Filistin sürekli kanayan bir yara. On yıllardan bu yana katliamlarla anılıyor ve bu katliamlar şiirlere, şarkılara konu oluyor

Kuşatmada: Şarkılarla Filistin

MURAT MERİÇ - muratmeric@gmail.com

Filistin sürekli kanayan bir yara. On yıllardan bu yana katliamlarla anılıyor ve bu katliamlar şiirlere, şarkılara konu oluyor. Yakın zamanda yeniden gündeme gelen, yüreğimizi dağlayan Filistin meselesini, şarkılardaki izlerini sürerek analım istedim. Vahşetin dinmesini istiyor, küçücük çocukların öldürülmesi karşısında sessizleşiyoruz. İnsanlık adına tepki göstersek bile İsrail duymuyor, vuruyor. Bir dönem “van münit” çıkışıyla İsrail’e “ders verenler”, vahşet karşısında sessizliğini sürdürürken, kendilerini “vatansever” olarak tanımlayanlar, İsrail’i kınamak uğruna İlhan Koman’ın güzelim “Akdeniz” heykelini parçalıyor. Tam da bu noktada, üzüntümüz ikiye katlanmışken, şarkılar ve şiirler düşüyor aklımıza…

1987 tarihli ilk Grup Yorum albümü Sıyrılıp Gelen’de yer alan ve Mecit Ünal’ın şiirinden müziklenen Kuşatma (Filistin), Efkan Şeşen’in etkileyici yorumuyla çoktan hafızalara kazındı. Filistinli bir çocuğa yazılmış bir şarkı bu; sanki bugünü anlatıyor: “Sen kurşun yağmurları altında / Güneşin delik deşik edildiği bir ülkede doğdun / Öptü kan revan içinde seni çırılçıplak bir ölüm / Ölümü ve gözyaşını gördün yavrum / Kan emmeyi öğrendin yaralarından // Saplanırken geceye ilk çığlığının sesi / Kestik göbeğini süngüyle senin // Terli bir asker kaputuna sardık sonra / Kurşunlar yağıyordu cesedine annenin…” Ertesi yıl yayınlanan Haziran’da Ölmek Zor / Berivan’da yer alan Filistin Günlüğü, yine aynı mevzu üzerine ve bu kez İlkay Akkaya’nın sesiyle içimize işliyor: “Bana bir türkü söyleyin / Yarınlarıma uzansın / Tel örgüler ebem olsun / Doğursun hasretimi / Ağlamasın çocuklar / Çocuklar kanamasın // Sözüm var Beyrut sokaklarında öldürün beni / Her sabah saat beşte öldürün beni / Sözüm var Beyrut sokaklarında yaşatın beni…” Şarkılar eski, duyguları maalesef hâlâ yeni.

Kalbu Falestini (Kalbi Filistinli), Grup Yorum’un 2004 tarihli Yürüyüş albümünde, Hilmi Yarayıcı yorumuyla karşımıza çıkıyor. Şarkı, Filistinli halk kahramanları Ebu İbrahim ve İzzeddin El Kassam’dan söz ediyor: “Ebu İbrahim, İzzettin’le vedalaştı / Kanı Arap, kalbi Filistinli…” Şarkının yanına, Kalan Müzik tarafından yayınlanan Dünya Devrim Şarkıları albümüyle tanıdığımız Watani Laysa Hakiba’yı koyalım ve ilerleyelim...

