ABD destekli bir grubun provokasyonuna karşı Devlet Başkanı Canez, emperyalizme teslim olmayacaklarını belirtti. Aynı gün yüzbinlerce Kübalı, devrime sahip çıkmak icin “Ben Fidel’im!” diyerek sokakları doldurdu.

Küba’da sokaklar devrimcilere ait

DIŞ HABERLER SERVİSİ

ABD’nin 60 yıllık ambargosu nedeniyle ilaç sıkıntısı ve ekonomik krizle boğuşan sosyalist Küba’da pazar günü, ABD destekli bir grup devrim karşıtı eylem düzenledi. Küba’nın başkenti Havana’ya 33 kilometre mesafede yer alan San Antonio de los Banos kasabası ile ülkenin farklı bölgelerinde sokağa çıkan devrim karşıtı grupların ABD bayrakları taşıdığı, araçlara ve iş yerlerine zarar verdiği görüldü.

Söz konusu eyleme ilişkin ABD yönetimini işaret eden ve halkı devrime sahip çıkmaya çağıran Küba Devlet Başkanı ve Küba Komünist Partisi Birinci Sekreteri Miguel Diaz-Canel, Havana’da eylemlerin yapıldığı bölgeye giderek halkla görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin ardından canlı yayında halka seslenen Diaz-Canel, ABD yaptırımları nedeniyle adanın içinde bulunduğu zorlu koşulların altını çizdi. Ülkenin içinde bulunduğu krizi fırsata çevirmek isteyenlere izin vermeyeceklerini belirten Diaz-Canel, “Küba’da sokaklar devrimcilerindir, sokağın kime ait olduğunu göstereceğiz” diyerek herkesi sokağa çağırdı. Canel’in, “Amerikan imparatorluğuna bağlı olan devrim karşıtı paralı askerlerin istikrarsızlık yaratmasına izin vermeyeceğiz. Devrimci bir tepkimiz olacak” şeklindeki çağrısıyla birlikte ülkenin dört bir yanında sokağa çıkan binlerce Kübalı “Fidel Benim!” sloganları eşliğinde devlet başkanıyla birlikte yürüyüş gerçekleştirdi. Kübalı yetkililer aynı gece sokaklarda sükunetinin sağlandığını açıkladı.

ABD’NİN EMPERYALİST HAYALLERİ SUYA DÜŞTÜ

Küba’daki gösterilere ABD’den üst düzey tepki geldi. ABD Başkanı Joe Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda “ABD’nin Küba’nın tamamında düşünce ve toplanma özgürlüğünü desteklediğini, haklarını kullanan barışçı göstericilere yönelik her türlü şiddet ve saldırıyı en şiddetli bir şekilde kınadıklarını” kaydetti.

Canel’in, “Amerikan imparatorluğuna bağlı olan devrim karşıtı paralı askerlerin istikrarsızlık yaratmasına izin vermeyeceğiz. Devrimci bir tepkimiz olacak” diye tepki verdiği eylemler sırasında Kübalı zenginlerin yoğun olarak yaşadığı Florida eyaletindeki Donald Trump yanlısı ABD Kongre üyeleri, ABD’nin derhal adaya askeri müdahalede bulunması çağrısı yaptı.

ABD hükümetini destekleyen Kübalıların yaşadığı ABD Miami’de bulunan ‘Little Havana’da bir grup bir araya geldi ve Küba Komünist Partisi’nin ‘devrilmesini’ istedi. Burada bir konuşma yapan Miami Belediye Başkanı Francis Suarez, Küba’ya ABD önderliğinde uluslararası müdahale çağrısında bulundu.
Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan da konuyla ilgili açıklama geldi. Dışişleri Bakanlığ Sözcüsü Mariya Zaharova, egemen bir ülkenin içişlerine dışarıdan müdahale edilmesini ve Küba’daki istikrarsızlığı artıracak yıkıcı eylemleri kabul edilemez bulduklarının altını çizdi.

DEVRİME İNATLA SAHİP ÇIKILACAKTIR

Küba’da pazar günü gerçekleştirilen ABD destekli hükümet karşıtı gösteriler hakkında Türkiye’deki sosyalistlerden de açıklamalar geldi. “Emperyalizm Yine Yenilecek, Küba Yine Kazanacak, Yaşasın DEVRİM Yaşasın KÜBA” başlıklı açıklamasında SOL Parti, Küba’nın içinde bulunduğu ekonomik koşulların nedenlerine dikkat çekerek, “Bunun bir sebebi tüm dünyada yaşanan COVID-19 salgınıysa diğer bir sebebi de giderek yoğunlaşan Amerikan ablukasıdır…” dedi. SOL Parti açıklamasında “Küba’ya askeri bir müdahaleyi meşrulaştırmak için CIA eliyle örgütlenen protestolar karşısında Küba halkı devrime direnç ve inatla sahip çıkacaktır!” ifadelerini kullandı.

Türkiye Komünist Partisi (TKP) ise yaptığı açıklamada, ABD emperyalizminin komplolarının mutlaka boşa çıkacağını vurguladı. “Küba Halkı Boyun Eğmeyecek” başlıklı açıklamasında TKP, “Küba’nın dostları ve yoldaşları olarak bizler de üzerimize düşeni yapacağız, kimsenin haksız ithamlar üzerinden Küba’yı karalamasına izin vermeyeceğiz.” dedi.

