Açıklanan resmi verilere göre, Türkiye’de koronavirüs kaynaklı toplam ölüm sayısının toplam vakaya oranı yüzde 2.4 iken, bu oran son 10 günde yüzde 3.4’e yükseldi. Toplam oranda Türkiye’den ‘başarısız’ görünen Avrupa ülkelerinde ise tam tersi bir gidişat var. Son 10 gün baz alındığında Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere ve İspanya’da bu oran Türkiye’den hayli düşük. Doç. Dr. Bağcı, “Ya Ağustos ortalarından itibaren günlük vaka sayılarımız 10 binler düzeyinde ya da kritik hasta değerlendirmemiz ve ön tedavi yaklaşımımız yetersiz” diyor.

Koronavirüste alarm zilleri: Kritik oran Avrupa’da düşüyor, Türkiye’de yükseliyor

Berkant GÜLTEKİN

Türkiye, koronavirüs salgınında oldukça kritik bir dönemin içinden geçiyor. Yaz aylarında hükümetin ekonomiyi canlandırmak adına önlemleri gevşetmesi ve buna bağlı olarak toplumda kısmi bir rahatlama hissi yaratması nedeniyle son dönemde vaka ve ölüm sayılarında yukarı yönlü bir seyir gözleniyor.

Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan resmi verilere göre, Türkiye’de bugüne dek 294 bin 620 koronavirüs vakası tespit edilirken, koronavirüs kaynaklı ölümlerin sayısı ise 7 bin 186’yı buldu. Güvenilir olduğundan şüphe duyulan bu veriler baz alındığında, ülkede toplam ölümlerin toplam vakaya oranı yüzde 2.4 olarak hesaplanıyor.

Türkiye’nin yüzde 2.4’lük oranla, toplam veride Avrupa’nın önde gelen ülkelerini geride bıraktığı görülüyor. Toplam ölümün toplam vakaya oranı bu ülkelerde şu şekilde: Almanya yüzde 3.5 (264 bin vaka, 9 bin 445 ölüm), İspanya yüzde 4.9 (603 bin 167 vaka, 30 bin 4 ölüm), İtalya yüzde 12.2 (289 bin 990 vaka, 35 bin 633 ölüm), Fransa yüzde 7.8 (395 bin 104 vaka, 30 bin 999 ölüm), İngiltere yüzde 11.1 (374 bin 228 vaka, 41 bin 664 ölüm). Dünya genelinde ise bu oran yüzde 4,3 düzeyinde (939 bin 192 ölüm, 21 milyon 544 bin 716 vaka).

TEHLİKELİ ORAN DEĞİŞİMİ

Ancak mercek 6 Eylül-15 Eylül arasındaki son 10 güne daraltıldığında, işler Türkiye’nin aleyhine dönüyor ve tehlikenin boyutu gözler önüne seriliyor. Son 10 günde resmi verilere göre 16 bin 392 vakanın tespit edildiği, 568 de ölümün gerçekleştiği Türkiye’de, ölümlerin vakaya oranı yüzde 3.4’e yükseliyor. Toplam veride Türkiye’nin gerisinde kaldığı görülen Avrupa ülkelerinde ise bu oran düşüş seyri izliyor.

Son 10 gündeki veriler esas alındığında, Almanya, İngiltere ve Fransa’da ölümlerin vakaya oranı yüzde 0,3’e kadar düşüyor. Son 10 günde Almanya’da 11 bin 865 vakaya karşılık 44 ölüm, İngiltere’de 30 bin 64 vakaya karşılık 115 ölüm, Fransa’da ise 77 bin 398 vakaya karşılık 301 ölüm rapor edildi. İtalya’nın toplamda yüzde 12.2 olan oranı bu periyotta yüzde 0.7’ye (13 bin 617 vakaya karşılık 99 ölüm), İspanya’nınki de yüzde 1,4’e (34 bin 59 vakaya karşılık 483 ölüm) geriliyor. Yani Türkiye, son 10 gündeki yüzde 3.4’lük oranıyla, resmi kayıtlara göre toplam veride geride bıraktığı Avrupa ülkelerinin hayli uzağında konumlanıyor.

‘YA VAKALAR HATALI YA DA TEDAVİ YETERSİZ’

Söz konusu değişime ve genel tabloya dair görüşlerine başvurduğumuz Doç. Dr. Soyhan Bağcı, bu durumun iki şekilde açıklanabileceğini savunuyor.

Çalışmalarını Almanya’daki Bonn Rheinische Friedrich-Wilhelms Üniversitesi’nde sürdüren; Yenidoğan ve Çocuk Yoğun Bakım Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Kronobiyoloji (Sirkadiyen ritim) araştırmacısı olan Doç. Dr. Bağcı, Türkiye’nin yaşlı nüfusunun İspanya, Fransa ve Almanya’ya göre daha düşük olduğunu hatırlatarak bu iki ihtimali şöyle açıklıyor:

koronaviruste-alarm-zilleri-kritik-oran-avrupa-da-dusuyor-turkiye-de-yukseliyor-781442-1.

