Bazılarımıza “Kral çıplak!” diye bağırmak daha çok yakışıyor. Bunu akıllıca yapıp gerçeğin yalanlarla ördükleri duvara bir delik açmasını sağlıyorlar. Şimdi Barış abi sayesinde duvara bir delik daha açıldı

“Kral çıplak”

KEMAL CAN KAYAR / kemalkyr@gmail.com

İsyan etmek ve başkaldırmak bir bilenme halidir. Haksızlıklar sizi günden güne daha da sivriltir, keskinleştirir. Sistem koca bir balonsa karşı çıkmasını bilen insan keskin bir bıçaktır. Ama isyan konforun düşmanıdır. Hayır demek meşakkatli bir iştir. Neye karşı geldiğini bilmek, bu yüzden yeniden inşa etmektir. Uyum, uyuşma, uyuşukluk aynı kökten gelen kelimeler. Hepsinin ortak özelliği hiçbir şeyi değiştirememek. Burada temel mesele hayır demekle başlıyor. Hayır diyememekse kendinde değişimi gerçekleştirecek gücü görememek, kendine güvenmemektir.

Karşı koymak, insanlık tarihini büyük kırılmaların ve devrimlerin kıyısını taşımıştır. Kutsal kitaplara göre insanın tarihi Adem’in yasak meyveyi yiyip, Allah’a karşı gelmesiyle başlar. Ondan sonra insan tarih boyunca kendine tahakkümde bulunmaya çalışır. İnsanın en büyük zorbası yine insan olur. Her dönemde kendi ayağına taktığı prangalar için savaşır. Tarihin diyalektik yorumu da bu şekilde tez ve antitez üzerine ilerler.

Olanı kabul etmemek, hemen peşinden daha iyisini istemeyi getirir. Her başkaldırı bir kazanımı yanında getirir. İşçi, Kadın, Siyah, Eşcinsel, Kürt ezilenlerin hepsi bir “hayır”dır bunları söylemek dile kazandırmak, bir farklılığı bir uzlaşmazlığı dile getirmektir. Burada sistem üzerinde baskı kuran değiştiren uzlaşmazlıktan söz ediyorum. İnsanlık adına en değerli şeydir.

İç savaş

İnsan sadece sisteme karşı çıkmaz. İnsanın en büyük savaşı kendisiyledir. En büyük isyanı kendi içinde yetiştirir. En büyük iç savaşı kendi içinde yaşar. Kimi insan bu savaşa da girmeye korkar. Oysa kendinle savaşmazsan kendini tanıyamazsın. İnsan çocukluktan kurtulup aklı başına geldiğinde ilk yaptığı şey anne babaya sisteme karşı gelmektir. Bu farkındalık ve aydınlanma halini sistemin psikologları “blue çağı” diye geçiştirirler.

Başkaldıran insanın hayalleri sessiz kalanları da kapsar onları da kuşatır. Bazıları tarafından muhalif olmak, hayır diyebilmek küçük ve aşağılanacak bir iştir. Bütün dünyayı kapsayan güzel hayaller, boşuna harcanan vakitler olarak görülür. Onlara göre hiç vakit kaybetmeden sistemin istediğini vermeli bir an önce hayata karışmalıyız. Bazılarımızın sevilmemesinin sebebi bir türlü kendileri gibi olmamamız. Eğer gaflet bir sistem olmuşsa ve toplum bunu kabul etmişse “Kral çıplak” diye bağırmak suç olabiliyor.

Barış Abi

Bazılarımıza “Kral çıplak!” diye bağırmak daha çok yakışıyor. Bunu akıllıca yapıp gerçeğin yalanlarla ördükleri duvara bir delik açmasını sağlıyorlar. Şimdi Barış Abi sayesinde duvara bir delik daha açıldı. O korkmuyor buna eminiz ama sistem onun gibilerden korkar. Aslında korkulacak biri değildir yanlış anlamayın. Ben Bavul Dergi vesilesiyle daha yakından tanıdım ama herkes bilir ki efendiliğiyle kalplerde yer etmiştir. Dergide beraber çalışırken kötü bir yazının sahibini bile incitmekten çekinir, bizden rica eder.

Barış Abi, her hayır demeyi bilen gibi bize bazı şeyler öğretti. Bizim artık birbirimizden başka kimsemiz kalmamış. O yüzden bir arada durmalıyız. Onların korktuğu hastalığımızın adı: İtaatsizlik. Yanlışa itiraz etmenin tek sebebi sadece geleceği dert etmek. Elimizde değil bu memleketi seviyoruz ve geleceğini düşünüyoruz. Bu bizi ortaklaştırıyor.

Bu ülke bizim, onun için sesimizi çıkartmaya devam edeceğiz. Ve Barış Abi’yi yalnız bırakmayacağız. Hapishanelere hayalleri hapsetmeye çalışanlar, oradan çıkan düşüncelerle neye uğradığını şaşıracak.