Adı Filistin olan şarkılar
Abdullah Beyhan, Abdullah Nayır, Denizhan Burhan, Haluk Levent, Mehmet Seyitoğlu, Mezzep Yurdagül, Orhan Çakmak, Grup Osmanlı, Sacit Onan, Selman Seven, Nihat Çay, Yakup Akan, Yunus Meral gibi isimler, adı “Filistin” olan şarkılara imza atmış. İsimler artırılabilir, ben pek çok şarkıcı/grup arasından bunları rastgele seçtim. Filistin, topraklarımıza çok yakın ve oradaki insanların acıları her dem her cenahtan insanı etkiliyor. Bu isimlerin çoğu, olaya sağ cenahtan yaklaşmış. Yunus Meral’in çağrısı, Müslümanlara: “Uyan ey Müslüman gafletten uyan / Katliam oluyor, var mı duymayan? / Var ise kalbinde birazcık iman / Bu nefret, bu kinler yakışmaz bize // Filistin vurulur, içim kan ağlar / Arşa yükseliyor hazin feryatlar / Bebekler vurulmuş, analar ağlar / Son bulsun ölümler u Filistin’de…” Haluk Levent, Lâl ile Arapça bir düete imza atmış ve Filistinli kardeşlerine kendi dillerinde selam çakmış: “Nasılsınız kardeşlerim nasılsınız sevdiklerim / Soruyorum ama iyi olmadığınızı biliyorum / Çocuklarınız halen her şeyden mahrum mu? / Çocuklar silahları tutmadan / Şekerler yiyebiliyor mu? / Parklarda oynayabiliyor mu? // Kalbimdesin ey Filistin!”

Emre Saltık şarkısı Selam Filistin, etkileyici düzenlemesiyle ve marş ritmiyle diğerlerinden bir adım öne çıkıyor. “Biz cepheye giderken / Barut kokardı yürekler / Mavzer gibi haykırırdı / Filistin’de yiğitler…” Marş bahsinde, Adalılar’ın savaş gürültüleriyle ve çocuk çığlıklarıyla açılan, bir Türkçe- Arapça sözleriyle dikkat çeken Filistin Marşı’nı ıskalamayalım: “Filistin, ey Filistin / Halkların onurlu kavgası / Sokaklardan yükselen / İntifada çağrısı // Filistin, ey Filistin / Haykır artık yitik ülke / Eğdirilen başını / Kaldır artık göklere…” 2007 yılında katıldıkları BarışaRock’ta, Arapça şarkılarıyla dikkatimizi çeken Ahibba’nın, üç yıl sora yayınlanan Matar u Nar / Yağmur ve Ateş adlı albümünde yer alan Vatan-il Hezina Falastin / Hüzünlü Vatan Filistin, sanki bugünü anlatan şarkılardan…

Filistin şarkıları bu kadar değil. Yaşayan Filistin, Filistin Şarkıları gibi albümler, her an karşımıza çıkabiliyor. Bu bahiste, “Kurtlar Vadisi”nin yolunu Filistin’e düşürdüğünü hatırlayalım, Oğuz Boran ve Metin Yılmaz’ın yorumladığı İntifada adlı şarkıyı unutmayalım. Bu arada, 1989 tarihli Zuhal Olcay albümü Küçük Bir Öykü Bu dönsün CD-çalarda: “Beni korumalısın / Yol gösterenim /…/ Bilemediğim, anlayamadığım / Şu karmaşık dünyayla beni tanıştırmalısın / Kamboçya, Bangladeş, Beyrut ve Filistin’de bir şeyler oluyor /…/ Bu dünyada garip, çok garip şeyler oluyor…”

Bir Cem Karaca hikâyesi
Biraz gerilere gidelim şimdi ve 1975 yılında gazetelerde yayınlanan bir habere çevirelim gözümüzü: “Cem Karaca, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) için bir plak yapıyor.” Ayrıntısını, dönemin en önemli müzik dergilerinden biri olan Hey’in 29 Ekim 1975 tarihli nüshasından aktaralım: O yıl çalışmak üzere İzmir Fuarı’na giden Cem Karaca, Filistin pavyonundaki deftere şu satırları yazıyor: “Egemen güçlere karşı yürütülen bütün bağımsızlık savaşlarının başarıya ulaşacağına inancım var. Namuslu bir Türk aydını ve devrimcisi olarak kardeş Filistin halkına başarılar dilerim.” FKÖ görevlilerinin, Karaca’yı çalıştığı gazinoda ziyaret ederek ona bayrak ve rozet armağan etmesi üzerine, şu açıklamayı yapıyor: “Onlardan Filistinli ozanların şiirlerini istedim. Getirdiler. Fazla slogan dolu buldum.

