha da artmış durumda.

Gündelik yaşam bizleri birçok adaletsizlikle yüz yüze getiriyor. Toplum bu adaletsizlikleri giderecek ve çözümler üretecek ve ihtiyaçlarına çare olabilecek bir siyasi güç bekliyor. Mevcut pandemiye rağmen insanları riske atmadan, bu gücü açığa çıkarabilecek seçenekler de var.

*Alman Sol Parti (Die Linke) Üyesi
Çeviri: Gencay Sözüdoğru