Kuryelerin eylemlerini değerlendiren Sosyolog Doç. Dr. Erdem Yörük, "Yoğurt süt gibi temel gıdanın alınamadığı bir yoksulluk yaşanıyor" dedi. Enformel işçi sınıfının toplumsal hareketlerin yeni öznesi olduğunu dile getiren Yörük, "Kuryeler şu an işçi sınıfı içerisinde pazarlık gücü en yüksek olan kesim. Pandemi koşullarında kapitalizmin üretim bandını taşıyan bir mekanizmaya dönmüş durumdalar" yorumunu yaptı.

Kuryeler, pazarlık gücü yüksek olan kesim

Semra KARDEŞOĞLU

Geçtiğimiz hafta kurye, işçi eylemleri, elektrik zammına karşı protestolar damga vurdu. Neden şimdi böyle bir hareketlilik yaşandı? Geçim sıkıntısının en yoğun yaşandığı dönem bu mu? Eylemlerin motokuryeler gibi son 2 yılda hızla büyüyen bir sektörde yaşanması tesadüf mü? Tüm bunları, toplumsal hareketler, sosyal refah devletleri üzerine çalışmalar yapan sosyolog Doç. Dr. Erdem Yörük’e yönelttik.

>> Evet geçim sıkıntısı yüksek enflasyon toplumun büyük kesimini derinden etkiliyor. Geçtiğimiz hafta peş peşe kuryelerin eylemine tanık olduk, halen devam ediyor. Neden kuryeler, neden şimdi?

Bir hareket neden doğar, yükselir, neden ölür, nasıl başarılı olur? Bu konuda farklı yaklaşımlar var. Bir hareketin doğması için önemli olan dışsal faktörler vardır. O noktada elitlerin çatışması belirleyicidir. İtilaflar ne kadar çoksa ise bu işçiler için avantajdır. Tabi ki ekonomik koşulların zorlaşması da hareketleri yükseltir. Hareketin örgütlenme dinamikleri de önemlidir. Hareketin ne kadar üyesi olduğu, ne kadar kaynağı olduğu, liderlerinin başarısı önemli. Bu son eylemlerde daha çok dışsal koşulların etken olduğunu görüyoruz. Bu faktörler arasında kuryelerin sahip olduğu yüksek pazarlık gücü önemli. Pandemi koşullarında kapitalizmin üretim bandını taşıyan bir mekanizmaya dönmüş durumdalar.

İŞÇİ MAVİ TULUMLU KİŞİ DEĞİL Kİ

>> Burada bir parentez açıp acaba halen işçi denilince akıllara sadece fabrika işçisi mi geliyor? Bir de kuryelerin bir bölümü için ‘Esnaf kurye’ tanımı kullanılıyor. Bu durum ne getiriyor?

İşçi deyince genelde aklımıza elinde alet olan otomotiv fabrikasında çalışan mavi tulumlu kişi geliyor. Ama sadece öyle değil ki. Mülksüzleştirilmiş, emeği dışında satacak bir şeyi olmayan kişidir işçi. İstihdam edilsin ya da edilmesin. O an işsiz olsa da işçi. Bazen tarlalarda bazen fabrikada ya da büyük çiftliklerde çalışıyor olabilir. Şimdi Uber’de şoför ya da evde çocuk bakıcısı hepsi işçi.

>> Bazı sektörlerde böyle –mış gibi yapma durumu yok mu? “İşçi ama esnaf gibi” Yani böyle özgürsün, motor üzerinde. Çok çalış çok kazan bu özgürlüğün var gibi ‘sevimli’ tanımlamalar etkili olmuyor mu?

Tabi esnaf bir ekonomik sınıftır. Kapitalist olmasalar bile ama diğer esnafla rekabet eden bir sınıt. İşçiyi esnaf olarak nitelendirince, "gel seninle ücret değil fiyat konuşalım" durumu oluşuyor. Şimdi böyle alanlar, Amazon, Uber ya da telefonla müşteri hizmetleri. İşi böl parçala.

>> Türkiye’de 70'li yıllarda görülürdü sıkça, “Eve el işi verilirdi. Triko bebe elbisesinin düğmesini dikmek gibi. Binlerce ürün eve getirilir ailece yapılırdı. Bu işlerden ne farkı var şimdi bu işaretlemenin?