Oysa amaç, sloganlarla propaganda yapmak değil, daha çok gerçeğe dayanan sözlerle doğruyu bulmaya çalışmaktı. (…) Turgay Gönenç, ‘Ninni’ adlı bir şiir yazdı. Hemen müzikledik. Daha sonra İngilizce söz yazdık. Stüdyoya girdik. Bantı doldurduk ve teslim ettik. Parça öylesine hoşuma gitti ki Türk müzikseverlerinin de mahrum kalmaması için ‘Kavga’ adlı yeni 45’liğimizin B yüzüne almaya karar verdik. Türkiye için sözlerini yeniden yazdık ve adını da ‘Mutlaka Yavrum’ koyduk.” Karaca’nın FKÖ ve Filistin hakkındaki görüşleri de şöyle: “Beni örgütün ideolojik yapısı değil, Filistin halkının sorunları ilgilendirir. (…) Cem Karaca’nın gırtlağı ve Dervişan’n sazları, her zaman birer kılıç gibi sömürgecilerin karşısındadır.” 1978’de yeniden fuara gelen sanatçı, bu kez FKÖ standında bizzat çalışıyor ve şunları söylüyor: “Burada gördüğünüz tüm eşyaları Filistinli şehitlerin aileleri üretiyor. Buradan elde edilen gelirle de şehit ailelerinin öteki evlatları eğitiliyor. Her gece buraya gelip satış yapmaktan büyük kıvanç ve onur duyuyorum.” Bu açıklamayı takiben yeni bir 45’lik müjdesi veriyor Karaca, ancak bir yüzünde Bir Mermi de Benden Dostlarım, diğer yüzünde Güncel isimli şarkıların bulunacağı açıklanan 45’lik yayınlanmıyor.

Cem Karaca’nın bu iki şarkıyı konserlerde söylediğini, yine konserlerinde Adiloş Bebe’yi “kardeş Filistin halkına” armağan ettiğini biliyoruz ancak “Ninni”nin akıbeti meçhul.
1980’li yılların sonunda yayınlanmış bir kasetle sonlandıralım sözü: Şiirleri, Marşları ve Türküleriyle Direnen Filistin, Yeni Dünya Müzik tarafından yayınlanan kasette, Mahmut Derviş, Fatva Tukan, Samih El Kasım, Tevfik El Zeyyat, Mahmut Sobh ve Remzi Derviş’in şiirleri, Baha Boduroğlu tarafından okunmuş. Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Türkiye temsilciliği katkılarıyla yayınlanan kasette, A. Kadir, Afşar Timuçin ve Süleyman Salom’un çevirileri kullanılmış. Bu üçlü, 1974’te yayınlanan ve iki yıl sonra “genişletilmiş ikinci baskı”sını yapan Filistin Şiiri adı kitabı hazırlayarak dikkatleri Filistin üzerine çeken üçlü. Kitap, sonradan Ezginin Günlüğü tarafından bestelenen bir A. Kadir şiiriyle açılıyor: “Gelir bir el kırar bir gün kapıları / Karanlığın bahçesinde açar gülüm…” Ezginin Günlüğü demişken, 1993 tarihli İstavrit’te yer alan Beyrut’u hatırlayalım: “Bu yol bir şehre giderdi / Güneşin tutuştuğu / Denize batmış güle // Mavi ıslak gecelerde / Ne sevgiler açardı / Dünya menekşe bahçesinde / Alev alev // Uyudun uyandın / Büyü bozuldu / Bir kapı kapandı geçmişe // Toprak yok artık / Su yok / Sevinç telaş yok // Ey şehir / Sen yoksun!”


Sözü Kuşatma’yla açtık, onunla kapatalım: “Ağla yavrum ağla / Dindirsin içindeki acıyı gözyaşların / Dönsün toz duman, arasın aşkı / ve kalksın artık kanlı duvarlarından kuşatmaların // Ağla yavrum, ağla şimdi...” Söz konusu Filistin olduğunda ağlamaktan, yürekleri dağlamaktan başka bir şey gelmiyor elden. Şarkılar, hislerimize tercüman ancak onların da yetmediği zamanlar oluyor. Çocuklar öldürülürken diller lâl, yürekler kan içinde. Söyleyebileceğimiz tek bir cümle: Bu vahşet artık dursun.