Kurtuluş eko-sosyalizm’de!

ONUR EREM @onurerem

Avrupa Genç Hukukçular Birliği (ELSA) İstanbul Şubesi dün Ekolojik Anayasa ve Çevre Pratikleri üzerine bir konferans düzenledi. Galatasaray Üniversitesi’nde düzenlenen konferansta akademisyenler ve avukatlar ekolojik bir anayasanın ve yargı yoluyla doğayı korumanın imkânlarını tartıştı.

‘PLANLI KÜÇÜLME GEREK'
Bahçeşehir Üniversitesi’nden Yard. Doç. Dr. Serkan Köybaşı ve Marmara Üniversitesi’nden Dr. Tolga Şirin, konferansın ilk oturumunda ekolojik bir anayasanın mümkün olup olmadığını tartıştı. “İnsanlık geliştirdiği aletler sayesinde doğada çoğalabileceğinden çok daha fazla çoğaldı. İnsanlar 500 milyonluk nüfusla kalsaydı, doğaya verilecek bütün zararlar tedavi edilebilirdi. Ama 7 milyar nüfusla insanlığın geleceğini kurtarabilecek tek yol ekolojizmdir” diyen Köybaşı, büyüme kavramı ve büyüme fetişizmi yerine “de-growth” (planlı ekonomik küçülme) kavramının tartışılması gerektiğini söyledi: “Gereksiz kitlesel tüketimi azaltmadan doğaya verdiğimiz zararı geri çeviremeyiz. Bu yüzden yeşil kapitalizmi savunanlar ve derin ekolojistler (kapitalizmi yıkıp tüketimi minimuma indirmek isteyenler) arasında büyük bir görüş ayrılığı var.”

Tolga Şirin ise anayasanın iktidarı sınırlandırmak için var olduğunu söylerken “1982 Anayasası’nda doğaya dair çok madde vardır, diğer ülkelere kıyasla. Fakat metinler tek başına yetmiyor doğayı korumak için. Komünizm ve eko-sosyalizm doğa lehine sonuçlar doğurabilecek sistemlerdir. Fakat Stalinist uygulaması doğa için çok yıkıcı olmuştur” dedi.

‘HALK HUKUKUNU YARATIR'
Konferansın ikinci oturumunda ise avukatlar Yakup Okumuşoğlu ve Can Atalay yargı yoluyla doğayı koruma pratiklerini anlattı. Fırtına Vadisi’nde doğup büyüyen bir insan olarak doğa tahribatı yaratan projelerin zararını bire bir yaşayarak bu alanda avukatlık yaptığını anlatan Okumuşoğlu, “Türkiye’de de tüm dereler özel şirketlere satılmış durumda. Açtığım davaları kazansam bile sonunu getiremiyoruz, mahkeme kararları uygulanmıyor, proje bitmiş oluyor veya yeni bir proje uygulamaya koyup yeni projeye de dava açmamızı istiyor. Hukukun hali böyle olunca hukuk yoluyla doğayı korumak mümkün olmuyor. Bu nedenle kentlerde ve köylerde insanlar kendileri bu mücadeleye giriyor. Gerze’de halk, hukukun önünde bir mücadele verdiği için kazandı. Halk, ‘Burada sizin hukukunuz geçmez, burası benim memleketim, yapamazsınız’ dediğinde kazanıyor.”

‘TAPUNUZ PAÇAVRA'
Can Atalay ise sosyal bilimcinin ancak taraf tutarak nesnelleşebileceğini söylerken, “Bizim sermayeden yana taraf olmamız için çevremizde çok baskı var. Ancak biz bu baskılara karşı insandan ve doğadan yana taraf olmalıyız. Bizim itiraz ettiğimiz şey kimi para babalarının her alanda söz söyleme yetkisi olmasıdır. Hiç kimse hiçbir gerekçeyle insanların aleyhine doğal varlıkların kullanılmasına karar veremez. Kentsel dönüşüm ve riskli bölgeye dair yasalar burada bulunduğu sürece mülkiyet hakkınızın olmadığını, tapunuzun paçavra değerinde olduğunu bilin” dedi.