Çok farkı yok. “1000 parça iş yaptıracağım, parça başı da 60 cent ücret vereceğim” deniyor. Ama ne var, el işi gibi bir şey değil “eğitimlilerin yaptığı” bilgisayar başında bir kodlama işi, mesela, daha 'modern', daha gösterişli. Hem de keyifli. Bu kuryeler için de böyle. ‘Motosikletleyim özgürüm” duygusunu vermiyor mu?

AŞKLA YAPILAN İŞLERDE SÖMÜRÜ DÜZEYİ YÜKSEK

>> İyi bir şey değil mi? Sevdiğin bir şey yapıp ondan para kazanmak?

Akademisyen Ergin Bulut videogame alanında çalışanlara yönelik araştırma yapıyor. Çocukluklarından beri bununla uğraşanlar var. Zevk aldıkları bir şeyi üreten insanlar. Bunu işe çevirmişler. Ama ne var? İşlerine duydukları aşk ve sevgi onları daha fazla sömürülebilir hale getiriyor. Kuryelerle ilgili de benzer bir durum söz konusu. Bulut buna “Esaret üreten özgürlük” diyor. Bu gazetecilik için de geçerli akademisyen için de.

>> Tekrar kurye eylemlerine dönecek olursak neden şimdi başladı?

Dışsal bir etken olarak çalışma koşulları kötüleşti, kargo sistemine talep çok arttı, çalışma saatleri saatler çalışıyorlar, istenen hız arttı buna karşılık ücretler yeteri kadar yükselmedi. Bütün çalışanların yaşadığı durumu onlar da yaşadı, yaşıyor. Enflasyonun yükselişi. İşten çıkarılan ya da biraz daha fazla maaş almak isteyenler de bu sektöre kaydı. Ama esnaf kurye deniyor. Çalışma saatini iki katına çıkarıp daha fazla kazanabilirsin, sabaha kadar çalışma özgürlüğün var deniyor. İşçi olsan 8 saatlik çalışma süren var, ama esnaf denen bir işçiysen, Uber şoförü isen, “Sen esnafsın böyle bir hakkın” yok deniyor. Bu işçilerin haklarını minimize etmenin yeni bir bürokratik yolu. Esnaf gider saat 6’da bakkalını açar. Ne kadar çok çalışırsa o kadar kazanır. Burada kuryelere de 12 saat çalış kazan, deniyor. Sömürünün dik alası burada yaşanıyor o zaman. Kimse insani bir ücret için 15 -16 saat çalışmaya itilemez. Dolayısıyla sömürünün artması bu eylemlilikte bir etken. Ama bu yeterli değil mobilizasyon için, buna karşın pazarlık güçlerinin artması kritik etkenlerden biri. Bugün bu işçiler kontak kapattığında ekonomi durur. Kuryeler kendi deneyimleriyle pazarlık güçlerinin idrakine varmışlar. Hızlı bir kazanım da elde ediyorlar. Pandemide talebin yükselmesiyle beraber insanların eve kapanması, bir yere gidememesi durumu değiştirdi. Pandemide, emekten daha çok metalar hareketli. Metalar, ürünler dolaşıyor, kuryeler onları taşıyor. Bu anlamda güçlüler.

ASLINDA ONLAR USTABAŞI AMA PATRON SANIYORLAR

>> "Esnaf işçi” tanımlaması en yaygın hangi sektörde?

Tekstil sektöründe mesela çok yaygın. Tekstil fason atölyeler üzerinden gidiyor. Atölye sahipleri sözde esnaf. 8 -10 kişiyi istihdam eden belki eline ayda 5 bin 10 bin TL kalan kişi. Büyük firmalar riski bu insanlara itiyor. Dikiş makinasını ona aldırtıyor, işçiyle onu muhatap ediyor, iş güvenliğini ona yüklüyor. Bu aslında “Çelişkili sınıfsal pozisyonlar” tanımına uygun. İşçiye çok daha yakın aslında patron gibi esnaf gibi. Şehre yayılmış büyük fabrikaların ustabaşıları onlar aslında ama kendini patron zannetmeleri isteniyor.

yeni-uretim-bandi-kuryeler-978004-1.

