Çarşamba günü, eşkıya Meclis’teydi. Daha kalabalık olmalarına güvenerek, kürsüde konuşan milletvekiline saldırdılar.
Tedhişçi; yani, etrafa dehşet salarak karşılarındakileri yıldırıp sindirmek üzere şiddet uygulayan/şiddet uygula(t)ma tehdidinde bulunan; kısacası tam tamına terörist ve de bütün cahillikleri ve canilikleriyle kürsüde konuşan insana “terörist” diye bağıran.
Konuşarak terörist olunmaz; hele milletin vekilini Meclis’ten kovmak kimsenin haddine düşmez; ama bunlar haddini bilmez, daha doğrusu haddi olmayan canlılar. Her kelime, bunların ağızlarında söz olmaktan çıkıp, kendi durumlarına işaret eden seslere, yani nidaya dönüşüyor; ki, karşısındakini korkutmak isteyen köpeğin havlaması veya kendisine eş arayan eşeğin anırtısı da bir nidadır.
Eşek de, köpek de birer hayvan türü; ama hayvan diye bir canlı türü yok. Buna karşılık ‘insan’, eşekten, köpekten, gergedan veya balinadan farklı bir canlı türüdür. Bu türe mensup canlıların ister kadın olsun ister erkek, ister zenci olsun ister beyaz, ister Eskimo olsun ister Fransız, ister Budist olsun ister Müslüman, ister Sünnî olsun ister Şiî, ister dindar olsun ister dinsiz/din karşıtı/ateist, aynı türden olma temelinde birbirleriyle mutlak biçimde eşit ve eşit haklara sahip olmalarının hukuksal temeli, laikliktir.
Hayvanların en vahşî ve en canavarsı olanları bile kendi türleri içlerinde dil, din, mezhep vb… ayırımcılığı yapamayacaklarına göre, laiklik karşıtı olmak da insana mahsustur.

Laiklik karşıtı olmak insana mahsustur; ama, böylesi bir canlı, sadece zoo-biyolojik düzeyde bir insan, dolayısıyla insanın türsel tekliğinin, bu arada kendisinin de insan olduğunun bilincine ulaşamamış bir yaratık olup, biz insanlara her an her türlü zararı verebilecektir: Kesinlikle toplumdan tecrit edilmesi, tercihan da ‘etkisiz hâl’e getirilmesi iktiza eder; kendisini cezalandırmak değil, fakat insanlığın hayrı için.

Yazımızı şöyle bitirelim: Laiklik yönetsel, hukuksal, siyasal bir ilke olup, gerçek kişilerin –‘devletin laikliği’ anlamında- laik; yani bütün inançlara eşit mesafede bulunuyor olması ne denli mümkün değilse, devletin laikliği ilkesinden yana olmaksızın da ahlaki açıdan bir insan bireyi ve vatandaşlık haklarına sahip bir hukuk öznesi olarak kabul edilmesi mümkün değildir.