Son günlerde televizyonda bir banka reklamı var. Yıldızı ise milli takım ve Fenerbahçe’nin unutulmaz kalecisi Yaşar Duran. Reklamı izleyen futbolseverlerin tebessüm ettiklerine ve kalecinin böyle bir reklamda oynamasına şaşırmadıklarına eminim zira “Kova Yaşar” her ne kadar haksız yere bu lakabı almış olsa da kendisiyle dalga geçmeyi en iyi bilen sporculardandır. Aslına bakarsanız Gaziantep’te oynadığı sıralarda ikinci ligten milli takıma çağırılan ilk sporcu olmuş; Fenerbahçe kalesini de korumuş başarılı bir kaleci. Fakat sanırım şanssızlığı mağlubiyet faturasının en kolay kesildiği mevkide oynamak ve talihsiz İngiltere maçları.

İki maçta yediği 13 gol ve toplamda İngilizlerden yediğimiz 21 gol yüzünden “kova” olan Yaşar yaptığı her röportajda o yılları fıkra gibi anlattı. 1985 yılının Türk ve İngiliz milli takımlarına bakarsak konunun özünü anlamış oluruz aslında. Bir yanda Lineker’li, Hoddle’lı bir takım diğer bir yanda Webley’e ayak basan ilk Türk olmak için otobüsten can havliyle kendini atıp stada koşan Abdülkerim’e, maç öncesi sahaya gelerek ellerini sıkan dükler yüzünden “Operaya mı geldik?” diyen oyunculara sahip bir takım. 

Kaleci Yaşar 8-0’lık ilk maçı “Doksan dakika sahadaki yirmi oyuncu sürekli karşımdaydı, bizim ceza alanı inde saklambaç oynanıyordu ama nedense hep ben ebe oluyordum. Gözümü her açtığımda topu filelerden çıkarıyordum” diye anlatıyordu.  Kâbus gibi maçın kırkıncı dakikasından itibaren çareyi Teknik Direktör Coşkun Özarı’ya kendisini çıkarması için yalvarmakta bulan kaleci başarılı olamıyordu. Yedinci golden sonra elindeki topu santra için vermiyor, hakeme ancak maçı bitirirse santra yapacaklarını söylüyordu. Takımın yıldızı Rıdvan ise bu son santra ile topa toplamda dokuz defa değmiş hepsinde de santra yapmış oluyordu. 

Maç sadece Yaşar’ın yediği gollerle değil, spikerin “Maç bitti biz hâlâ gol yiyoruz” “Bir İlgiltere atağını daha golle savuşturduk” gibi replikleriyle de tarihe geçti. 

Sekiz yenen maçın ardından çıkılan ikinci maç haliyle pek de ciddiye alınmadı tabii. Maçla birlikte “Kova” lakabını alan Yaşar da, Webley’e ilk ayak basan Türk Abdülkerim de işin eğlencesindeydi. Bu sebeple olsa gerek Abdülkerim bir gol sonrası kalecisine ve takım arkadaşı Raşit Çetiner’e “Lineker’i gördünüz mü?” diye sorduğunda “Biraz önce buradaydı” cevabını almıştı. Tüm bunların üstüne üçüncü maçta kaleye geçmeyeceğine ant içen Yaşar yerini Fatih Uras’a bıraktı. Maçın skoru değişmeyip Fatih de sekiz yiyince  yıllar süren espri ortaya çıktı: Yaşar ve Fatih’in yediği içtiği ayrı gitmiyordu. 

Yıllar sonra Kova Yaşar’ı yeniden kalede görmek beni gülümsetti. Tabii  ne kadar mütevazı ve kendisiyle eğlenebilen biri olsa da üzülmesin biz onu kurtardığı penaltılarla da hatırlıyoruz... 

Büyük fark 
Farklı galibiyetlerden bahsetmişken Ziraat Kupası maçlarında da takımlar rakiplerini gole boğuyor. Galatasaray’ın Balçova Yaşamspor karşısında aldığı 9-1’lik skor; Torku Konyaspor’un Cizre Spor’a attığı 7 gol ve son olarak Trabzonspor’un Manisa’ya attığı 9 gol... 

Trabzonspor maçından sonra Teknik Direktör Ersun Yanal’a sitem eden Manisaspor teknik direktörü “Bu kadar asılmalarına bir şey demiyorum. O da hocanın değerlendirmesi” dedi. Buna karşılık Yanal maça asılmamanın ciddiyetsizlik olduğunu söyledi. Şahsen farklı liglerden takımlarla ile oynanan bu maçlarda kendi takımım da olsa güçlünün karşısındayım. Kendi liginde oynamayan, tabiri cazise senin kalibrende olmayan bir takıma karşı daha yumuşak olunması gerektiğini düşünüyorum. Bunun yolu ise maça asılmamak değil kimle oynadığının farkında olarak, centilmen ve vicdanlı bir maç çıkarmak. Aynı Beşiktaş’ın Adana Demirspor karşısında yaptığı gibi. Geçmişteki 10-0 farkla hatırladığımız iki takımın yeniden karşı karşıya geldiği maç “fair play” örneği oldu. Kendisine yapılan faule verilen kırmızı karta itiraz eden Veli Kavlak ve takım arkadaşları faulün kırmızıyı hak edecek kadar sert olmadığı konusunda hakemle konuşarak kartın sarıya dönmesini sağladılar. Bir futbol klişesiyle söylersek “Tam da sahalarda görmek istediğimiz hareketler.” Umalım bulaşıcı olsun.