BANKA ÇALIŞANI DA PROLETER

>> Bu eylemlilik sizce başka sektörlere alanlara yayılır mı?

Ben ekonominin öncü sektöründe olan bir hareketliliğin diğer sektörlere de yayılacağını düşünüyorum. Ölü toprağının kalkmasını ihtiyaç duyuyor insanlar. Bir umut, bir heyecan arıyor. Bence bu yaşanan toplumsal hareketlere de güç veriyor umut veriyor. Doğubayazıt’ta elektrik zamlarını protesto eylemi. İşte insanlar sokağa dökülmüş. Örgütlü bir eylem olduğunu sanmıyorum. Yoksulluk ve sömürünün artması bu mobilizasyonu artıracaktır.
Beyaz yakalılarının durumu var bir de. Mesela banka çalışanı. Korkunç koşullarda çalışıyor. Ağır çalışma saatleri, baskı, stres. Hakları yok sayılıyor. Bankadaki o çalışan da proleter.

>> Hükümetin, yoksulluğun sibopu olarak kullandığı sosyal yardımlar sizin de çalışma alanınız. Onlar bu süreçte etki göstermiyor mu?

İktidar, 20 yıldır sosyal politikalarla yoksulların itirazını pasifize etmeye çalışıyor. Ama şu an yoksulluk artık öyle bir seviyeye vardı ki bu eylemleri sosyal politikalarla durduracak mali kaynak azaldı. Ülkenin yüzde 40’ından fazlası asgari ücret alıyor. Bu oran Hollanda’da yüzde 2 seviyesindedir. Ne yapılacak bu durumda ya ücreti yükseltecekler ya da yardımları. Ancak enflasyon o kadar hızlı yükseliyor ki yetmiyor. Sosyal politika atılımını yapacak kaynak yok elde. Ancak yine de bu yardımlar, hükümete karşı düşen desteği bir parça yavaşlatabilir ama erimeyi yok edemez. Ekonomi kriz derinleşecek. 2022 boyunca sürecek. Artık yoksullukta durum şu, alt orta sınıflar da yoksul kategorisine girmeye başladı. Eğitimli profesyonel meslek gruplarını da etkiliyor. Yoksul olanlar ise açlık seviyesine iniyor.
Bu yaygınlık dışında nasıl bir yoksulluk yaşanan? Hangi döneme benziyor?
Yumurta, ekmek, süt, yoğurt gibi temel gıdanın alınamaması türünde bir yoksulluk var. Bu türden bir yoksulluğun bu kadar yaygın yaşanmadığını düşünüyorum, 2001’de bile.

>> “Türkiye'de Refah Devletinin Siyaseti” isimli kitabınız yayımlanacak gelecek dönemde. Bu süreç de yer alacak mı?

Kitapta kuryelerin de dahil olduğu enformel işçi sınıfının, pek çok gelişmekte olan ülke gibi Türkiye’de de toplumsal hareketlerin yeni merkezi öznesi olduğunu yazdım. 1990’lardan beri, AKP de dahil olmak üzere tüm hükümetler, iktidarda kalabilmek için bu yeni sınıfın desteğini kazanmak ve aynı zamanda bu yeni sınıfın isyanını bastırmak zorundaydı. Refah devletindeki son 30 yıllık dönüşümün temelinde de bu toplumsal ve siyasi dinamik yatıyor.

***

Doç. Dr. Erdem Yörük kimdir?

Koç Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunu. Yüksek lisans ve doktorasını Johns Hopkins Üniversitesi’nde tamamladı. Oxford Üniversitesi Sosyal Politika ve Müdahale Departmanı’nda üye. Avrupa Komisyonu'ndan “Yeni Refah Politikası: Bir 'Gelişmekte Olan Piyasalar' Refah Devlet Rejimi”, isimli çalışma için 1.49 milyon euroluk ERC hibe desteği alan Türkiye’den ilk sosyolog oldu. Çok sayıda ödülü bulunuyor. Sosyal refah devleti, toplumsal hareketler ve tarihsel sosyoloji alanlarında araştırmalar yapıyor.