Koronavirüs salgını seçim tarihini öne mi çekti?
Salgın sonrası krizden en çok etkilenecek ülkelerin başında Türkiye’nin olacağına hiç şüphe yok. Erdoğan, toplum ekonomik krizin sert ve acımasız yüzüyle karşılaşmadan, yani çok geç kalmadan hamle yapmak isteyecektir
YAŞAR AYDIN
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, koranavirüsün Türkiye’de görüldüğü ilk vakadan bu yana seçime hazırlanan bir parti lideri gibi davrandı. Tüm değerlendirmeleri, açıkladığı paket, konuşmalarında verdiği mesaj en erken tarihte yapılacak seçim için girizgah niteliğindeydi
ALLAHIN LÜTFU
Ekonomik krizin bir türlü çözülememesi, dış politikada etkisiz hamleler, 31 Mart yerel seçim yenilgisi aşağıya düşüşün net göstergeleriydi. Ardından AKP içinden çıkan iki partinin varlığı Erdoğan için işleri daha da zorlaştırdı. Yerel seçimlerde büyük kentlerin CHP’nin eline geçmesi başka bir tehlikeye de işaret ediyordu. Çözülemeyen her mesele, derinleşen kriz, çok açık ki muhalefetin yelkenlerini şişiriyordu. Üstelik artık alternatifleri de vardı. Erdoğan bu tarihten sonra tek çıkışının büyük bir başarı öyküsü arkasından gelecek bir seçim olduğunun farkındaydı. Bir yandan muhalefet belediyelerini çalıştırmayarak zaman kazanırken (kayyum ve davalarla) diğer taraftan da kendisini yeniden tartışmasız lider haline getirecek bir başarı öyküsünün arayışına girdi. Bir anlamda bir kez daha Allah’ın lütfunu beklemeye başladı. Erdoğan, yeni bir hamle yapmak için Suriye operasyonu ile açamadığı alanı Koronavirüs ile sağladığını düşünüyor.
ANKETLER UMUT VERDİ
Erdoğan’ı seçim için yüreklendiren bir başka gelişmede anketlerden moral verici sonuçların çıkması. Aldığımız bilgilere göre, Erdoğan’ın masasında duran, son iki haftada yapılmış anketlerin üçünde de AKP oylarındaki erime durmuş ya da yavaşlamış görünüyor. Kriz anlarında halkın güçlü iktidarlardan yana tercih kullanacağına dair genel yaklaşım, Erdoğan’a seçime avantajlı başlayabileceğine ilişkin sinyal veriyor. Yine kulislerden aldığımız bilgilere göre, kamuoyu yoklamalarına dair tek tereddüt anketlerin telefonla yapılmış olması. Daha önceki deneyimler de göstermiştir ki bu yöntem her zaman doğru bilgi vermiyor.
GEÇ KALMA KORKUSU
Saray hükümeti, 17 Temmuz tarihine kadar bir dizi önlem açıkladı. Erdoğan o önlemlerin bazılarını bir üç ay daha uzatabilecek. Yani 17 Ekim tarihine kadar esnaf, tüccar, sanayici ve çok az da olsa çalışana verilen destek devam edebilir. Bu hamle, salgın sonrası korkuyla beklenen ekonomik krizin gündelik hayata şok dalgaları şeklinde yansımasını birkaç ay öteleyebilir. ‘Öteleyebilir’ diyoruz çünkü, dünyada yıkım yaratacak bu krizden en çok etkilenecek ülkelerden birinin Türkiye olacağını söylemek için derin ekonomi bilgisine ihtiyaç yok. Çünkü elinde ne bu ekonomik krize göğüs germesini sağlayacak birikim var ne de maddi kaynak üreterek çıkabileceği bir model. En önemli gelir kapılarından olan turizm ve tarım için bu yılın ‘kayıp yıl’ olduğunu düşünürsek işlerin sarpa sarması uzun sürmeyecektir. Erdoğan, toplum ekonomik krizin sert ve acımasız yüzüyle karşılaşmadan, yani çok geç kalmadan hamle yapmak isteyecektir.
SEÇİMSİZ ÇIKIŞ MÜMKÜN MÜ?
Ankara’da “Erdoğan böyle yoluna güçlü devam edebilir” diyenler de var. Seçim ihtimalini çok yüksek görmüyorlar. Tamamıyla yabana atılacak bir değerlendirme değil. Ama yukarıda özetlediğimiz gelişmelere bir iki başlık ekleyerek Erdoğan için aslında çok fazla seçeneğin olmadığını söylemek mümkün. Birincisi parti içerisinde merkez kaç hamlelerinin sayısının artması. Bunu sadece Soylu’nun istifası üzerine söylemiyoruz. Örneğin Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı’nın son iki üç haftadır yaptığı açıklamalar (bir kısmı düzeltilse de) bu bağlamda değerlendirilebilir. Yine Ankara’da gazetecilik yapan herkesin yakından gözlemlediği gibi hem Davutoğlu hem de Babacan’ın bazı belediye başkanları ve üst düzey bürokratlarla temaslarının hızlandığı gerçeği var. Belki de tüm bunlara eklenecek son başlık da Cumhur İttifakı olabilir. Seçimsiz geçen her günün Bahçeli’nin ve onun “sevdiklerinin” etkisini daha da artırdığı bir gerçek. Seçimler bazı şeyleri yeniden başlangıç ayarlarına döndürüp herkesi hak ettiği pozisyona çekecektir.
Tüm bunlardan Erdoğan’ın olası bir seçime favori olarak gireceği sonucu çıkmamalı. Söylemek istediğimiz şey Erdoğan’ın mutlak bir yenilgiyle çıkacağı seçime bir yıl sonra gitmek yerine az da olsa şansının olacağı dört beş ay sonra yapılacak bir seçimi tercih etmesi. Bu yüzden bir yandan salgınla mücadele edenlerin diğer yandan erken seçimi de düşünmesinde fayda var.
SON NOT: Diyanet İşleri Başkanı’nın fetvası, baroların tepkisi ve ardından AKP’lilerin yaklaşımı da, seçim atmosferine ne kadar yakın olduğumuzun bir başka göstergesi.