“Birinci olasılık, ki açıklanmayan epidemiyolojik dağılımlardan dolayı sadece spekülatif yorum yapabilirim, ölüm vakalarının İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde ‘0’ olduğunu farz edip, doğuda yoğun bakım hizmetlerinin yeterli olmadığı hastanelerde ölüm sayılarının yüksek olduğunu iddia edebiliriz. Ki buna aklıselim herkes itiraz edecektir.

O zaman duruma daha realist bakmak gerek. Ya Ağustos ortalarından itibaren günlük vaka sayılarımız 10 binler düzeyinde ya da kritik hasta değerlendirmemiz ve ön tedavi yaklaşımımız yetersiz. Yani erken doğru değerlendirme ile hastalarda ağır solunum yetmezliği gerçekleşmeden hastaların yoğun bakımlarında izlenmesi henüz istenen düzeyde değil.”

‘TÜRKİYE İKİNCİ BİR ARTIŞA HAZIR DEĞİL’

Türkiye’de, toplam vaka sayısı ne olursa olsun, belli başlı merkezler hariç şu anki yoğun bakımların ikinci bir artışa hazır olmadığını düşündüğünü kaydeden Bağcı, sürecin idare şekline yönelik, “Haziran ayından itibaren vaka sayıları düşükken, tüm ülkedeki yoğun bakımlar, en küçüğünden en büyüğüne, Yoğun Bakım Derneği’nin kontrolünde ikinci bir vaka artışına hem ekipman hem personel sayısı hem de personelin yoğun eğitim süreçleriyle hazırlanmalıydı” eleştirisini yöneltiyor.

‘KLASİK YOĞUN BAKIM BİLGİSİ YETMEZ’

Doç. Dr. Bağcı, Covid-19 ve bazı virüslere bağlı zatürre tedavisinin klasik yoğun bakım yaklaşımının ötesinde bir bilgi birikimi ve tecrübe gerektiğinin altını çizerek, Almanya’da sürecin nasıl yürütüldüğünü şöyle aktarıyor:

“Almanya'da Kuzey Ren-Vestfalya bölgesinde, tüm bu tür kritik çocuk hastalar, Covid-19 dışındaki virüslere bağlı zatürreler de dahil, durumu ağırlaşınca bizim merkeze yönlendirilir. Gönderilemeyen vakaların respiratörde (bir sür solunum aleti) tedavisi için bizden bilgi alınır. Ne yazık ki ülkemizde disiplinler arası bir organizasyon yerine, öncelikli olarak bürokratlar, virologlar, enfeksiyon hastalıkları ve halk sağlığı uzmanları üzerinden bir organizasyona gidildi. Virüs salgınıyla mücadelede bu doğru bir yaklaşım gibi görünse de, ağır vakaların tedavisinde başarıya ulaşmak için aslında hızla yoğun bakım uzmanları ve personeli üzerinden bir organizasyon gerektiği atlandı. ‘Yapıldı’ denilenlerin yetersiz olduğunu ölüm sayıları teyit ediyor zaten.”

‘ASIL TEHLİKE ŞU AN BAŞLIYOR’

Bunlarla birlikte ‘asıl tehlikenin şu an başladığını’ vurgulayan Bağcı, Türk Tabipleri Birliği ile Sağlık Bakanlığı’nın karşı karşıya geldiğini ve hekimlerin organizasyon eksikliğinin farkında olduğunu söyledi. Bağcı, sözlerini şu tespitlerle sonlandırdı:

“Covid-19 virüsü ülkemizin sağlık sisteminde söz sahibi olanlar ve Covid-19 salgınına karşı beraber hareket etmesi gerekenler arasındaki bağları da tahrip etti maalesef. Bu yüzden, bu kış dönemi halkımız için diğer Avrupa ülkelerinden çok daha belirsiz ve ağır geçecektir. Mesela şöyle bir soru sormak gerekir: Türkiye'de il ve ilçe sağlık müdürlerinin kaç tanesi pratisyen hekim, kaç tanesi uzman? İl sağlık müdürlerinin kaç tanesi, salgınla mücadelede doğru kararı alacak, altındaki personele güven verecek tecrübeye ve bilgi birikime sahip? Almanya'da yoğun bakım yatak sayısı ve vaka dağılımı ilk haftadan beri yoğun bakım derneğinin kendi portalı üzerinden kontrol ediliyor. Nerde kaç ağır hasta var, kaç yatak boş görülebiliyor. Ve tüm ülkedeki yoğun bakımcılar istisnasız ve ego olmadan beraber hareket ediyor. Şu an ulaşılan başarının en önemli nedeni bu.”