Türkiye’deki Jose Marti Küba Dostluk Derneği de yaptığı açıklamada, ada üzerindeki ABD ambargosunun derhal kalkması çağrısında bulundu. Açıklamada, “Her türlü “insani müdahalenin” gerek ve yeter adımı, ABD ablukasının sonlandırılmasıdır. Küba halkı kendi sorunlarını çözmesini bilir” denildi.

***

AMBARGOYA RAĞMEN HÂLÂ AYAKTA

Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel, ülkede gerçekleşen ABD provokasyona ilişkin yaptığı açıklamada, Küba’yı emperyalizme teslim etmeyeceklerini vurguladı. Diaz-Canel, “Devrimi yok etmek için cesetlerimizi çiğnemeleri gerekir” ifadelerini kullandı. Konuşmasında ABD’nin ada ülkesine uyguladığı ambargonun yarattığı krizi ayrıntılı bir biçimde açıklayan Diaz-Canel şu ifadeleri kullandı:

“ABD’nin tarihten de çok iyi bildiğimiz Küba’ya dönük ikiyüzlülük ve çifte standartları. Ülkemize nasıl müdahale ettiler, 1902’de adamızı nasıl ele geçirdiler, sözde cumhuriyet evresinde adamızda nasıl hakimiyet sağladılar ve tüm bunlar Küba Devrimi’nin zaferiyle nasıl yok oldu?

Küba Devrimi örneği onları 60 yıl boyunca çok rahatsız etti. Saldırganlıklarıysa gün geçtikçe artıyor. Haksız, suç teşkil eden ve zalim bir abluka devam ediyor. Bu abluka, pandemi koşullarında daha da yoğunlaştı. Bu abluka tüm art niyetleri gösteriyor. Bize, başka herhangi bir ülkeye ve baş düşman olarak gördükleri unsurlara bile hiç bir zaman uygulamadıkları abluka ve yaptırımları uyguluyorlar.”

YENİLGİYİ KABUL EDİN

ABD Küba’da aldığı ağır yenilgiyle birlikte 60 yıldır ülkeye ‘ambargo’ kartını oynuyor. 1960 yılında ilk kez ekonomik ambargolar uygulanmaya başladığında, ABD’li diplomat Lester Mallory, bu uygulamanın Kübalıları isyan ettirerek iktidarı devirmeye yeteceğine emindi. Fakat tüm bunlara rağmen Küba’nın düşmemesi, ambargoların daha fazla sertleşmesine neden oldu. Uygulanan sert ambargo nedeniyle en temel sağlık malzemeleri, ilaç, gıda gibi hayati öneme sahip ürünlerin girişi engelleniyor. Yakıt, gıda gibi temel ihtiyaçların tedariki, ambargo sebebiyle güçlükle sağlanabiliyor. Birleşmiş Milletler (BM) üyesi ülkelerin tüm çağrılarına rağmen ABD ambargodan vazgeçmiş değil.

1960 yılında başlayan ambargolar, 32 yıl boyunca Amerikan ürünlerinin Küba’ya satışının yasağı ile ilerlemişti. Ancak 1992 yılında çıkarılan Küba Demokrasi Yasası ile ambargo Amerikan ürünlerini de aşarak Amerikan şirketleriyle ortaklığı bulunan yabancı şirketleri de kapsamaya başladı. Yasa ile ABD Hazine Bakanlığına, şirketlerin lisanslarını engelleme yetkisi getirildi.

1990’lardan beri Hazine Bakanlığı Küba’ya ambargoyu genişletebilmenin yeni yollarını bularak, Bakanlığa bağlı Yabancı Varlıkların Denetimi dairesi, ABD’de şubesi bulunan, Amerikan ortakları olan ya da Amerikan doları ile işlem yapan şirketleri, Küba’yla ticaret yapmaktan alıkoydular.

Küba tüm bu ambargolardan kaynaklanan ekonomik krizle boğuşurken, diğer yandan salgının yarattığı sağlık kriziyle de mücadele ediyor. Örneğin, kendisine ait aşı üretebilen ilk ülke olan Küba’da, ABD’nin uyguladığı ambargolar nedeniyle şırıngaya erişim sağlanamıyor. Dünyada şırınga üretimi yapan 8 büyük şirketten 3’ü doğrudan ABD şirketi. Diğer beş şirketin ise ABD’de ortaklıkları bulunuyor. Bu yüzden de Küba’ya şırınga satışı yapmalarının önünde ciddi bir engel bulunuyor. Küba’da ambargo nedeniyle yeterli altyapı olmadığı için kendi şırıngasını da üretemiyor.

UMUT OLUYOR

ABD’nin 60 yıldır Küba’ya uyguladığı ekonomik, mali ve ticari ablukaya rağmen, ülkede eğitim ücretsiz, barınma temel bir hak ve sağlık hakkı herkes için eşit. Toplumun yüzde 99’undan fazla okuma yazma biliyor ve kadın hakları devlet tarafından güvence altına alınmış durumda. Küba, bir yandan Covid-19 salgınına karşı mücadeleyi sürdürürken diğer yandan da gösterdiği uluslararası dayanışma ve kurduğu sağlık tugayları ile herkesin takdirini toplamıştı.