Koronavirüs zamanlarında hayat

DAVID BENASSI
Prof. Dr., Milano-Bicocca Universitesi

İki yaşlı Çinli turist İtalya’nın salgın hastalıklar Ulusal Merkezi Spallenzani Roma Hastanesi'ne yattığında ocak ayının son günleriydi. İşte bir epidemi böyle başladı. Bu haber İtalyanlar arasında bir miktar endişe yaratsa da çok da fazla ilgi uyandırmadı. Kimse o an işlerin böyle büyük ve gözle görülür sonuçları olacağını öngöremedi. Herkes böyle bir salgının yayılması için “fazla modern” bir ülkede yaşadığını, hijyen kurallarına uydukları sürece korunacaklarını sanıyordu. Ne de olsa her şey “tüm o vahşi hayvanları yiyen Çinlilerin suçuydu.”

İlk haftalarda Çinlilere karşı yoğun bir tepki gelişti. Bu durum büyük kızım lise dördüncü sınıfı okumak için beş aydır Çin’de olduğu için benim ailemi daha fazla rahatsız etti. Bu sırada, Çin’deki hasta sayısı çok hızla artmaya başladı ve durum öyle bir tehlikeli hale geldi ki, kızım ve benzer durumdakiler ilk fırsatta ülkeye çağrıldı. Çin’e gidişinden 6 ay sonra 7 Şubat’ta kendisini kucaklayabildik. Okul eğitimi kesintiye uğradı belki ama hiç değilse evinde ve güvendeydi.

Aradan yanlızca iki hafta geçmişti ki, hayatımız tamamen altüst oldu. Virüs İtalya’da öyle bir hızla yayılmaya başladı ki kısa sürede virüsten en fazla etkilenen ikinci ülke olduk. Dahası, İtalya’nın en zengin, en üretken ve en modern bölgesi olan ve yaşadığımız yer olan Lombardiya salgının merkezi haline geldi. Böylesi bir durum kimsenin aklının ucundan geçmezdi.

Salgın ilk olarak Milan’ın 30 km güneyindeki bir kırsal bölgede yayıldı. Yayılma hızındaki muazzam artış ile birlikte hastane yatışlarında ve maalesef ölümlerde çok hızlı bir artış yaşandı. İlk reaksiyon, yayılma biçimini kontrol altına alınması zorluğu nedeniyle, müthiş bir kafa karışıklığıydı. Her şey 38 yaşındaki bir erkeğin yoğun bakım ünitesine getirilmesiyle başladı. Neyse ki o kurtuldu.

Görünen o ki, Çin’de virüs gerilerken, İtalya’da iyice kök salıyor ve ivme kazanarak da yayılıyor.

Bu durumun en çarpıcı sonucu günlük yaşantımızın tamamen altüst olması oldu. Kızımın karantina süresinin dolmasına birkaç gün kala, bölgedeki tüm okulların kapatıldığı duyuruldu. Birkaç gün sonra tüm ülkede zorunlu olmayan tüm faaliyetlerin durdurulmasın karar verildi. Çok uzun zaman geçmeden zorunlu ihtiyaçların karşılanması durumu dışında dışarı çıkma yasağı getirildi. Her aileden yalnızca bir kişinin, evine en yakın markete gitmesi mümkündü. Yalnızca faaliyetlerine ara verilemeyecek ve işlerini uzaktan yürütemeyecek şirket çalışanlarının evden çıkmasına izin verildi. Mümkün olan en kısa zamanda evden çalışmaya adapte olunacaktı. Ne yazık ki, birçok vatandaş işinden atıldı ya da zorunlu izine çıkarıldı. Bu durumun ekonomik ve çalışanlar açısından son derece büyük yıkıcı sonuçları olduğu kısa sürede görüldü.

Genellikle kaotik bir yoğunluğu olan kalabalık kent Milano, kısa sürede sokaklarında çok az kişinin birbirinden uzak aralıklarla yürüyebildiği bir hayalet kasabaya dönüştü. Yetkililer özellikle yaşlıların evde kalması kararını giderek daha dayatmacı biçimde tekrar ettiler. Durum onlar için ölümcüldü! Milano’nun kuzey doğusundaki Bergamo şehrinde önceki yıla oranla dört kat daha fazla ölüm oranı kaydedildi. Öyle ki, mezarlıklardaki yoğunluk nedeniyle ölenlerin tabutlarının ordu araçlarıyla bölge dışına çıkarılması kararı alındı.

Öte yandan, durumun tüm dramatikliğine rağmen her şey normalmiş görüntüsü verilmeye çalışıldı. Örneğin, okullar eğitim faaliyetlerine ara vermemek için hemen online eğitim çalışmalarına başladı; elektronik platformlarda öğrencilere ödevler verildi. Artık iki kızımız da gün içinde oldukça yoğundular. Ancak 15 ve 17 yaşlarındakiler için bir hafta eve kapalı kalmak hiç kolay değildi. Psikolog olan eşim ise terapi seanslarını azalttı; bazı hastalarıyla whatsapp ve skype üzerinden görüşmelerine devam etti. Bana gelince; Milano Bicocca Üniversitesi’ndeki işim tamamen sanal ortama taşındı: Video kaydı dersler, online tez görüşmeleri, sanal ofis saatleri.

Uzaktan iletişim teknolojileri soğuk ve insani olmadığı için sıklıkla eleştirildi. İçinde olduğumuz koşullarda sosyal ve profesyonel ilişkileri korumak için oldukça faydalı olduğu görüldü. Birçok kişi arkadaşları ve aileleri ile kahve veya aperatif içki toplantıları hatta akşam yemekleri düzenledi. Zoom veya Webex gibi online buluşma platformları çok teknolojik olmayan şirketlerde bile hızla yayılıyor. Bu tür kullanımlar öyle arttı ki, kanımca bu acil durum sonra erene kadar, İtalya teknolojik bir sıçrama yapmış olacak. Herkes, en yaşlılar bile, aile ve sosyal bağlarını korumak için bu iletişim araçlarını kullanmaya alışacak. Yeni teknolojik çözümlere adapte olmak konusunda en yavaş olan kamu kurumları ve diğer şirketlerde bile bu konuda büyük değişim yaşanıyor. Aynı şekilde, bir ilaç için aile doktorumun yazacağı reçeteye ihtiyacım olduğunda, daha düne kadar şahsen gitmem gerekirken, en son bir telefon mesajı gönderdim ve reçeteyi e-posta ile aldım.

Henüz koronavirüs salgınının ortaya çıkardığı olağanüstülüğün ortasındayız. Salgının sonuna gelinmesine daha çok var. Ancak salgın halihazırda on yıllardır süren sosyal ve siyasal çelişkileri gölgeleyen bir dayanışma ruhunu uyandırdı. Toplumsal dayanışma ve bütünleşme ile nitelenecek yeni bir çağa mı giriyoruz söylemek zor. Şimdilik sadece direniyoruz.

Çeviri: BirGün