Fransa'da cihatçı saldırıları sonrası laiklik tartışmaları yeniden alevlendi. Irkçı çevreler göçmen karşıtlığını laiklik temeline oturtmak isterken sol çevrelerden farklı yorumlar geliyor. Fransa'da yaşayan gazeteci Jalal Haddad ve Lyon Üniversitesi Politika bölümünde akademisyen Dr. Eren Özel’le, söz konusu tartışmaları ve Türkiye'yle Fransa arasındaki gerilimi değerlendirdi

Laiklik bayrağı kimin elinde?

Özde ÇELİKBİLEK

Fransa'da ifade özgürlüğünü savunan Samuel Petty isimli öğretmenin cihatçı saldırısıyla hayatını kaybetmesi sonrası ülkede peş peşe gelen nefret saldırıları tedirginliğe yol açtı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise 9 Aralık'ta yeni bir laiklik yasasının sunulacağını duyurdu.

Fransa hükümetinin cihatçı referansları savunan dernekleri kapatması ve İslamcı kesimleri hedef alan söylemlerde bulunması Türkiye'yle karşı karşıya getirdi. İki ülke arasındaki gerilim tırmanırken Fransa'da yaşayan gazeteci Jalal Haddad ve Lyon 2 Üniversitesi Politika bölümünde akademisyen Dr. Eren Özel'le son gelişmeleri konuştuk.


► Fransa'da İslamcı referanslara karşılık laiklik vurgusu öne çıktı. Ülke kamuoyunda bu nasıl karşılanıyor, tepkiler nasıl?
Jalal Haddad:
Laiklik, teması gereği sol bir anlayışı temsil eder. Aslında hâlâ öyledir. Fakat bugün Fransa’da bu yapı çok değişti. Laiklik yasasının imzalandığı 1905 yılında devleti, dinden korumak için yapılmıştı. 1905 yılında devletin yapısını tehdit ettiği düşünülen tek bir hedef vardı o da haliyle Katolik Kilisesi'ydi. Fakat bu durum Ortadoğu ülkelerinden gelen ve büyük bir çoğunluğunu Müslüman toplulukların üyelerinin oluşturmasıyla hedefi değiştirdi. 90’lar ve ardından gerçekleşen 11 Eylül saldırısı, bu topluluklardan gelen insanlara dair olan önyargı ve korkuyu daha fazla artırdı. Bu korku daha çok aşırı sağcılar tarafından dillendirilmeye başlandı. Laiklik teması bugün solu ikiye böldürdü: Bir kısım sol Fransa’da "radikal İslamla tabii ki mücadele edilmelidir" görüşünü savunuyor ve ekliyor, “Müslüman topluluklardakiler eşit yurttaştır, onlar hedefe koyulmamalıdır.” Bir diğerleri ise "Hayır, Laiklik temasından ödün vermemek lazım” diyor ve asıl tehlikeli olan şeyin ”ırkçılık değil, İslamcılık” olduğunu söylüyor. Sağcılar gibi.

laiklik-bayragi-kimin-elinde-799885-1.

Eren Özel: Laiklik konusu, Macron’un başkanlığı sürecinde yaptığı liberal açılımlardan birisi olarak, dinlerin kamusal alandaki yeri bağlamında son yıllarda yeniden tartışmaya açılmıştı. Laiklik, cumhuriyetin üzerine kurulduğu temel sütunlarından birisi (liberté, égalité, fraternité, laïcité) olduğu için, Macron’un “kilise ile devlet arasındakı yıpranmış bağları onarmak” arzusu, hem sağdan hem de soldan çok ciddi tepkiler çekmiş ve “laikliğin yumuşatılması” girişiminin cumhuriyetin geleceği adına ciddi tehlikelere yol açabileceğinden söz edilmişti. Bu tehlikelerden birisi de Siyasal Islam’ın önünü açabileceği endişesiydi.

► Bu tartışmaların gölgesinde Macron'un da laiklik söylemini öne çıkarmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
J.H.:
Macron, laiklik söylemini ilk defa ortaya atmadı. İlk seçildiğinde hem sağdan hem soldan oy almıştı. Fakat işler sarı yelekliler ile birlikte değişti.. 2022 yılında yapılacak olan Fransa başkanlık seçimlerinde Macron’un, Le Pen'le tekrar karşı karşıya geleceği düşünülüyor.

Macron daha fazla otoriterleşmeye, daha sağa kaymaya başladı ve seçmenleri büyük çoğunluğunu bu kitle oluşturdu. Macron hem bu eylemleri konsolide etmek için hem solu bu tartışmalarla bölme niyetiyle ilk olarak laiklik temasını ortaya attı. Macron eylemler döneminde bir münazara teklif etti. Sarı yeleklilerin konuşmak istedikleri konu gelir eşitsizliği, vergi adaletsizliği gibi talepleri ile ilgili olan başlıklardı fakat burada konuşulacak tüm konuları Macron belirlti ve bir konuyu laiklik olarak koydu. Macron 2 Ekim’deki konuşmasını yaptığında elle tutulur bir şey yoktu.

E.Ö.: Seçimler yaklaştıkça, Macron’un dinlere kamusal alanda özgürlük yaratma arzusu, yerini Siyasal İslam’in ülke içerisindeki yükselişine yönelik tepki açıklamalarına bıraktı. Yerel seçimlerden de ağır yenilgiyle çıkan Macron, bir önceki seçimde başkanlık için yarıştığı Le Pen’in aşırı sağcı çizgisine yaklaşmaya ve son dönemde de, ülke içindeki büyük bir kesim için cumhuriyet değerleri adına ciddi bir tehlike olarak görülen “İslamcı ayrılıkçılar”la mücadeleye ağırlık vermeye başladı. Tabii bunda Suriye’de hala devam eden savaşın ve şahsının müslümanların yeni lideri olduğu yanılsamasanı yaşayan Erdoğan ile yaşanan son dönemdeki gerilimlerin de ciddi etkisi var. Avrupa’da, ozellikle Fransa, Almanya ve Avusturya’da, Müslüman nüfusun yoğun yaşadığı yerlerde radikal İslam olarak adlandırılan oluşumların yukselise geçtiği ve bunun bu ülkeler için bir tehdit ya da potansiyel tehdit olarak algılandığı da göz ardı edilmeyecek bir gerçek olduğu açıkça dillendirilmeye baslandi.

laiklik-bayragi-kimin-elinde-799886-1.

► AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Macron arasında yaşanan gerilimle ilgili ne söylemek istersiniz?
J.H.:
İslami değerlere sahip çıkan bir Erdoğan görüntüsü buradaki Müslümanları etkiledi. Ardından gerçekleşen Samuel Patty cinayeti ile tartışmanın boyutu değişti. Ama buradaki siyasi atmosferde böyle anlaşıldı. 1996 yılından beri burada yaşıyorum ve bu zamana kadar Fransa’da görmediğim şeylere şahit oluyorum. Eskiden hakkında herhangi bir ırkçılık davası bulunan kişiler kanallara çıkamazdı. Bugün yaratılan atmosferde bu kişiler kanallara çıkıyor, ırkçı söylemlerini dile getiriyor ve bu artık toplum için “normalleşiyor”.

E.Ö: Erdoğan'ın ümmetin lideri gibi hareket ederek güç kazanmasından rahatsız olan ülkelerin başında Fransa geliyor ve bu gücü kırmak için çeşitli hatlarda karşı karşıya kalmaktan imtina etmiyor. Erdoğan'ın söylemlerinin, Fransa’daki Müslüman azınlık üzerinde yaratabileceği olumsuz etkilerin yanı sıra, Macron da, Erdoğan gibi, bu iki ülkenin karşı karşıya gelmesini, yaklaşan başkanlık seçimleri öncesinde tabanını korumak, aşırı sağa kaymasını önlemek için bir malzeme olarak kullanmaktan kaçınmıyor.